Sibel ARNA
Oluşturulma Tarihi: Ekim 16, 2005 00:00
İngiltere’de ona ‘Sutyen Kraliçesi’ diyorlar. 1996’da tek başına kurduğu şirketin yıllık cirosu bugün 200 milyon dolar. Silikon jelli, destekli sutyenin mucidi Michelle Mone (34) okulu bıraktığında on beş yaşındaydı. Ne lise okudu, ne üniversite. Arkasında maddi manevi hiç desteği olmamasına rağmen başarılı oldu.
Michelle Mone, 1-2 Aralık’ta Çırağan Palace Kempinski’de düzenlenecek Marka Konferansı’nda konuşmak üzere İstanbul’a gelecek. Mone ile önceden röportaj yapmak, motive eden, geleceğe umutla baktıran, ağlatan öyküsünü herkesten önce dinlemek için Londra’ya gittik.
n Hayat hikayeniz nasıl başlıyor? Çocukluğunuza dair hatırladığınız en önemli ayrıntı nedir?
- İskoçya’nın doğu ucunda, ücra bir kasabada doğdum. Her şeyden mahrum kalarak büyüdüm. Annem ve babam sürekli para sıkıntısı çektiler. Evimizin banyosu bile yoktu. Kutu gibi küçücüktü. Ama yine de o günleri hayatımın en güzel günleri olarak hatırlıyorum.
n Biyografinizde ‘Bir hastalık yüzünden 15 yaşında okulu bıraktı’ diye yazıyor. Hastalığınız neydi?
- Hasta olan ben değil, babamdı. Babam yaşadığımız kasabadaki mürekkep fabrikasının müdürüydü. Bir sabah uyandığında yataktan kalkamadı. Felç olmuştu. Sorun omuriliğindeydi. Hayatının sonuna kadar bir daha yürüyemedi. Ortaokula gidiyordum, ailemi geçindirmek için okulu bıraktım. Yiyecek alabilmek için çalışmaya başladım.
n Okulu bırakmak sizde bir kompleks yarattı mı? ‘Keşke üniversite, en azından lise mezunu olsaydım’ cümlesini sık kuruyor musunuz?
- Hayatımı hiçbir zaman ‘keşkeler’ üstüne kurmadım. Olan olur; sen başının çaresine bakmak zorundasındır. Bu hayatla başa çıkmak için başına ne geliyorsa çaresine bakacaksın. Geçmişe bakıp, dövünmek, yakınmak... Bu benim tarzım değil.
n Nasıl bir öğrenciydiniz? Parlak mı vasat mı?
- Parlak öğrenci olmak kim, ben kim? Hiçbir zaman iyi bir öğrenci olmadım. İngilizcem kötüydü, matematiğim kötüydü, tarihim kötüydü.
n Sizi dinleyen herkes, iş hayatında başarılı olmak için okula gitmeye gerek yok, diye düşünecek. Gerçekten hikayenizin anafikri bu mu?
- Anafikir diyemeyiz ama önemli bir nokta bu. Bence eğitimsiz olmak büyük bir eksik değil. Eğitim alsan daha iyi olur ama alamazsan dünyanın sonu olmaz. Okula gidemedim diye hayattaki hedeflerimden vazgeçmedim ben. Kararlı davrandım ve rüyama kavuşmak için çok çalıştım.
NEDEN KADINLAR BU ÇİLEYİ ÇEKMEK ZORUNDA
Okulu bıraktıktan sonra yaptığınız ilk iş neydi?
- Mankenlik. Bakmayın şimdiki halime, o zamanlar çok zayıftım. Boyum da bir metre seksen santime yakın. Çalışma iznim olmadığı için yapabileceğim tek iş fotomodellikti... İlk paramı böyle kazandım. İznim çıkınca bir bira fabrikasında işe başladım. Stajyer gibi bir şeydim. Ne iş olsa yapıyordum. Üç yıl çalıştım. Ayrıldığımda fabrikanın İskoçya’daki tüm operasyonunu yönetiyordum.
n Neden ayrıldınız öyleyse?
- Çünkü evlendim ve çocuğum oldu. Hem iyi ki ayrılmışım. Yoksa kendi markamı nasıl yaratırdım?
n Kendi markanızı nasıl yarattınız? ‘Bir sutyen yapayım, bütün kadınlar hayran kalsın’ fikri kafanızda ne zaman belirdi?
- Bir gece kocamla dansa gittik. Göğüslerimi seksi gösteren ve kalkık durmasını sağlayan sutyenlerden giymiştim. Acayip rahatsızdı, sertti, canımı acıtıyordu. O an kendi kendime şöyle dedim: ‘Neden kadınlar bu çileyi çekmek zorunda? Daha rahat, daha esnek, daha yumuşak bir sutyen yapılamaz mı?’ Ve ampul yandı.
n Hepimizin aklına böyle fikirler gelir zaman zaman. Ama ucunu bırakırız, uçar gider. Siz bırakmamışsınız. Bu fikir üstüne üç yıl çalışmışsınız. Sizi motive eden şey neydi?
- Ben kafama koyduğum şeylerin peşini kolay kolay bırakmam. Dişlerimi öyle bir geçiririm ki, o iş olur! 3 yıl değil gerekseydi 10 yıl bile uğraşırdım. Kadınların daha fazla acı çekmesini istemiyordum. Piyasayı araştırdım. Tüm sutyen üreticilerinin erkek olduğunu fark ettim. Erkekler bir kadının ihtiyaçlarını, gerçekte ne istediğini asla bilemezler. Bu durum beni iyice hırslandırdı.
KAŞİF, TASARIMCI İŞ KADINI, ANNE, EŞ
Bugün geriye dönüp baktığınızda başardım diyor musunuz? Hayalinizdeki noktaya ulaştınız mı?
- Başarmak mı? Yolun yarısında bile değilim. Çünkü ben bir hedefe yaklaştığımı hissettiğim an kendime yeni hedef koyuyorum. İlk hedefim İskoçya’da başarılı olmaktı. Oldum. Sonra Londra. Onu da başardım. Amerika’ya da ulaştım. Avrupa’da dokuz ülkede satıyoruz. Ama daha bitmedi, biteceğini de hiç zannetmiyorum. ABD’ye gidip bu konuda uzman bilim adamlarıyla tanıştım. Sutyenle ilgili a’dan z’ye her şeyi öğrendim. Silikon jelli, destekli sutyenden sonra süngerli, süngersiz, askısız modeller yaptım. Son olarak büyük göğüsler için yeni bir ürünün lansmanını yaptık. Markanın adı ‘Young Attitude’ (Genç Tavır).
n İş dünyasında bir lakabınız var mı?
- Birçok lakabım var. Sutyen hükümdarı, sutyen kraliçesi ve Richard Branson’un kadın versiyonu diyorlar. Neden Richard Branson’a benzettiklerini bilmiyorum, ben onun kadar başarılı değilim ki!
n Hayattaki önceliklerinizi sıralar mısınız?
- Üç çocuğum var ve onlar her şeyin önünde gelir. Ben önce anneyim. Sonra eşim. Kocam mükemmel bir adam. ‘Artık yapamayacağım’ dediğim zamanlarda bana inanılmaz destek oluyor. Ben kaşifim, tasarımcıyım, iş kadınıyım, anneyim ve eşim. Kendimi bir bütün olarak görüyorum.
HAFTAYA GORBAÇOV VE CLINTON’IN ÖNÜNDE KONUŞACAĞIM, KORKUDAN ÖLÜYORUM
n Son yıllarda seminer ve konferansların aranılan konuşmacısı oldunuz? Bu sizin ikinci mesleğiniz diyebilir miyim?
- Hayır. Profesyonel bir konuşmacı değilim. Ayda en fazla iki konuşma yapabiliyorum. Gece gündüz bu işi yapamam ben. Yönetmek zorunda olduğum bir şirket var. Zevk alıyorum aslında. Marka hikayemi anlatmayı seviyorum. Parasız, eğitimsiz, desteksiz birinin de başarıya ulaşabileceğini herkese göstermek ve insanlara umut vermek beni mutlu ediyor. Konuşmalardan elde ettiğim geliri yardım kurumlarına bağışlıyorum. Haftaya Gorbaçov ve Bill Clinton’ın önünde konuşacağım ve korkudan ölüyorum.
n Teknik değil, duygusal konuşmalar yapıyorsunuz. Dinleyenler arasında ağlayanlar oluyor mu?
- Oluyor. Konuşmamı bitirdiğim zaman seyirciler arasında ağlayan kadınlar hatta bazen ağlayan erkekler görüyorum. Neden ağlıyorsunuz diye sorunca şu cevabı alıyorum: ‘Ben de annemi kaybettim, ben de zaman zaman dünyamın karardığını düşünüyordum ama artık geçti. Şimdi her şeyin üstesinden gelebileceğimi düşünüyorum.’
n Konferanslarınıza gelenler salonu hangi duygularla terk ediyorlar?
- Cesaretleniyor, motive oluyor, ben de yapabilirim diyorlar. Özgüvenleri artıyor. Benim param yoktu, eğitimim yoktu, üç çocuk sahibiydim ama başardım. Demek ki herkes yapabilir.