Pamuk Prenses’i kim zehirletti?

Nasıldır masal, önce birlikte hatırlayalım.

“Ayna ayna, söyle bana, bu dünyada en güzel kadın kim?” diye soran kötü kalpli kraliçeye, aynası bir hıyarlık yapıp da “Vallah kusura kalma yengaanım, tamam Allah’ı var, senin çan kulesi yerinde ama, kilise fena hasarl... Ama üvey kızın lolita Pambuh Pirenses öyle mi? Daş kibin, daş...” deyince, kadın fena halde kıskanır, avcıbaşını görevlendirir, üvey kızını götürüp bir yerlerde ümüğünü sıksın, diye. Neyse ki, adam, avcıdır mavcıdır ama vicdanlı adamdır, kıyamaz, kızı ormana salıverir... de, Allah’tan o tarihte ormanlar tekin yerlerdir, tecavüzcü filan kol gezmez, Pamuk Prenses yedi cücelere rastlar. Aralarında geçenler bizi ilgilendirmez, yedisinin bir adam etmediği filan söylenirse de, kasedi çıkmadığı için gören yoktur... Ama, ın-ın-ın, kötü kraliçe uyanır vaziyete, ayıya sormuşlar, diye geçirir aklından, senin ensen neden kalın diye, o da kendi işimi kendim görürüm demiş. Hemen cadı kadın elcazlarıyla zehirli bir elma hazırlar. (Dünya tarihinde böyle 6 önemli elma vardır, biliyorsunuz: Birincisi ve en önemlisi, Havva Anamız’ın mideye indirip faturasını hâlâ biz torunlarına ödettiği elma, ikincisi Newton’un kafasına düşen, üçüncüsü bizim Kızılelma, hani eski maocularla eski milliyetçilerin yiyiştiği, dördüncüsü gökten düşüp çocukluğumuzdaki bütün masallara musallat olan elma. Bir de işte bu, Pamuk Prenses masalındaki elma...) Bu elmayı saf ve salak Pamuk Prenses’e kakalar, o da (öksüz çocuğun anacığı yok ki, “Sakın ormanda cadıların verdiği kırmızı elmayı yeme kızım” desin yavrucağa), daha dudakları elmaya değerkene, tıpkı yerli Pamuk Prenses filminde bayılan Ayşecik gibi ayaklarını altına toplayarak usturuplu bir şekilde ve sağ elinin üstü alnına gelecek vaziyette yere yığılır. Gerisini biliyorsunuz işte, yedi cüceler lay-lay-lom vaziyetlerinde madenden dönüp de Pamuk Prenses’i ölmüş bulunca, her biri kendi mezhebince kahrolur. Ama boşunadır, eğer daha önce filmi seyretmiş olsalardı, bu kadar üzülmezlerdi, çünkü tam o sırada, tesadüf bu ya, oralardan geçmekte olan, yaşı yaşına, boyu boyuna (vesaire) uygun üstelik de bekar ve de fena halde Salih Güney’i andıran bir prens, cesedini görüp de aşık olduğu genç kızın (ölüsevici midir nedir?) dudaklarına bir öpücük kondurur. Aslında dudaklardaki zehirden etkilenip onun da zıbarması gerekirken, ki masallarda olur böyle şeyler, Pamuk Prenses melul melul gözlerini açar. Sonrasını anlatmıyorum, çünkü biz hababam kerevetine çıkmaya çalışırken, bizim “ikili” bir muratlarına ererler, bir muratlarına ererler ki, breh breh...

ŞOK, ŞOK, ŞOK... CANAVAR ANNE KISKANDIĞI KIZINI ELLERİYLE ZAHİRLEDİ

Böyle değilmiş işte. Meğer, ben yeni öğrendim, küçük kızı kıskandığı için ölüme gönderen, olmadı elleriyle öldüren o cadı kadın, Pamuk Prenses’in üvey annesi değilmiş. ÖZ ANNESİYMİŞ. Hakiki annesi yani, Öz Bartın Seyahat gibi...

Bu acı gerçeği, Avrupa Masal Topluluğu’nun Potsdam’da yapılan uluslararası kongresinde Başkan Heinrich Dickerdoff, dört yüz filoloğun önünde açıkladı. Verdiği bilgiye göre, orijinal metinde cadı kadın Pamuk Prenses’in öz annesiymiş, ama “kamuoyundan tepki alırız” endişesiyle, Grimm Kardeşler küçük çaplı bir takiyecilik yaparak kıvırtmışlar ve, ’in ikinci baskısında, öz / hakiki anne doğum esnasında ölüvermiş, baba Kral Pamuk Prenses ve Yedi Cücelerda, “N’olamaz, ben şimdi beşikteki kızıma nasıl bakarım?” diyerekten, yeniden evlenmiş.

Eee mi? Eee’si mi var?

Masalın eee’si mi olur? Tarihi bir yanılgıyı düzelttik işte...

*

Not: Bekledim bakayım içinizde toplama çıkarma yapmayı bilen var mı diye? “Dünya tarihinde böyle önemli 6 elma vardır!” dedik, sonra beş tane saydık. “Hani altıncısı?” diyen bir kişi bile çıkmadı... Sınıfta kaldınız! Ama ben yine de söyleyeyim: Dünya tarihini değiştiren altıncı elma da Apple’dır yani bilgisayar firması Macintosh. Bedavaya reklam yapmamak için söylememiştim...