Güncelleme Tarihi:
Ayça Bingöl ünlü bir oyuncu ama Cemile, Ayça Bingöl’den daha çok tanınan bir karakter...
- Bu dizide fenomen olan Cemile’dir zaten, Ayça Bingöl değil. Cemile, Türk kadınını çok iyi yansıtıyor. İzleyen tüm kadınlar onda kendini görüyor.
Cemile o kadar çok seviliyor ki, ona yaptıkları yüzünden herkes Ali Kaptan’ı öldürmek istiyor!
- Öyle ama Ali Kaptan’ı da çok sevenler var. Erkan (Petekkaya) o kadar iyi bir oyuncu ki, bu karakterin haklı taraflarını da gösteriyor seyirciye. O yüzden ona da üzülen, acıyanlar oluyor.
SEYİRCİYLE İNANILMAZ BİR GÖNÜL BAĞIMIZ VAR
Rolünüzle seyircinin kalbine dokunabildiğinizi ilk nasıl anladınız?
- Bir sezondur gözü yaşlı kadınlara sarılıyorum. Aynı hikâyeleri yaşayan kadınlarla bütünleştik. O anlarda anladım doğru atış yaptığımı. Bir de biz çok sıcakkanlı bir milletiz ya... Mesela bir kadın 2 yaşındaki çocuğuyla gelip fotoğraf çektirmek istiyor. Ama çocuğu istemiyor. Çünkü çocuk beni tanımıyor. Ben yabancı biriyim onun için. Annesi arkadan ittiriyor, çocuk ağlıyor, ben çocuğu sakinleştirmeye çalışıyorum ve fotoğraf çekiliyor! Bu duruma çok gülüyorum. Bazen diyorum ki; “Yazık ağlatmayın çocuğunuzu, gelin birlikte çektirelim.”
İnsanların dizinin yayına girdiği saatlerde evden dışarı çıkmaması, planını programını diziye göre ayarlaması size ne hissettiriyor?
- İnanılmaz bir gönül bağı bu. O seyirci karşısında boynum kıldan ince. Eğiliyorum onların karşısında.
DİZİNİN BU KADAR TUTACAĞINI DÜŞÜNMEMİŞTİM
Anne olsanız, Cemile’ye ne kadar benzersiniz?
- Aslında Cemile, benim içimdeki anne. Benim içimdeki anaç kadın Cemile’yi çıkarıyor ortaya. Sanıyorum ben de o kadar koruyucu, kollayıcı, şefkatli bir anne olurdum.
Cemile’den sonrası zor mu artık? Çıtayı çok yükselttiniz çünkü...
- Benim için rol seçimi çok teknik bir şey değil. Ben hissettiğimin peşinden giden bir oyuncuyum. Senaryoyu okuduğumda o rol yüreğimde bir yere dokunuyorsa, beni heyecanlandırıyorsa, iştahımı açıyorsa oynuyorum. Tabii ki sonrasında başka kriterlere bakıyorum. Ama önce o rolle kurduğum ilk bağ işi yapmama ya da yapmamama neden oluyor. Cemile’de de öyle oldu. Okuduğumda onunla ilgili her şeyi hayal edebildim.
Bu dizide oynamayı kabul ederken, işin böylesine tutacağını hiç düşünür müydünüz?
- Tutacağını düşünüyordum ama bu kadarını düşünmüyordum.
İŞİN SIRRI SAMİMİYET
“Ben hiç dizi izlemezdim ama ‘Öyle Bir Geçer Zaman ki’yi izliyorum” diyenlere tanık oluyorum. Sanırım işin sırrı, çok samimi olması. Bizim dizimizde kısa bile olsa, çok mutlu anlar vardır. Mesela Osman’ın, Mete’nin bir sözü, hareketi... O ağır dramın içine o kadar ince ince mutlu anlar da yerleşiyor ki, bunlar izleyici kitlesini genişleten şeyler.
Özlem bitiyor
“Öyle Bir Geçer Zaman ki”, ilk sezonunu “Balıkçı öldü mü?”, “Ali Kaptan yaşıyor mu?”, “Cemile ve çocukların hayatı nasıl değişecek?” sorularıyla kapatmıştı. İkinci sezonun merakla beklenen ilk bölümü, bu akşam ekranda olacak. Ve bu bölümde olaylar şöyle gelişecek:
Osman aşık!
Ali Kaptan’ın Balıkçı’ya ateş edip, ardından kendisinin de vurulup Mete’nin kollarına kanlar içinde yığılmasının üzerinden iki yıl geçmiştir. Bu korkunç olay Akarsu Ailesi’nin tüm fertlerini derinden etkilemiş, hayatlarının akışını tamamen değiştirmiştir. Öte yandan Osman artık okullu olmuştur. Okulda yeni arkadaşlar edinen Osman’ın kafasındaki okul hayatı ile gerçek birbirine pek benzemese de, her gün sınıfa gitmesinin bambaşka bir nedeni vardır. Osman minik kalbini sınıf arkadaşı Gülden’e kaptırmıştır.
Berrin zor durumda
Albüm çıkaran Mete yaralarını müzikle sarmaktadır. Üstelik grubu yavaş yavaş müzik piyasasının arananları arasına yükselmektedir. Ahmet’i kurtarmak için kendini feda eden Berrin, verdiği karar nedeniyle zor günler yaşamaktadır. Altına girdiği sorumluluk, taşıyabileceğinden kat be kat fazladır. Aylin de daha olgunlaşmıştır. Artık yeni hayatına ve sosyal çevresine alışmış, lise talebesinden kendinden emin bir kadına dönüşmüştür. Zamanın değiştiremediği tek kişi ise Cemile’dir. O hâlâ ailesini kendi bildiği yöntem ve anlayışla bir arada tutmanın mücadelesini vermektedir.