Oluşturulma Tarihi: Aralık 16, 2001 02:12
Bu bayramın süprizi de bu oldu! Ne yapacağız, ne edeceğiz diye düşünürken, Genel Yayın Yönetmenimiz Ertuğrul Özkök'ü topa tutma fikri çıktı.
Allah verdi demedik. Gazetenin en altından, en üstüne kadar herkesten sormak istediği soruları topladık, önüne dayadık. Gazeteci kaynağını açıklamaz. Soruların kimler tarafından sorulduğunu açıklamayacağız. Zaten açıklamaya kalksak da işin içinden çıkamayız! Temizlikçisinden aşçısına, güvenlikçisinden Yazı İşleri'ne, istihbaratından yazarlarına kadar... Kısacası herkese yakın bir çoğunluktan. Genel Yayın Yönetmeni, hepsine tek tek cevap verdi. Bayram boyunca sizler de okuyacaksınız. Bizim kanaatimizce şık oldu, hoş oldu, fotoğraflar çekilirken de pek eğlendik. Siz nasıl bulacaksınız bilmiyoruz ama hepinize iyi bayramlar diliyoruz...
Gerçekten komplekssiz bir insan mısınız?
Hangi erkeğin kompleksi olmaz ki...
‘‘İş takipçisi’’ lafına bozuluyor musunuz mesela?
Hayır, çünkü işimi çok iyi takip ederim! Bu koltukta oturan insanlar biraz larva halindeki canlılara benzerler. İç organlarınız bile görünür. Dolayısıyla bu sıfatlara hiç bozulmuyorum. Hayatımı profesyonel olarak kazanıyorum ben. Patronum, bana ödediği paranın bütün vergilerini veriyor. Ben de kendime düşeni. Yönettiğim şirket, Türkiye'nin en fazla vergi veren kuruluşları arasında. Sadece gazeteci değil, aynı zamanda işadamı olmak zorundayım!
GENEL YAYIN YÖNETMENİ BENİM YAŞIMDA OLMALI
Gazeteyi yönetirken en çok hangi konuda zorlanıyorsunuz? a) Çalışanlarla patron arasında kalırken b) Yazı İşleri'ni idare ederken C) Yazar kaprisleri çekerken D) Haber takibi yaparken...
Gazetecilerin en zor yaptıkları şey patronlarıyla ilgili konuşmaktır. Çünkü çoğunun içinde, ‘‘Patron yalakalığı mı yapıyorum?’’ endişesi vardır. Benim yok. O nedenle a) şıkkından başlıyorum: Patronla çalışan arasında kalmak en az zorlandığım şey. Ama Aydın Bey
zaman zaman çalışanlarla biz yöneticiler arasında kalıyor. Hürriyet gibi bir gazeteyi yönetmek bazı konularda ‘‘ince ayar’’ yapmayı bilmeyi gerektiriyor. Gazeteciler de kolay insanlar değil. Yaptıkları meslek gereği, ‘‘egoları’’ çok gelişmiş insanlar. Dolayısıyla gazete içinde onların ‘‘ahengini sağlamak’’ çoğu kez bana düşüyor.
Bu meslekte duygusallığa yer yok. Peki yayın yönetmeni olarak siz insanların duygularıyla nasıl başa çıkıyorsunuz? Küskünlükler, kırılmalar, kızgınlıklar, sevinçler... Hep sizde odaklanıyor!
Maalesef... Ama bu koltuktan keyif alıyorum. Dolayısıyla taşımak zorundayım!
İdeal bir Yazı İşleri kadrosu kaç yaşında olmalı? İdeal bir yayın yönetmeni kaç yaşında olmalı?
Benim yaşla ilgili bir saplantım yok. Türkiye'de 20 yaşında dinozorlaşmış gazeteciler var. 70'inde kafası 25 yaşında olanlar da. İlle de yaş ver deniyorsa, peki o zaman: İdeal Yazı İşleri kadrosu 35 ile 50 yaş arasında, genel yayın yönetmeni de, benim yaşımda olmalı. Dünyadaki örneklerine bakarsanız, çok başarılı olan gençler var, orta yaşlılar da. Ama kesinlikle çok yaşlı olmamalı!
Uykusuzluğum TV’den mi vicdandan mı henüz karar veremedimGece yattığınızda vicdanınız rahat oluyor mu?
Uyuyamıyorum ki... Ama henüz karar veremedim. Vicdan azabından mı, yoksa televizyondan mı!
Bu kadar yalnız olmak size koymuyor mu?
Artık koyuyor. Yaptığımız işte hep arkadaş kaybediyorum. Haftanın en az dört beş gecesi televizyon ekranının karşısında tek başıma kalıyorum. İşte o anlarda hiç bir şey düşünmek istemiyorum.
Atmak isteyip atamadığınız kaç kişi kaldı?
‘‘Atmak’’ kelimesi çok acımasız. Ben geçmişte aleyhime kitap yazan insanlarla bile çalışmaya devam ettim. Ama işini yapmayan, aldığı parayı haketmeyen insanı yerinde oturtmaya devam etmek, bana öteki insanlara haksızlık gibi geliyor.
Çıkışlar verilirken bire bir görüşme yapmamanın iyi bir yöneticilik örneği olduğunu düşünüyor musunuz? Kapıya konan insanları düşününce hiç mi vicdan azabı çekmiyorsunuz?
İşten çıkarılan herkesle benim görüşmem mümkün değil. Ama ben yönetici kademesindeki insanlarla yüzyüze konuşuyorum. Tansiyonumun epey yükseldiği geceler yaşadım. Vicdan azabı, kendi sorumluluğunuzdan olan şeyler için çekilir. Vicdan ağrısı insana musallat olan tek ağrı değildir. Sorumluluğu size ait olmasa da işini kaybeden bir insanın acısı çok ağırdır. Ben bunları çok yaşadım.
Ecevit'in Hüso'su olurdumBir zamanlar Bülent Ecevit'le ‘‘Arayış’’ adlı dergiyi çıkardınız. Yani Ecevitle birlikteydiniz. Yanında kalsaydınız, Ecevit'in, Hüsamettin Özkan'ı olurmuy dunuz?
Herkesin bir Hüsamettin Özkan'a ihtiyacı vardır! Hüsamettin Özkan olmayı reddetmezdim. Ama politika bana göre bir şey değilmiş. O nedenle yapamazdım.
Torpilim patronlarBasına paraşütle inen yayın yönetmeni olarak anılıyorsunuz. Peki bu kadar çabuk mesafe katetmeniz nasıl açıklanabilir? Torpiliniz kimdi?
Bir noktayı düzeltelim: ‘‘Paraşütle inen yönetmen’’ diye anılmıyorum. O cümleyi ben kullandım!
Torpilim de önce Erol Simavi'ydi. Şimdi de Aydın Doğan. Bu kadar basit. Biri o koltuğa getirdi, öteki de oturtmaya devam ediyor.
Özköşk lafını ben icat ettimBir dönem ‘‘Özköşk’’ diye anıldınız. Üzülmediniz mi?
Bir düzeltme daha... ‘‘Özköşk’’ lafını da ben icat ettim! Ankara'da Özal'a çok yakın bir gazeteciyken bazıları beni çok eleştiriyorlardı. Ben de onlara nisbet diye, kendi kendime ‘‘Özköşk'üm ben’’ dedim. Sonra galiba bunu ilk defa Cüneyt Abi (Arcayürek) yazdı. Vallahi ben artık ‘‘üzülmemeyi’’ öğrendim!
Küpe takarım ama saçımı boyatmamSaçınızı boyamayı düşünüyor musunuz?
İşte hayatta yapamayacağım şey bu! Küpe takarım ama saçımı boyatamam. Boyatanlara da hiç itirazım yok. Benimki, tamamen duygusal.
54 yaşına geldiniz, saçlarınız beyazladı. Yaşamınızın bundan sonraki dönemini sadece torununuza vakfetmek istediğiniz doğru mu? Müşfik bir dede misiniz?
Bu soruyu hangi hainin sorduğunu gayet iyi biliyorum! Cevabını iki hafta içinde alacak. Yani ücret artışları belirlenirken demek istiyorum.
50'li yaşların orta diliminde seyrediyorsunuz. Hayatın içinden çekiliyor olmak nasıl bir duygu!
Bu sorunun faili bence meçhul değil. İsterseniz bir robot portresini çizeyim: Ankaralı. Lácivert elbiseyi çok seviyor, kolalı gömleğinin yakasında da çelik balen kullanıyor.
İnsan 50'sinden sonra aşık olabilir mi?
Öyle diyorlar. Ben bilmiyorum çünkü 50 yaşıma zaten aşık olarak girdim. Tam 30 yıldır süren bir aşkla!
Karınıza hala aşık mısınız?
Hem de nasıl...
Farkında olmadan andropoza girmiş olabilir misiniz?
Fikret (Ercan) ve Nurcan (Akad) öyle olduğunu iddia ediyor. Nurcan biraz daha üstü örtülü ifadelerle, Fikret ise bodoslama söylüyor...
Arka sayfa güzelini benden başkası seçemezArka sayfa güzeli ne zaman kalkacak?
İnsanlar arka sayfa güzellerini seyrettikçe, ebediyen orada kalacak! Ve ben de Genel Yayın Yönetmeni olarak o sayfanın güzelini seçme konusundaki yetkimi, kimseyle paylaşmayacağım...
İDEALİ, WALL STREET JOURNAL
Kafanızdaki ideal gazete nasıl bir gazete?
Wall Street Journal'i çok seviyorum. Amerikan gazetelerini gerçekten beğeniyorum. Bir de bulvar gazetesi olarak ‘‘Bild'i’’
.
10 yıl genel yayın yönetmenliği yaptıktan sonra ayrılacağınızı söylemiştiniz. Eeeee?
Dün dündür, bugün bugün...
ZAMDAN ŞİKAYET EDEN ÖNE ÇIKSIN
Bu kadar çok kár edip, hiç zam vermemeyi nasıl başarıyorsunuz?
Vermediğimizi kim söylüyor? Var mı Serdar Turgut'tan başka şikayetçi olan! Çıksın bir adım öne de görelim...
AYLIK KAZANCIM ‘EFSANE’ DEĞİL...
Sizin aylık kazancınız nedir?
İşte bu noktada ‘‘efsane’’ değilim. Yani öyle sizlerin ve başkalarının zannettiği kadar... Ama Türkiye'de iyi para kazanan insanlardan biri olduğumu rahatlıkla söyleyebilirim.
DEVAM EDECEK