Güncelleme Tarihi:
Foto galeri - Nil Karaibrahimgil fotoğrafları için tıklayınız...
"Pek çok kişi beni ‘Hazır reklamla ünlü olmuşken, hadi şuna bir albüm yapalım’ fikriyle albüm yapılan biri zannetti. Özgür Kız’ı Nil Karaibrahimgil’e çevirmem ve besteci kimliğimi oturtmam, Nil'in Dünyası diye bir dünya olduğunu göstermem neredeyse beş yılımı aldı."
Yaz aylarında konserler hızlanmışken, yeni albüm için şarkılar hazırlarken ve de üstelik İlhan Erşahin’in Wax Poetic isimli grubunda konuk solistlik yapmak üzere ABD’ye ve Kanada Montreal Caz Festivali'ne gitmeye hazırlanan Nil'le Riva'daki çiftlik evinde buluşuyoruz. Üzerinde pembe bir tişört, şalvar jean ve siyah spor ayakkabılar; öylesine topuz yaptığı saçlarıyla geliyor Nil. Mor renkli Chrysler’inden indiğinde saat sabahın 09.00’u. Konserlerinde gördüğümüzden daha sakin. Akşam Ankara’da bir festivalde sahneye çıkacak. 09.10: Nil hakkında öğrenilen ilk bilgi, konser günlerinde çok fazla konuşmayı sevmediği. 09.12: Bahçenin köşesindeki parkta oynayan çocuklar Nil’i çizgi filmlerden birinin canlanan kahramanı sanıyorlar... Onu her gördüklerinde bir çığlıktır yükseliyor. İçinde bulunduğumuz ortam da, sanki Nil’le bizim dünyamızda değil de, onun yaşadığı çizgi filmde buluşmuşuz gibi...
Riva’ya birlikte geldiği annesi Nil’in eli, ayağı. Hakan Kültür makyaja başladığında Nil’in annesi, küçükken kızının ne kadar yaramaz olduğunu anlatıyor. Çocukluğundan beri şarkıcı olacağı belliymiş. “Ankara’da otururken en yakın arkadaşım Ceylan’ın odasında, aynanın önünde, elimde mikrofon yerine tuttuğum herhangi bir objeyle Sezen Aksu’nun Git şarkısını söylüyordum,” diye anlatırken şarkının sözlerinin acaba o dönemde kendisine ne ifade ettiğini bugün bile merak ediyor. Kulağından Ankara’daki çocukluk günlerinde, eve gelen misafirlerin kahkaha sesleri eksik olmuyormuş hâlâ... Şimdilerde kendi evinde bu ortamı sürdürüyor mu acaba? “Çok az evde olabiliyorum. Fazla enerjiden sanırım. Alt komşum Mazhar Alanson ve Biricik Suden olmasına rağmen bir türlü bir araya gelip müzik yapma fırsatını bulamıyoruz.” derken Kuruçeşme’deki evlerinde yine altlı üstlü oturduklarını, Yeniköy'deki eve de birlikte taşınıp altlı üstlü oturmaya başladıklarını anlatıyor ve bu durumu, “Kader, siz komşu olun diyor bize,” diyerek özetliyor.
TAVIRLI POP YAPIYORUM
Beş-altı yıl önce Özgür Kız olarak bir reklam filmiyle hayatımıza girene kadar, Boğaziçi Üniversitesi’nden yeni mezun olmuş; kendi bestelerini yapan bir müzisyen adayıydı Nil. Reklam filminin hayatını bir yandan kolaylaştırdığını kabul ediyor ama işin zor tarafıyla da karşılaşmış: “Çok şanslıydım çünkü albümüm çıktığında insanlar beni zaten tanıyorlardı. Ama pek çok kişi beni, ‘Hazır reklamla ünlü olmuşken, hadi şuna bir albüm yapalım,’ fikriyle albüm yapılan biri zannetti. Özgür Kız’ı Nil Karaibrahimgil’e çevirmem ve besteci kimliğimi oturtmam, Nil'in Dünyası diye bir dünya olduğunu göstermem neredeyse beş yılımı aldı." Nil, son albümüyle aslında popun içinde rock tarzı sözler yazdığını fark etmiş “Her şarkımda bir tavır, bir mesaj var. Ben yaptığım müziği tavırlı pop olarak nitelendiriyorum.”
Birkaç gün sonra... Saat 12.00'de Bebek’teki Lucca’da yeniden bir araya geliyoruz Nil’le. Bu kez üzerinde yerlere kadar uzanan sarı-turuncu desenli bir elbise var. Birkaç gün önce kaldığımız yerden devam ediyoruz. Önce bir yanlış anlamayı düzeltiyor Nil: “Benim aslında bir reklamcılık geçmişim yok. Sadece Boğaziçi’ndeki son senemde part-time olarak yedi ay reklam ajansında çalıştım. Ama o işe devam edebilirdim. Çünkü kelimelerle oynamayı ve onları müziğin içine yerleştirmeyi seviyorum.” Bu ara hazırladığı internet sitesi için, 2001 yılında Radikal gazetesinde çizdiği karikatürlerin peşinde olduğunu söylüyor: “Artık çizmiyorum ama o dönem çizdiğim karikatürleri siteme koymak istiyorum. İleride karikatüre devam edebilirim.”
Kesin olan bir şey de Nil'in şarkılarının mutlaka yaşadığı şeylerden yola çıkarak yazıldığı. Nil bu konuda; “Tek Taşımı Kendim Aldım şarkısını yaptığımda bir radyodaki DJ, ‘Şimdi bunu yazmış, çocuğu olunca da, ‘çocuk yaptım’ diye şarkı yapar,’ demiş. Evet doğru. Ama beklentileri kırmak amacım. Bugüne kadar insanların şarkı sözlerinden beklentilerini kırdım. Bundan sonra da insanların hakkımda oluşan beklentilerini kıracağım. Bence başarı burada.” diyor.
RÜKÜŞ SEÇİLMEKTEN NEFRET EDİYORUM
Nil’in enerjisi müziğine, yaşam biçimine yansıdığı gibi giyiminde de bir bakışta fark ediliyor. Ancak asıl uzmanlık alanı alışveriş listeleri hazırlamak: “Bu iş için ciddi çalışıp listeler hazırlıyorum. Kıyafetlerimin beni yansıtması gerekiyor. Şarkı sözlerimdeki gibi bir insan olmam lazım. Aldığım her şeyin üzerinde ilginç bir fikir olmalı.” Fikrine en çok güvendiği kişi annesi. Yurtdışında bile olsa, telefonla onun fikrini aldığını söylüyor: “Vivien Westwood’un butiğinden annemle bir saat telefonla konuştuğumu ve denediğim elbiseyi anlattığımı bile hatırlıyorum.” Bir ortama girdiğinde ünlü olmasının yanında ilginç kıyafetleri nedeniyle kafaların kendisine doğru dönmesine alışmış. Çocukken de annesi Nil’i enteresan giydirirmiş.
Ve röportajın sorusu: “Özel hayatınızı bu kadar saklı tutmayı nasıl başarıyorsunuz?” Yanıt kısa: “O konuda ben de kendimi oldukça başarılı buluyorum. Üniversitedeyken, bir anda Akmerkez'de, otobüslerin üzerindeki reklamlarda, dergilerin kapaklarında kendimi görmeye başladım. Mütevazı bir hayat sürerken başlayan bu bombardımanı hiç sevmedim. Kendimi o ünlü olan insandan ayrıştırmayı kafama koymuşum. Zaten magazinde olmayı da hiç sevmiyorum. Beni rüküş seçmelerinden de nefret ediyorum. Kendimi magazin dünyasına ait hissetmiyorum. Bu, özgürlüğü çok kısıtlayan bir şey.”
Evlilik konusunda ise şunları söylüyor Özgür Kız: “Arada sırada aklıma geliyor evlilik fikri. Şu ana kadar topladığım donelerden, evliliğin çok şahane bir şey olduğu sonucuna varamadım. Ama diğer yandan olmaz diye bir şey yok. Bir de ben giyinmiş, hazırlanmış olarak bir erkeğin karşısına çıkmak istiyorum. Yani her halimle birinin gözünün önünde olmaktan hoşlanmıyorum. Güzel olacağım, hazır olacağım, anlatacak çok şeyim olacak. Onunla buluşup patlayacağım. Sonra evime döneceğim. Ben ancak böyle bir ilişki yaşayabilirim.” Çocuk sahibi olmak için hazır olma fikrine ise inanmıyor: “Çocuk çok farklı bir sorumluluk, üstelik çok seviyorum çocukları. Yetişkinlerden daha enteresan buluyorum. Ama henüz korkuyorum.”
Konserinin olmadığı gün neler yapıyor?
RUHUNU BESLİYOR “Bende şöyle bir defo var: Bir şeyle meşgul olmadığım, bir işe yaramadığım zaman kendimi yarım hissediyorum. Bir şey öğrenmem, enteresan bir şey yapmam gerekiyor. Açlıkla merakla yaklaşıyorum her şeye. Bütün gün kitap okuyabilirim ve bu beni çok mutlu eder.”
AİLESİYLE VAKİT GEÇİRİYOR “Annem, babam ya da kardeşimle vakit geçirmek, şırıngayla sevgi almak gibi bir şey. Büyük bir güç veriyor. Duruşumda, neşemde, hayatta güvenle durmamda onların etkisi büyük. Ama annemle her derdimi konuşmam. O biraz buna bozulur ama aslında onun üzülmesini istemediğim için böyle davranırım.”
KOMŞUYA KAHVEYE GİDİYOR “Mazhar Ağabey ve Biricik’le muhabbet etmek bana her zaman iyi gelir. Mazhar Ağabey bir ansiklopedi gibi, ondan her zaman öğrenecek bir şeyleriniz vardır. Ayrıca Biricik harika yemek yapıyor.”
ALIŞVERİŞE ÇIKIYOR “İstanbul'da alışveriş yaptığım çok fazla yer yok. İkinci el dükkanlara giderim. Nişantaşı'na uğrayabilirim. Buralardan enteresan bir şey bulsam benim için kârdır.”
YEMEK SİPARİŞ EDİYOR “Yemek yapmayı istememe rağmen her zaman fırsat olmuyor. Böyle durumlarda, Yeniköy'deki Passion itinayla aranır ve sipariş verilir. Ama pizza, hamburger düşkünlüğüm yoktur. Geçenlerde anneme ilk kez somon yaptım, parmaklarını yedi.”