Özgür ama nefessizdim

Güncelleme Tarihi:

Özgür ama nefessizdim
Oluşturulma Tarihi: Ekim 27, 2012 00:00

‘Sarhoş Atlar Zamanı’ ve ‘Kaplumbağalar da Uçar’ gibi filmleriyle tanınan İranlı yönetmen Bahman Ghobadi’nin son filmi ‘Gergedan Mevsimi’, dün vizyona girdi. Kendi ülkesinde film çekmesi yasak olan Ghobadi, Türkiye’de çektiği filmin hikâyesini anlattı.

Haberin Devamı

Filminiz haksız yere hapsedilip işkence gören bir çift hakkında. Gerçek hayattan esinlediğinizi okudum bir röportajınızda. Tanıdığınız biri mi?
- Filme konu olan kişi benim bir arkadaşım. 30 yıl hapse mahkum edilen Kürt bir şair. Bütün ailesi onun öldüğünü düşünüyordu çünkü hükümet onları buna inandırmıştı. Hapisten çıktıktan sonra hayatını tekrar kurması, gerçeklere uyum sağlaması çok zor oldu.

AMACIM POLİTİK FİLMLER YAPMAK DEĞİL

Politik filmlerle tanınan bir yönetmen olarak bu filminizi politik olarak nitelendirmiyorsunuz. Öncekilerdenn hangi açıdan farklı?
- Filmlerimin politik olduğunu düşünmüyorum. İnsanlar ve insanlık halleri beni çok etkiliyor. Zaafları, güçlü yönleri... Filmlerimi çekerken yakınımdaki insanlardan, onların yaşadıklarından etkileniyorum. Bu kişiler de çoğunlukla İranlı ya da Kürt. Böyle kökenlere sahip olup politik güçlükler yaşamamak mümkün değil. Dolayısıyla filmlerimin politik bir boyutu oluyor ama amacım politik filmler yapmak değil.
Ne zaman başladınız filmi çekmeye?
- Ocak 2011’de. Hayatımın çok zor bir döneminde çektim. İran’ı terk etmek zorundaydım. Ailemden ve arkadaşlarımdan ayrılmak, evimi bırakmak beni çok yersiz yurtsuz hissettirdi. Baskı altındaydım. Nefesim kesiliyordu sürekli. Berbat bir histi. İran’dan uzakta ve özgürdüm ama kendimi rehin alınmış gibi hissediyordum. Kapana kısılmış gibiydim. Önceden tahayyül bile edemeyeceğim şeyler yaşadım. Çok değiştim. Bunları ifade edeceğim bir film çekmek istedim. Bu hisler kelimelerle ifade edilemeyecek, sadece hissedilebilecek şeylerdi. Bu duruma uygun ve önceki filmlerimden epeyce farklı bir film çıktı sonuçta. O dönemki hislerimi ifade ettiğim, tam bir katarsis filmi oldu. Duygularımı açığa çıkartabildiğim için mutluyum.

Haberin Devamı

İRAN’DA NEFES ALMAK YASAK

İran’da film çekemiyorsunuz. Ülkenizdeki politik ortamla ilgili neler düşünüyorsunuz?
- Bence durum umutsuz. Kimse duygularını ve düşüncelerini özgürce ifade edemiyor. Nefes almak mümkün değil. Her şeye rağmen ülkemi ve insanlarımı parlak bir geleceğin beklediğini düşünmek istiyorum. Umudumuzu kaybetmemeliyiz.
Türkiye’de çekim yapmaya nasıl karar verdiniz?
- İki yıldan fazladır Türkiye’deyim. İstanbul’u çok seviyorum. Büyülü bir şehir. Kendi kültürümle çok benzer. Çok canlı. Burada pek çok arkadaşım, kendimi yakın hissettiğim kişi var. Burada çalışmak çok mantıklı bir karardı yani.
Filmin çoğu sahnesini Garipçe’de çektiniz. Neden burayı tercih ettiniz?
- Garipçe’yi çok seviyorum. Değişik bir his yaratıyor bende. Adında garip kelimesinin geçmesi filmin ruhuna çok uygun geldi.

Haberin Devamı

YILMAZ VE BELÇİM OLMASAYDI FİLMİ ÇEKEMEZDİM

Oyuncu kadrosunu nasıl belirlediniz? Yılmaz Erdoğan’la çalışmaya nasıl karar verdiniz?
- Yılmaz’la tanışıyordum. Yaptığı filmleri de çok beğeniyordum. Yılmaz Erdoğan çok yetenekli bir sanatçı. Karısı Belçim daha da yakın arkadaşım. Onlara filmimden bahsettim. Anında vuruldular fikrime ve projeme destek olmaya karar verdiler. Onlar olmasaydı filmi çekemezdim.
Monica Belluci filmde kocası yüzünden hapse giren Mina rolünde. O bu bilmin kadrosuna nasıl dahil oldu?
- Monica’yı oyunculuğunu çok beğendiğim için seçtim. Yüzünün çok derin bir ifadesi var. İlginç bir şekilde İranlı kadınlara da benziyor. Çekimler boyunca çok insancıl ve dikkatliydi. Bu rolü ona vermekle ne kadar doğru bir iş yaptığımı bana defalarca ispatladı.
Oyuncular Farsça konuşmayı nasıl öğrendi?
- Farsçayla ilgili en ufak bir sıkıntı yaşamadık. Oyuncularımın hepsi birbirinden yetenekli. Farsçayı çok hızlı öğrendiler. Öyle günler oldu ki onlara senaryoyu çekim günü verdim, hiç teklemeden oynadılar.

Haberin Devamı

MARTIN SCORSESE BENİ BABAM GİBİ DESTEKLEDİ

Filmin başında ‘Martin Scorsese sunar’ diyordu. İşbirliğiniz nasıl başladı?
- Martin Scorsese her zaman yaptığım işleri destekledi. 2004’te çektiğim ‘Kaplumbağalar da Uçar’ adlı filmimden beri attığım her adımda yanımda oldu. Filmlerine ve insani yönüne hayranım. New York’ta yaşadığım dönemde çektiği filmlerin setlerine giderdim. Ondan çok şey öğrendim. Beni her zaman bir baba gibi destekledi. Bu filmime de destek olmaya karar verdi, sonsuz minettarım.
Filminiz metaforlarla yüklü. Su önemli bir tema mesela. Filmin sembolik yönü hakkında neler söyleyebilirsiniz?
- Film bir şairin yaşamı ve yazdıkları üzerine kurulu olduğu için sembollerle dolu. Kamangar’ın şiirlerinde su tekrar eden bir tema. Bu şiirlerin dili hislerimi çok iyi ifade ediyordu. Kelimelerle resim yapmak istedim.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!