Güncelleme Tarihi:
Ölene kadar her yerde oynayacağım
ÖZGÜ NAMAL
Sizin bu sene televizyonda hiçbir projede olmayacağınız konuşuluyordu. Fikrinizi ne değiştirdi?
- ıkna eden Ozan Güven oldu. Ozan benim çok eski arkadaşım. 18 yaşından beri tanışırız. Bu sektörde ayrı hayatlar yaşayıp çalışan insanlarız. Teklif gelince neden olmasın, insanlar bizim aramızdaki dostluğu ve enerjiyi görsün istedim. Bu arada gerçekten geçen sezon Adana çekimleri beni çok yormuştu ve dinlenmek istiyordum. Ama bu hikaye hiçbir şeye benzemiyor ve çok ilginçti.
Oysa dizinin konusu ‘’zengin kız-fakir adam aşkı’yla sanki bilindik bir Türk filmi gibi...
- Beni cezbeden de senaryonun ve işin böyle kurgulanmamış olması. Artık bilmediğimiz hikaye kalmadı. Önemli olan hikayenin anlatım şekli.
Televizyonda reyting alan işleri sinemada da gişe derdi olmayan filmleri mi seçiyorsunuz?
- Bu benimle aynı mesleği yapan bütün oyuncuların hayali. Bir şekilde para kazanmak zorundayız. Bu yüzden doğru işlerde olmaya çalışarak, reklam çekiyoruz, dizi yapıyoruz. Sinemadaysa gişe, yapımcının derdi. Ben bana gelen senaryoya bakarım; rol güzelse oynarım.
ıçinde olduğunuz proje çok konuşulurken siz hiç konuşmuyorsunuz...
- Bunu sömürmüyorum, işimi yapıyorum. Bu, insanın yapısıyla alakalı. Zaten kendi kişiliğin ve karakterin biraz kariyerini oluşturuyor. Kendimi anlatma konusunda biraz utangacım. Altın Portakal aldıktan sonra da röportaj vermedim. Ne diyeceğim: “Çok teşekkür ederim”, “Çok iyi bir film yaptık”... Zaten yapı itibariyle bunların havasını atabilecek biri değilim.
Oyunculuğunuzla ilgili her yerde methiyeler var. Sırrı Süreyya Önder, sizi bu ay bir dergiye öyle bir anlatmış ki övmelere doyamamış. Okuyunca ne hissettiniz?
- Dışarıdan öyle görünüyor olabilir ama içeriden öyle değil. Bir insan her gün “Merhaba ben şöhretim” ya da “Ben çok iyi bir oyuncuyum” diye yataktan kalkmıyor. Herkes gibi pijamalarımla uyanıp yüzümü yıkıyor ve hayata devam ediyorum. Zaten mahcup biriyim. Yazılanlara sadece teşekkür edebiliyorum. Bunun dışında hayatımda, kariyerimde ve kişiliğimde hiçbir şey değişmiyor.
Arka arkaya TV dizilerinde rol aldınız ve hiç ara vermediğiniz için sizi eleştirenler oldu. Bu eleştirilere yanıt vermek ister misiniz?
- Ölene kadar her yerde oynayacağım!
Peki hep aynı tip işlerde yer aldığınızı söyleyenlere bir cevabınız var mı?
- Buna katılmıyorum. Tam aksine, bir sonraki işim diğerine hiç benzemesin diye uğraşıyorum. Bu eleştiriye cevap verebilirim: Hiçbir işim bence diğerine benzemiyor!
Bir de cici ve şirin kız görüntünüz var. Gerçekten o kadar cici misiniz?
- Hiç kimse 24 saat öyle olamaz. O algı sanırım bir dönem içinde bulunduğum reklam kampanyasından kaynaklandı. Yoksa ben de herkes gibiyim.
şirinlik herkes gibi... Peki seksilik? Kendinizi özelinizde seksi buluyor musunuz?
- (Ozan Güven’e dönüyor) Ozan, beni çok sıkıştırıyor!
OZAN GÜVEN: Sorunun içinde cevabı varmış zaten. Dediğin gibi o, özelinde!
Ya siz her an yaramazlık yapacak çocuklara benziyorsunuz...
- Hakan, ben 33 yaşında bir kadınım ya! Çocuğum olsa 10 yaşında olurdu. Nasıl her an yaramazlık yapacak bir çocuğa benzetiyorsun beni anlamış değilim (Gülüyor). Belki yaşımdan küçük gösterdiğim için...
Burada bir Frankenstein durumu yok
OZAN GÜVEN
‘Koyu Kırmızı’ dendiğinde aklıma kan geliyor. Hikayenin kanla bir ilgisi var mı?
- Evet. Zaten bu ismi kanla ilişkili olduğu ve tutkuyu içinde barındırdığı için aldı. Dizinin çalışmaları bir buçuk sene önce başladı. Başta zengin kadın, fakir çocuk aşkı gibi durabilir ama içinde bir sürü farklı şeyi barındırıyor. Dar gelirli bir adamla, aslında zengin ama o zenginliğe yüz vermeyen bir kadının hayatta karşılaştıklarında başlarına neler geleceğini anlatıyor.
Canlandırdığınız Cemil karakteri kanını satarak mı hayatını kazanıyor?
- Burada bir Frankenstein durumu yok. Bazı insanlar sorumlulukları başka yönlere kaydığı için kendi hayatlarını unutmuş oluyor. Cemil de öyle bir adam. Anne ve babasını kaybettikten sonra hasta kız kardeşiyle kalıyor. Hayatını kardeşini yaşatmak üzerine kuruyor. Kardeşine ilaç almak için sigortalı bir iş seçiyor ve öğretmenlik yapıyor. Az bulunan bir kana sahip olduğu için de kan verdikten sonra verilen parayı geri çevirmiyor çünkü kardeşine ilaç alması gerekiyor.
Türkiye’de bu dizideki karakter gibi kanını satarak para kazanan insanlar var mı?
- Var tabii. Hastanenin çevresinde sürekli döndükleri için onlara ‘donör’ değil ‘döner’ deniliyor. Eskiden kan bankaları olmadığı için sayıları daha fazlaydı. Cemil de kız kardeşi için kimi zaman parayla, kimi zaman ihtiyacı olanlara hayrına kanını veriyor.
Siz parasız kalsanız kanınızı satar mıydınız?
- Allah göstermesin. Hayatta hiçbir şey için büyük konuşmam ve hayatın ne getireceğini bilemem. Oğlum aç kalırsa süt de çalabilirim...
Artık reyting ölçümü yapılmayacak. Bu konuda sosyal medyayı ciddiye alır mısınız?
- Altı ay öncesine kadar mail adresimi isteyenlere ev adresimi veriyordum. Ne Facebook ne Twitter adresim var. O mecralara girersem bana vakit kalmayacağını düşünüyorum.
ıyi de Twitter’da takipçinizim...
- O ben değilim! Twitter sayfasının nasıl bir şey olduğunu bile bilmiyorum.
ÖZGÜ NAMAL: Sosyal medya bence hayatın kendisinden çalmak. Aynı şekilde ben de hayatımda hiç Twitter’a girmedim. Twitter’da benim adıma açılan hesapların hepsi çakma.
Sizin ayakkabı dükkanınız vardı. Hala var mı?
- Evet, vakit buldukça dükkana gidiyorum. Eski müşterilerim denk gelirse onlara ayakkabı satıp sohbet etmekten büyük keyif alıyorum.
Oğlunuz Ali’yle aranız nasıl?
- 7 yaşında. Her baba oğul gibiyiz.
Magazin basınına yansıyan görüntülerinizden sonra sizin için ‘agresif’ kanısı oluştu. ışin aslı nedir?
- Bir deliğe bir çomak sokup bunu da kameraya çekip yayınlarsanız bunun sorumlusu ben olmam. Hayatımdaki tek agresif görüntüm o. Bu görüntü yayınlanmamış olsaydı bu algı olmayacaktı. Bundan ve o gün sorulan sorudan utanç duyuyorum; hayatım boyunca da utanacağım. Kendi yaptığım şeyle ilgili de kendimle hesaplaşıyorum ve kimseye hesap vermeyeceğim.
BİRBİRLERİNİ ANLATTILAR
OZAN GÜVEN: Bence Özgü dirayetli, samimi ve inatçı
ÖZGÜ NAMAL: Ozan da hiperaktif, dürüst ve duygusal