Güncelleme Tarihi:
55 sanatçı, 140 manken, 2000’e yakın organizasyon ve prodüksiyonu 55 yıllık meslek hayatına sığdıran Erkan Özerman’ı ilk kim keşfetti?
Galatasaray Lisesi’nde 18 yaşına kadar resim atölyesi idare eden, yağlı boya resimleri Beyoğlu’nda sergilenen, daha o yaşlarda tiyatro oyunu ve hikayeler yazan, sinema ve tiyatro kritiği yapan, 18 yaşındayken Galatasaray Lisesi’nde Türkiye’nin ilk sinema kulübünü kuran, sonraki yıllarda Ankara Radyosu ve Türkiye Radyoları Eğlence Yayınları Müdürü, ilk DJ’i ve prodüktörü olan Özerman, okuldayken de okulun radyosunu programlamış ve yönetmiş.
Galatasaray Lisesi dergileri çıkarmış, 18 yaşında Ankara Hukuk Fakültesi’ne başladığı zaman Zafer Gazetesi’nde çalışmaya başlamış. 27 Mayıs olayıyla gazetesi kapanınca önce yeni açılan Öncü, ardından da Tanin gazetesinde çalışmaya başlamış.
Ve bir gün, kendisini 8 yaşından beri tanıyan, Türkiye Radyoları’ndan sorumlu Deniz Kuvvetleri mensubu Albay Cavit Aslan, hayatını değiştirmiş; onu Ankara Radyosu’na sunmuş.
Aslan’ı, 53 sene sonra Türk Silahlı Kuvvetleri Dinlenme Evi’nde bulduk.
BIRAKIP GİDERİM DİYE JET HIZIYLA KADROYA ALDILAR
* Cavit Bey, Erkan Özerman’ı ilk keşfeden sizmişsiniz. Bu hikayeyi sizden dinleyelim...
- Evet, Erkan’ı 8 yaşından beri tanırım. Eşim Berrin Hanım’ın annesi Hayriye Hanım, Manyaslı Çerkez bir hanımefendiydi. Ve Erkan’ın babaannesinin akrabasıydı. Bu sebepten onu düğünümüzde tanıdım. İki kardeş ve diğer çocuklar, gelinin duvağını tutarak düğün salonuna girmişlerdi. O fotoğrafı hiç unutmam. Sonraki senelerde, Galatasaray Lisesi’nde okuduğu zamanlardaki olağanüstü enerjisini, çalışkanlığını uzaktan da olsa izledim. Fırtına gibi bir gençti. 27 Mayıs olaylarında radyolardan sorumlu olduğum için kendisini Ankara Radyosu Müdürü Yarbay Nusret Altuğ ve programlardan sorumlu Mahmut Öngören Bey’le tanıştırmak için Ankara Radyosu’na götürdüm. O zaman hem gazetecilik yapıyordu hem de Ankara Hukuk Fakültesi’nde öğrenciydi. Çok beğendiler, hemen göreve başlattılar. Mahmut Öngören’in bana söylediği bir cümleyi hiç unutmam: “Siz radyo dünyasına bir dahi kazandırmadınız, Türkiye Cumhuriyeti’ne çok önemli, ileride fevkalede büyük işler yapacak bir büyük insanı getirdiniz, onun için size bir teşekkür borçluyuz...” Nitekim Öngören’in söylediklerinin hepsi oldu. O bitmeyen enerjisi, kültürü ve asaletiyle yalnız Türkiye’nin değil, dünyanın da bu meslekte en çok sevilen, takdir edilen insanlarından biri oldu. Bizim de gururumuzdur.
* Erkan Bey, Ankara Radyosu günleriniz nasıl başladı?
- Sabah 09:00’da Mahmut Öngören Bey’in yanında asistanıymış gibi yer aldım. Bir deneme sürecinden geçireceklerini söylediler. Ne gariptir ki saat 11:30 civarında “Siz radyonun dışına yemeğe gitmeyin, burada kalın, sizinle konuşacaklarım var” diyen Öngören beni odada yalnız bıraktı. Ne yazık ki o gün radyonun yarbay müdürüyle yaptığı konuşmaları çok sonra öğrendim. Kendisine bir teşekkür dahi edememenin üzüntüsünü hâlâ yaşıyorum.
* Nusret Bey ile Mahmut Öngören arasında geçen nasıl bir konuşmaymış ki?
- Öngören, “Radyo dışında yemeğe gider de mesleğimizle ilgili biriyle karşılaşır, teklif alır giderse çok üzülürüm. Bir daha bu nitelikte bir insan kolay kolay bulamayız” demiş. Nusret Bey “Bulunmaz Hint kumaşı mı bu çocuk?” diye sorunca da “inanın müdürüm bu nitelikte bir insan kolay kolay gelmez, hemen kadroya alalım, kaçırmayalım” diye cevap vermiş
* İkisinin arasındaki bu görüşmeyi ne zaman öğrendiniz?
- Ne yazık ki sayın Öngören’in ölümünden sonra... Pek tabii o gün işe aldılar beni. Kadroya alınma muamelelerimi de acilen başlattılar. Jet hızıyla... Öngören bana çok büyük fırsatlar verdi, hayal ettiğim her şeyi gerçekleştirdim.
* Ne gibi?
- Eğlence programlarına getirdiğim yenilikler radyoevinden üniversiteye kadar yüzlerce metre kuyruk yapıp izdihamlar yarattı. O programların en ilgincini de Devlet Tiyatrosu’ndan genç bir sanatçıyla sunuyordum; şimdi “Arka Sokaklar”da oynayan Zafer Ergin... Daha sonra radyoya gelen Esin Baysal da bana asistanlık yaptı. Ve Mahmut Bey ile evlendiler. Böylece sevgili Esin Baysal Öngören soyadını aldı. Onu istemeye gittiğimizde ben de ailenin bir ferdiymiş gibi evde bulundum. Fakat Esin’in küçük kardeşi kısa pantolonlu... Ablasının evlenip gitmesine hiç tahammül edemediği için yapmadığını bırakmadı. Ne yazık ki Mahmut Bey’i ve sevgili Esin’i kanserden genç yaşta kaybettik. Onun ölüm ilanını Cumhuriyet gazetesinde, Paris’e giden uçağın içinde okudum. Perişan oldum. İlanda “Benim için ağlamayın, ben Mahmut’la buluşuyorum” yazıyordu. Çocukluğundan tanıdığım erkek kardeşini bulup başsağlığı diledim. Nerede mi buldum? O delikanlı da TRT ailesine girmiş, İstanbul Televizyonu’nun müdürü olmuştu. Cengiz Baysal...
DARİO MORENO’DAN ÇOK ŞEY ÖĞRENDİM
* Dario Moreno’nun hayatınızda çok önemli bir yeri olduğunu her fırsatta dile getirdiniz ve birlikte de çalıştınız. Dünyaca ünlü bu Türk sanatçısının sizin hayatınızdaki rolü tam olarak nedir?
- Dario Moreno’dan bu meslekle ilgili çok şey öğrendim. Ne yazık 47 yaşında, çok genç öldü. 1968 yılı benim Paris’teki en büyük çıkışımdı. Ama onu 1 Aralık günü İstanbul Havaalanı’nda, beyin kanamasından kaybettik. Yine yalnızdım, yine meslekteki savaşıma tek başıma devam edecektim. Dario Moreno’nun ve Andra Karr (Fritz Kerten) “Bir gün Fransa ve Avrupa’daki show business dünyasında senin de adın ve önemli bir yerin olacağına inanıyoruz” demişlerdi... Onları mahcup etmedim.
* Andra Karr?
- Andra Karr, 2. Dünya Harbi’nde, Çekoslovakya’dan Türkiye’ye kaçak olarak gelen, Hitler’den canını zor kurtarmış ünlü bir müzisyendi. Bizim müzik hayatımızda çok önemli bir yeri vardı. Selmi Andak, Ayten Alpman gibi birçok sanatçının müzik öğretmeniydi. Türk caz dünyasında unutulmaz bir yeri olan Sevinç-Sevim Tevs kardeşleri de keşfeden oydu. Sevinç Tevs, Şehrazat’ın annesidir. Melike Demirağ’ın annesi Rüçhan Çamay’ı da bulan müzik hocasıymış. Galiba ben çok şanslı bir insanım. Çünkü çok önemli otoritelerle genç yaşımda tanıştım. Onlardan öğrendiklerim ve tecrübelerimle yoluma devam ettim. Uzun ince bir yol...
BU ÜLKENİN SINIRLARI SANA DAR GELİYOR
* Ankara Radyosu’nda ve TRT’de ne kadar çalıştınız?
- 8 sene radyo... Son yıl TRT... Ve TRT’nin ilk program takdimcisi olarak ne büyük şans ki Dario Moreno’yu takdim ettim. 1’inci kuruluş yılında tekrar program yaptım. Sonra devlet memurluğuna veda ettim. İşte o zaman iki çok önem verdiğim kişinin sözleri beni etkiledi. Üstat Cemil Demirsipahi ve Turgut Özakman. Cemil Bey “Bu ülkenin sınırları sana dar geliyor. Hadi bakalım kendi kanatlarınla uç ve dünyaya açıl” dedi. Avukatımdı, arkadaşımdı. Türkiye’de tanıdığım müzik dehası bir dosttu. Turgut Özakman ise radyodan sorumlu bir otorite olup beni karşısına aldı. “Bak Erkan, 20 sene önde koşuyorsun, biz sana ayak uyduramıyoruz, kendine yazık etme. Frankofon olduğun için nasıl olsa Fransa yolun açık. Devlet memurluğundan vazgeç, çünkü sabah 9 akşam 5 çalışacak biri değilsin. Programlarını bitirmek için gece koltuğunda uyuduğunu bile gördüm” dedi.
* Meslek hayatınız boyunca nelere çok önem verdiniz?
- Şov dünyasının zirvesindeki insanlarla karşılaştım, çalıştım. Onların nasihatlerine olağanüstü değer verdim. O sayede bugünkü yerime geldim. Ne var ki ben 25 yaşımda da aynı yerdeydim. Mühim olan zirvede olmak değil, orada kalabilmektir.
FARUK BAYHAN ONU YAZDI
Faruk Bayhan, “İkonoskop” adlı TRT’yi anlatan 400 sayfalık kitabında, Erkan Özerman için şunları yazmış: “Erkan Özerman, radyocudur, TRT kökenli biridir. Son derece medyatik adamdır. Fransa’da çok ünlüdür. Türk sanat hayatına ve şov dünyasına büyük katkıları vardır. Özellikle Best Model yarışmalarından birçok ünlü çıkmıştır. Erkan Özerman bir daha bulunabilecek biri değildir.”