Nuran ÇAKMAKÇI
Oluşturulma Tarihi: Kasım 03, 2004 00:14
Tüm Özel Öğretim Kurumları Derneği TÖDER’in ve 15 trilyon lira sermayeli Bil Holding’in Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Aydın, 7 yaşındaki kızı Fatma Nur’u Beşiktaş’taki Şair Nedim İlköğretim Okulu’na yazdırdı. 80’e yakın dershane, meslek yüksekokulunun yanı sıra TV, radyo ve matbaa sahibi olan Aydın ‘Kızım Türkiye gerçeklerini öğrenmesi, halkını tanıması için 8’nci sınıfa kadar devlet okulunda okuyacak’ dedi.
Daha önce iki çocuğunu da devlet okuluna gönderen Mustafa Aydın, çocuklarının gelecekte kendisinden hesap sormasından çekinmiyor. Çocuklarının bu çağda nereden geldiklerini, hangi topraklarda büyüdüklerini öğrenmesi gerektiğini söylüyor.
- Özel Öğretim Kurumları Başkanı iken, çocuğunuzu alıp, devlet okulunuza vermeniz, davaya ihanet değil mi?
Değil. Hiç tereddüt etmedim. İyi bir devlet okulu aradım. Çocuğumun en azından ilköğretimi bitirinceye kadar, ilk 8 yılını muhakkak halkımla, insanımla, benim mahallemde iç içe yaşamasını, aynı sırada oturmasını, aynı havayı teneffüs etmesini kendime ilke edindim. Diğer çocuklarımı da böyle yetiştirdim. Şimdi biri inşaat, diğeri kimya mühendisi.
‘ÇOCUĞA YAZIK EDERSİNİZ’
- Dernekten hiç tepki almadınız mı?
Aldım. ‘Çocuğa yazık edersiniz’ dediler. Bahçeşehir, BJK, Avrupa Koleji’nin sahibi yakın arkadaşlarım ‘Bize gönder,bedava okutalım’ teklifi yaptı. Reddettim. Doğru bildiğimizde ısrar eden bir aileyiz. Ben her zaman, Türkiye’nin özel öğretim olmadan kalkınamayacağını söylüyorum. Türkiye’de özel öğretime varlıklı aileler çocuklarını göndermeli. Yoksa, Türkiye’nin eğitim problemini çözmek mümkün değil. Biz özel öğretimciler şunu savunuyoruz: İmkanı olan özelde okutmalı, olmayan devletin imkanından yararlansın.
- Yaptığınızla söylediğiniz birbirini tutmuyor. Çocuğunuz yoksul bir çocuğun yerini kaplıyor. Devlete yük getirmiyor musunuz?
Benimki istisnai durum. Örnek değil. Bu ülkeye asker olarak canı, başı, kanıyla hizmet ettim. Bu kadar hakkım olsun. Yanlışsa, kabul ediyorum. Evet, çocuğum yerine başka bir çocuk okuyabilir. Ancak çocuğum halkı tanırsa yarın topluma verecekleri bunun kat kat üzerinde.
- Bir söz var ‘İmamın dediğini yap, yaptığını yapma’ diye. Siz ona uyuyorsunuz galiba...
Hiç alakası yok. Biz de özel öğretime göndereceğiz, ama lisede. Eve gelen özel hocaları var. Bu çocuğun daha sonra ülkeye daha faydalı olması için böyle yapmak zorundayım.
- Çocuğunuz hiç koleje gitmeye özenmedi mi?
Birara özel okulda okumak istedi. Formaya özendi. Çünkü, ilköğretimde önlük vardı. Orada bizim yardımımıza okul koştu. Gideceği Şair Nedim İlköğretim Okulu formaya geçti.
- Diğer iki çocuğunuz da mı böyle yetişti?
Onlar da devlet okulları Oran İlkokulu ve Yunus Emre Koleji’nde okudu.
- Neden kızınızı lisede özel okula göndereceksiniz?
Lisede başka bir çocuğun yerini işgal etmesini istemiyorum.
- Kızınız büyüyünce sizi suçlamayacak mı?
Suçlamayacağı imkanları yaratmaya çalışıyorum. Kızarsa da kendi bilir. Hiç de önemsemem, umrumda değil.
- Diğer çocuklarınız kızmıyor mu?
Diğerlerini çok disiplinli yetiştirdim. Onlar benim yanımda dikkatli konuşur. Otoriter, ataerkil bir aileden geldim, askerliğin verdiği uygulama ile daha sıkı disiplin verdim onlara. Onlar daha 3 yaşındayken gözümün hareketiyle harekete geçerdi. Şimdiki kızım daha özgür. İçten içe kızabilirler.
HALKTAN KOPUK OLMASIN
- Bu tutumunuz biraz katı değil mi?
Olabilir, ben doğru olduğunu iddia etmiyorum. Çocuğumun halktan kopuk yetişmesini istemem. Çocuğumun IQ’su yüksek. İlave birtakım bilgiler vermem gerektiğine inandım, heba etmemem lazım. Haftada 5 gün, okuldan sonra 3 saat hocası gelir. Dil, bilgisayar, müzik öğretir, yüzmeye götürür, bale verir, spor yaptırır. Eksikliği bu şekilde telafi ediyorum. Önemli olan çocuğumun halktan kopuk olmaması. Nerede, nasıl bir ortamda yetiştiği önemli değil.
Çocuklarım gösteriş meraklısı değil. Olmasını asla istemem. Bu benim yetişme tarzım.
- Cimri misiniz?
Varlıklı bir aileden geliyorum. Babamız bizi de böyle yetiştirdi.
- Herhalde çocuklarınızı yazın çalıştırmayı da düşünürsünüz.
Şu anda erken. Diğer iki çocuğum da, bizim dershanelerde yetişti. Tuvalet temizliğiyle işe başladılar. Sonra çaycılık yaptılar, ön büroda, halkla ilişkilerde çalıştılar. Bu kural sadece kendi çocuklarım için değil, kurumlarımda genel müdür bile aynı yoldan geçiyor.
TASARRUFLU YETİŞTİK
- Siz de bu süreçten mi geçtiniz?
Varlıklı aile olmamıza rağmen müsrif değildik. Toprakta çalışarak yetiştik. Tarlada, bahçede yazın çalışırdık. İlkokula gittiğimizde sobada annemin pişirdiği ekmeği alır 1 hafta yer, 4 kilometrelik yolu yürürdük. Müftü babam bizi tasarruflu yetiştirdi.
- Bu durumda, kolejde yetişenler halktan kopuk öyle mi?
Sırça köşklerde halkın gerçek duygularını, gerçek ihtiyaçlarını anlamanız mümkün değil. Bu ülkeye hizmet, ancak bu ülkeyi tanımaktan geçer. Bir ülkeyi, halkını tanımıyorsanız o ülkeye hiçbirşey veremezsiniz. Sadece bir kademede kalırsınız, aşağı inemezsiniz.
- Ayrıca toplumu anlamakta zorlanıyor...
Tabii ki tanıyor. Ama, çocuğumun filizlenme çağında nereden geldiğini, nasıl yetiştiğini, hangi toprakta büyüdüğünü bilmeli. Arkadaşlarını yadırgamamalı, asla ailesinin otomobillerinden bahsetmemeli. Kızım iki yıl Yıldız Erten Anaokulu’na gitti. Oysa istediğim anaokuluna verebilirdim. Tabandan gelmeyen insan halkı asla bilemez. Mümkün değil. Örneğin bu ülkenin gerçeklerini Avusturya, Robert,
Galatasaray mezunları Süleyman Demirel kadar halkın içinde yetişen biri kadar bilemez.
16 sivil toplum örgütü görev yapıyor1956 Trabzon doğumlu olan Mustafa Aydın, ilk, orta ve liseyi Trabzon’da tamamladı. Ankara Üniversitesi Dil, Tarih ve Coğrafya Fakültesi mezunu. Türk Silahlı Kuvvetleri’nde çeşitli görevlerde bulundu. Şu anda Anadolu Eğitim ve Kültür Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı, Sigarayla Savaşanlar Derneği Genel Başkanlığı gibi 16 ayrı sivil toplum örgütünde başkanlık ve üyelik görevlerinde bulunuyor. Aydın, 3 dil biliyor.