Güncelleme Tarihi:
* Öncelikle bilmeyenler için sizden otizmi dinleyebilir miyiz?
- Aslında otizmin ne olduğunu dünyada da bilen yok. Nedeni bilinmediği için ne olduğu da tam olarak bilinmiyor. Sadece belirtileri biliniyor. Bir de hâlâ anne karnında tespit edilemiyor, çocuk 2-2,5 yaşındayken kendini gösteriyor.
* Siz Ozan’ın otizmli olduğunu ne zaman anladınız?
- 1,5-2 yaş arasındaki dönemde onda bir şeyler fark etmiştim. Bir gün yemeğini yemedi, eliyle istemediğini işaret etti. Sonra o durumlar arttı. Otizmli olduğunu ilk öğrendiğimde de büyük şok yaşadım.
* Başka ne gibi değişiklikler gözlemlediniz?
- İsmini söylediğimizde tepki vermiyordu, seslendiğimizde dönüp bakmıyordu. Göz teması azalmıştı. Giderek içine kapandı. Oyuncaklarına ve bize çok fazla ilgi göstermiyordu. Bir sorun olduğunu hissettik ama etrafımızdakiler hep “Erkek çocuk o, açılır” dedi. Kimse kondurmak istemedi tabii...
BELİRSİZLİĞİ SEVMEYİ ÖĞRENDİM
* Ozan’la her şeyi paylaşabiliyor musunuz?
- Her şeyi paylaşıyoruz. Oğlumla sinemaya da gidiyoruz, vapura da biniyoruz, rock konserine de gidiyoruz, doğaya çıkıp kamp da kuruyoruz. Benim çocuğumun hiçbir engeli yok. “Engelli”, yasal bir tanım sadece. Ozan sağlıklı iletişim kurabiliyor, sadece iletişim biçimi farklı. Ben zaten ona herhangi bir çocukmuş gibi davranarak, şımarmasına ve kendi durumundan pay çıkarmasına izin vermiyorum. Sadece Ozan’ın programı daha yoğun, zorunlulukları daha fazla ve ihtiyaçları daha farklı.
* Kendi durumunun farkında mı?
- Bu gelişimle alakalı bir durum olduğu için yaşı ilerledikçe olacak. Şimdi 5,5 yaşında.
* Gelecekte nasıl olacağı belli mi?
- Öyle bir şey yok otizmde. Yaptığınız hiçbir şeyin garantisi yok. Bu da aile için belirsizlikle yaşamak anlamına geliyor. Belirsizliğe kucak açmak gerekiyor. Otizm, bana belirsizliği sevmeyi öğretti.
* Ozan’ın otizmli olduğunu öğrendiğinizde büyük şok yaşadığınızı söylediniz. Peki ilk tepkiniz ne oldu?
- İlk öğrendiğimizde konunun uzmanı olan birine danışma gereği hissettik, bir bocalama yaşadık. Çevrenizdeki insanlar sizi anlayamıyorlar ama yardımcı da olmak istiyorlar ve size kulaktan dolma bilgileri sunuyorlar. Böyle olunca da çocukla birlikte kapı kapı dolaşmaya başlıyorsunuz. İlk aylar zaten büyük şok yaşıyorsunuz. Gittiğiniz herkes “Kusura bakmayın, biz size geleceğe dair bir ümit veremeyiz. Bedelleri bunlar, ödeyebilirseniz var, ödeyemezseniz yok” diyor.
* Siz avukatsınız, babası da müzisyen. O bedelleri ödemekte zorlandınız mı?
- Türkiye’de müzikten ve hukuktan ortaya çıkarabildiğiniz, ekonomiye bağlı. Biz de her anlamda çok zorlandık.
İŞİ EVİME TAŞIDIM
* Hangi eğitimleri alması gerekiyor Ozan’ın?
- Kavramsal konular, okula hazırlık, konuşma, oyun, müzik terapileri, spor ve duyu bütünleme terapisi; ata binmek, yunusla yüzmek gibi. Bunların her bir seansının ücreti de çok ciddi rakamlar.
* Yurtdışında bu çocuklar devlet korumasında. Bizim ülkemizde durum nedir?
- Evet, çocuğun her masrafını devletin ödediği, hatta gelip onu evden alıp annesine de “Sen de şu tiyatroya gidiyorsun” dediği bize göre çok uç örnekler var. Bu durum, o devletin sosyal devlet olup olmamasına göre değişiyor. Bizde şöyle bir uygulama var: Siz çocuğunuzla gidip bir heyete muayene oluyor ve kurul raporu alıyorsunuz. O engelli raporunu almadığınızda eğitim hakkınız olmuyor. Tabii elinizde çocuğunuzun engelli kâğıdını tutmak da ayrı bir olay... O raporu bir şekilde aldınız diyelim. Her ilçede bulunan, Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı rehberlik araştırma merkezine gidiyorsunuz. Çocuğunuz orada da muayene ediliyor. Hangi eğitime ihtiyacı olduğu yönünde bir rapor düzenliyorlar. Okul öncesi eğitim alacaksa, bir de kaynaştırma raporu hazırlıyorlar. O kaynaştırma raporuyla okullara başvurabiliyorsunuz. Diğer raporla da rehabilitasyon merkezlerinden 10 saatle sınırlı, yani haftada iki saat 40’ar dakikayla sınırlı bir eğitim alıyorlar.
* Ozan’la tüm bu süreçleri yaşarken, işinizi ne yaptınız?
- İşimle ilgili birçok problem yaşadım. İşi evime taşımak zorunda kaldım. Ev bir yandan, iş bir yandan. Bir yandan da eş... Aile ilişkileri açısından da büyük zorluğa giriyorsunuz. Mesela otizmli çocuğu olan ailelerde yüzde 70’e varan oranlarda boşanma görülüyor.
“ANNE” DEMESİNİ 4 YIL BEKLEDİM
* Siz anlatırken dikkatimi çekti, sanki bu durumla tek başınıza uğraşıyormuşsunuz ve Ogün Bey size hiç yardım etmiyormuş gibi anlatıyorsunuz...
- Biraz öyle. Ogün sürekli çalışmak durumunda, turne ve yeni iş kovalamak zorunda. İlgilendiği zamanlar oluyor tabii ama benimle kıyaslarsanız çok çok az. Bir de biliyorsunuz ki bizde erkekler çocuk bakma konusunda zaten hazırlıklı değillerdir. Benim eşim de modern ama klasik bir Türk erkeği. Zaman içinde alıştı baba olmaya. Sevgi anlamında müthiş bir bağ var aralarında, bu karşılaştırma kabul edilemez tabii. Daha fazla bir arada olmak, daha faydalı olmak anlamına da gelmeyebilir. Benimle üç gün geçiriyor, babası turneden döndüğünde onunla iki saat gitar çalıyor, bu durum o üç günden daha büyük bir etki yaratıyor Ozan’da. Bütün bu süreçleri anne yüzde 90 tek başına yürütmek zorunda. Ben rehabilitasyon merkezlerinde de çok az baba gördüm. Tamamen anneler merkezi şeklinde oralar. Bir de eşiniz istese de siz anne olarak bu durumu sahipleniyorsunuz.
* Ozan’ın müziğe ilgisi var mı?
- Müziğe ilgisi çok büyük. Teyzeleri ve babası müzisyen, ben de bir dönem müzikle ilgilenmiştim. Haliyle Ozan’ın da en kuvvetli olduğu alan müzik. Bir de arabalara ilgisi var. İlk kelimesini bile “The Cars” filmiyle söyledi. İlk kelimesi “araba” oldu, sonra “anne” dedi. 4 yaşını geçmişti, ilk kez benim doğum günümde “anne” dedi. Bu kelimeyi duymak için dört sene bekledim. Çok zor bir süreçti...
GÜZİN ABLA’YA GELEN MEKTUBA İSYAN ETTİM
* Rahşan Gülşan’a yazdığınız mektuba gelelim... Neydi size o satırları yazdıran? Artık patlama noktasına mı geldiniz?
- Biz Ozan için dava açalı 1,5 ay olmuştu. Bir gün arkadaşım “Güzin Abla’nın köşesini oku” diye mesaj attı. Otizmli çocuğu olan bir anne, Güzin Abla’ya mektup yollamış. Okuyunca isyan ettim, çünkü yaşadıklarını biliyordum. “Bu kadar yetkili varken iş Güzin Abla’ya kalıyorsa, ben de yazacağım” dedim. Benim Güzin Ablam da Rahşan Hanım oldu. Birine derdini dökmek zorundasın çünkü. Sürekli dertlen dertlen, olmuyor.
* O davayı açma nedeniniz, bir okulun Ozan’ı kabul etmemesiydi değil mi? Peki, Kaynaştırma Yasası’nı çiğneyen bu okullar suç işlemiş olmuyor mu?
- Ülkemiz, kaynaştırma modeline 2007’de geçti. Yasa çıkıyor, genelge yayınlanıyor ama biz uygulayamıyoruz. O genelgeyi Hüseyin Çelik, Nimet Çubukçu ve Ömer Dinçer üç kez yayınlandı. Ben bakanların bunları uygulamaya çalıştıklarına inanıyorum ama sanırım arada bir bürokrasiye takılıyoruz. Normalde uygulanması gerekiyor ama aile bir okula gidiyor, geri çevrilirse davalarla uğraşmıyor.
* Sizi kaç okuldan geri çevirdiler?
- Üç okulu aradım, üçünde de bana aynı şeyler söylendi.
* Gerekçeleri neydi?
- Hiçbir gerekçe göstermiyorlar.
* Peki “Böyle bir yasa var” dediğinizde ne diyorlar?
- “Biz uygulamıyoruz, uygulayan bir okula gidin” diyorlar.
İLK DARBEYİ OKULA GİRER GİRMEZ YEDİ
* Okul müdürlerinden biri “Benim endişem çocuğunuzun diğer çocuklara zarar vermesi” demiş. Ozan’ın şiddet eğilimi mi var ki?
- Ozan, iki yaşından beri okula gidiyor. Bugüne kadar kimseye bir fiske bile vurmuşluğu yok. Herhangi bir çocuğa doğru davranıldığında, o da doğru davranacaktır. Otizmli çocuklar etrafına zarar verir gibi bir önyargı var ama asıl bu çocuklar bir problem olduğunda önce kendilerine zarar veriyorlar. Çok fazla otizmli çocuk gördüm ama durup dururken saldıranını hiç görmedim. Ne yapacağız, zincirlere bağlayıp evlere mi kapatacağız çocuklarımızı?
* Ozan okulda başka ne gibi problemlerle karşılaştı?
- Ozan ilk darbeyi o okula girer girmez yedi. Benim hiç umurumda değil, çocuktur onlar, arada birbirlerini iter kakarlar ama bunları benim çocuğum yapmış olsaydı ve aileler onun otizmli olduğunu bilseydi büyük hadise çıkardı. Ben zaten beşinci gün çocuğumu o okuldan aldım, her okula gittiğimizde kapıda, “Burası yok, burası yok” diyordu.
BUNDAN SONRASI SAVCININ TAKDİRİ
* Sizden önce dava açan olmamış mı?
- İdari dava açanlar olmuş birkaç devlet okuluna. Ama ayrımcılık davası açan olmamış.
* Eğer şikayet dilekçeniz doğrultusunda dava açılırsa, Ozan’ın avukatlığını siz mi yapacaksınız?
- Ben avukat olarak hiçbir girişimde bulunmuyorum. Biz o dilekçeyi anne-baba olarak verdik. Dava açılıp açılmayacağı savcının takdirine kalmış.
OZAN’IN OKUMASI, DİĞER ÇOCUKLAR İÇİN DE FAYDALI
* Ozan, anasınıfı eğitimi alacak. Sonrasında eğitime devam etmesinde hiçbir sıkıntı yok, değil mi?
- Tabii yok, hatta diğer çocuklar açısından da faydası var. Çünkü farklı bireylerin birbirini tanımaması, Türkiye’nin en büyük problemi.