ÖZ KİTAP HEDİYELİ BİLMECE

Güncelleme Tarihi:

ÖZ KİTAP HEDİYELİ BİLMECE
Oluşturulma Tarihi: Ocak 31, 2006 18:07

ÖNCE BİLMECE:

Karaman Beyi’nin küçük kızı, güzeller güzeli Akça Sultan, Osmanoğlu Çavuş Bey’e gizli saklı haber uçurmuş:

Sultanım beni ihtiyar vezir Karaçalı Bey’le evlendirmeye karar verdi. Yarın, Güney Kapısı saat 12.30 ile 12.40 arasında on dakika açık olacak. (Demek ki, o çağda, güzel prensesin kolunda dijital saat varmış!) Eğer tam 12.35’te kapıda olursan, seninle kaçarım, yoksa havada bulut, beni unut...” (Demek ki mânîler Anadolu’nun eski bir edebi sanatıdır!)

Çavuş Bey kartezyen zekasıyla hesaplamış (Demek ki Descartes doğmadan evvel Osmanoğulları kartezyen metodu biliyor ve kullanıyormuş!)

- Obamla Karaman Beyi’nin sarayının arasında 12 km var. (Demek ki metrik sistemi de Türkler bulmuş!)
- Bu yolun üçte birinde bir dağa tırmanmam gerekiyor. Burada atım ortalama saatte 4 km yol alır.
- Yolun ikinci üçte birinde bir bozkırda ilerleyeceğim. Burada saatte 8 kilometre kat ederim alimallah.
- Yolun son üçte birinde ise, bayır aşağı ineceğim. Burada da hızım saatte 12 km.yi bulur inşallah.
- Demek ki (4+8+12/3=) yolu saatte ortalama 8 km. hızla aşabilirim.
- O zaman tam saatinde varmak için 11.05’te çıkmam yeterli.

SORU:

Çavuş Bey, yavuklusu Akça Sultan’ın verdiği randevuya (Demek ki Karaman Beyi’nin Türkçeyi resmi dil ilan etmesinin hemen ardından, gâvurca kelimeler dilimizi kirletmeye başlamış bile!) zamanında mı varacak, erken mi, geç mi gidecek, ... se ne kadar ?

Yahu Çavuş Bey kal’a kapısına saat kaçta varacak arkadaşlar?

*

YARIŞMA ŞARTLARI :

(1) Ödüllü bilmece yarışmamız 2 Şubat 2006 Perşembe günü, Türkiye saatiyle 16’da biter. (Bu saatten sonra verilen cevaplar geçersizdir ve yayımlanmaz.)
(2) Bilmeceye herkes cevap verebilir. Ancak SADECE TÜRKİYE’de bir adrese kitap gönderebiliyorum. (Tabii yurtdışından bir okur kazanırsa, Türkiye’deki bir adresine yahut bir eşine, dostuna gönderilmesini isteyebilir.)
(3) Doğru cevap verenler arasından KURAYLA BELİRLEYECEĞİM İKİ KİŞİ hediye kitabı kazanır.
(4) Cevabınızı bu sayfanın altındaki YORUMLAR bölümüne yazın. Ancak YORUMLAR bölümüne ev/iş adresinizi, telefonunuzu YAZMAYIN. Kazananlardan daha sonra rica edeceğim...
(5) Cevaplarınızı hemen ekranda göremezseniz merak etmeyin, topluca yayına koyacağım... desem de faydasız, çünkü nasılsa ‘Cevap verdim, niye hâlâ yayımlamadın!’ diye şarlayacak en az bir sazan çıkar!
J

*

KİTAP VE YAZAR HAKKINDA :

Yazar hakkında

Maxime Chattam 1976 yılında Fransa’da doğdu. Lise yıllarında tiyatro dersleri almaya başladı. Üniversite yılları küçük rollerle geçti, ancak bu arada öykü ve roman denemeleri yazmaya başlamıştı. Daha sonra polisiye tutkusunu gerçekleştirmek için bir yıl kriminoloji eğitimi aldı. Adlî tıp, suçlu psikolojisi ve kriminal polislik konularında da kendini geliştirdi. Ve ilk romanı Kötü Ruh 2002 yılında yayımlandı. Onu aynı kahramanın hikâyelerini anlatan iki roman izledi: Karanlığın Soluğu (2003) ve Malefices (2004). Üçüncü roman da Doğan Kitap’ın yayın programındadır.

Kitap hakkında

New York… Kentlerin belki de en karmaşığı… Olağanüstü gölgelerin egemenliğinde, birçok gizi barındıran o kalabalık kent. Kalabalığın içinde neler yaşanıyor? Sapkınlıklar, kaçırılmalar, cinayetler… Bu kentin en büyük tutkusu cehennem belki de. Ve o cehennem bir kitapta soluk alıp vermeye başlıyor, cehennemin karanlığı gözlerimizi yakıyor. Kötü Ruh’la Türk okurlarını sımsıkı yakalayan Maxime Chattam’ın yeni romanı Karanlığın Soluğu bizi soluksuz bırakıyor.

İlk kitapta FBİ’den ayrılan Joshua Brolin, bu kez polis teşkilatından da uzakta bir özel detektif olarak çıkıyor karşımıza. Teşkilatın içinden Annabel ile birlikte korkunç bir ya da birkaç katilin peşinde olarak… Her şey, çırılçıplak ve kafa derisi kazınmış olarak bulunan bir kurbanla başlıyor. Ve kurbanlar gün geçtikçe artıyor. Kadın, erkek, çocuk… Öldüler mi, yoksa hâlâ yaşıyorlar mı? Yaşıyorlarsa, nasıl bir işkencedir çektikleri? Caliban, her şeyin ve herkesin efendisi bu tüyler ürpertici macerada. Ama Caliban kim? Ve aslında kim kimin efendisi? Bu dünyaya egemen olan iblisler uzağımızda mı yoksa bir nefes kadar yakın mı bize? New York bir ses oluyor kulağımıza dolan, kentin gölgeleri de kâbuslarımız… Karanlığın Soluğu, bizi esir alıyor.

Kitaptan

“Öteden beri küçük söylevini yinelemekten hoşlanıyordu: ‘Hepimiz şu ya da bu an savunmasız oluruz. Yalnız yaşarız ve bu durumda, gece uykudayken, becerikli ve sessiz biri kolaylıkla eve girebilir. Böylelerini durdurabilecek bir kilit yoktur. Yalnız yaşamasak bile, hepimizin tek başımıza kaldığı dönemler vardır; işte bu dönemlerde savunmasızlığımız da artar. Bazen bu savunmasızlık zirveye yükselir, bunun için insanın alışkanlıklarını bilmek yeterlidir. Gece ya da sabah erken, daha tam uyanmamışken, otoparkta, herkesten uzakta, akşam, haftalık antrenmandan, ya da bir toplantıdan dönerken, parka koşmaya giderken, geceyarısı çocuğunu almak için bir arkadaşın evine uğrarken. Ya da haftanın herhangi bir günü, komşulardan hiçbiri evinde değilken ve elektrik şirketinin görevlisi sandığı, kapıyı bir yabancıya açarken… Birkaç saniye bile yeter. Çok çok, bir dakika. Herkesin gardının düştüğü bir an vardır mutlaka. Ve zeki, tecrübeli ve hazırlıklı biri için, ne zaman ve nasıl vuracağını belirlemek uzun sürmez. İşte o zaman öteki için çok geçtir.’

Genellikle ifadesiz olan o yüz bir tebessümle kırıştı; adam içinden ekledi: ‘Her yerde, her adımınızın ardında olabilir. Siz farkında olmadan.’” (sayfa 207)

*

DOĞAN KİTAP’a şimdiden teşekkürlerimle

www.dogankitap.com.tr

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!