Oyuncuları seçip çekimi görünce kaç reyting alacağını söylerim

Güncelleme Tarihi:

Oyuncuları seçip çekimi görünce kaç reyting alacağını söylerim
Oluşturulma Tarihi: Aralık 11, 2005 00:00

Erol Avcı (48), Yeşilçam’ın 30 yıllık isimlerinden biri. Ama son yıllarda reytingleri altüst eden dizileriyle ismini daha da sık duyar olduk. Zerda, Bir İstanbul Masalı, Aliye, Yağmur Zamanı, Beyaz Gelincik, Hırsız-Polis deyince ne demek istediğimi de anlayacaksınız zaten. Sadece televizyon dizileri değil, Türk sinemasında Atıf Yılmaz’la birlikte yaptığı Ah Belinda, Hayallerim Aşkım ve Sen, Adı Vasfiye, Asiye Nasıl Kurtulur, Anayurt Oteli gibi unutulmaz filmlerin de yapımcısı.

Yakın dönemde ise Balalayka ve Anlat İstanbul filmlerinin yapımcılığını üstlendi. Öne çıkmayı sevmeyen, mütevazı, en önemlisi başarıya da başarısızlığa da hazır kendiyle barışık biri.

Dizilerinizdeki oyuncularınız popülerlikten nasibini alırken, siz arka planda kalmayı tercih ediyorsunuz. Niye?

- Henüz Türkiye yapımcının ne olduğunu tam bilmiyor, yapımcının değeri daha yeni yeni anlaşılıyor. Üstelik bu röportaj işlerini de pek beceremiyorum. Yapımcılığım kadar iyi röportaj veremiyorum. Gazetelerde bir-iki resmim çıktı; kahyasından, garsonuna herkes ‘Sizi bir yerden tanıyorum, dizide mi oynuyordunuz’ dedi. Ben de ’Yok yanlışınız var’ dedim.

Yapımcı olmadan önce ne yapıyordunuz?

- Politik karışıklık yaşandığı yıllarda üniversitede inşaat mühendisliği okuyordum. Eskiden beri sanata karşı hep ilgim vardır. Yapımcılığa bilerek mi girdim bilmeyerek mi, hatırlamıyorum bile. O yıllarda Tunç Okan, Otobüs filmini yapmıştı. Filminin dağıtımını yapmak için Yeşilçam’a bir girdim, ‘Evet idealim bu’ dedim.

Özel televizyonlarla birlikte yapımcıların yüzü de gülmeye mi başladı?

- Sektör 1990’da Star televizyonunun açılmasıyla başladı. Arkasından başka televizyonlar da geldi. O zamanlar televizyonlara bir dizi projesi götürdüğünüzde televizyonlar hemen alıyordu. Sadece oyuncu kadrosu, kast önemliydi. Daha da önemlisi tanışıklık, ilişkiler önemliydi. Ama şimdi televizyonlar da halk da profesyonelleşti. Artık her ikisi de seçiyor.

Halk gerçekten seçiyor mu?

- Hem de nasıl seçiyor. Beğenirsiniz, beğenmezsiniz doğruluk payını tartışırsınız ama reyting bizim kitabımız.

Reytinglerin doğruluk payı sizce yüzde kaç?

- Yüzde 70’lerin üzerinde.

Yapımcı ne yapar?

- İşin en başından, kasetin televizyona teslim edilmesine, reklamların yerlerinin ayarlanmasına kadar her şeyi yapar. Eskiden televizyonlar, ‘Üç ay içinde hemen bir dizi yap’ derlerdi. Üç ay içinde hiçbir şey yapılamaz. Ben bugün izlediğiniz dizilerin hazırlıklarını iki yıl önceden yaparım.

DRAMAYI DOZUNDA YAPACAKSINIZ

Senaryonun konusuna siz mi karar veriyorsunuz, oyuncular nasıl seçiliyor?

- Bazen üç-beş satırlık hikayeler yazarım. Sonra o hikayeleri en iyi kim araştırır, kim yazar onu araştırırım. Bazen birinden ilham alırsınız, bazen de senarist kendi teklif edebilir. Senaryolaştırdıktan sonra, ikinci en büyük seçim, yönetmeni bulmaktır. Sonra da ana karakterleri kim olacağına karar verilir.

Peki nasıl oluyor da, yaptığınız bütün diziler isabet buluyor?

- Doğru insanları buluyorum. Türk halkı, daha çok hangi oyuncuyu seçer, nasıl bir kurguyu sever, bunları düşünüyorum. Türkiye’de matematiği kurmak için ya toplumsal yaralara değineceksiniz, ya da komedi yapacaksınız. Ama toplumsal yaralara değinirken bunu da dozunda yapacaksınız. Yapamazsanız ters teper. Ama çok iyi dramatik kurguya sahip, merak ettiren, hakikaten olması istedikleri dramatik yapıyı kurarsanız, gerisinden korkmayın.

Tutulan diziler yapmanın formülü ne?

- Bir şeye karar verme, olur deme, önsezi, altıncı his, tecrübe bunların hepsi.

Peki tutup tutmayacağını nasıl kestiriyorsunuz?

- Genellikle hikaye çıkınca ‘Bu iş olur’, senaryo yazılınca ‘Bu işten yırttık’ diyorum. Oyuncuları seçip, çekimi görünce de kaç reyting alacağını söyleyebilirim. Bugüne kadar da yanılmadım.

Türk halkı neyi seviyor? Dramı mı, komediyi mi?

- Hem gülmeyi hem ağlamayı seviyor.

Ama siz hep ağlamaklı, damar konuları seçiyorsunuz. Mübalağa ediyorum ama bu gidişle adınız ‘Jilet Erol’a’ çıkacak.

- Komedi yapmayacağım demiyorum ama en iyi neyi yapıyorsanız onu yapmalısınız. Dramayı daha iyi yaptığımı düşünüyorum. Bir komedi yaptım, başarısız oldum. Türkiye’de komedi yapmak da zor. Dünya standartlarında komedi 25 dakikayken, Türkiye’de 60 dakika. Komedilerde her şey bir odanın içinde geçiyor. Onun matematiğini kurmak daha zor.

Bu işte bir ustanız oldu mu?

- Hayır olmadı.

Dizi yapımcılığı ve sinema yapımcılığı arasında zorluk ya da kolaylık açısından ne fark var?

- Sinema diziye göre yapım bakımından daha kolay. Sinema altı haftada bitiyor ama riski daha büyük. Sinemayı yapıyorsunuz, 1.5 milyon dolar harcıyorsunuz. Bu paranın geriye dönüşü hiç olmayabilir ama diziyi yapıyorsunuz 300 milyar harcıyorsunuz. Üç bölüm sonra olmazsa 150 milyar zararla kapatıp işinize devam ediyorsunuz. Bugüne kadar sinemadan para kazanmadım. Balalayka ve Anlat İstanbul zor hikayelerdi belki de o yüzden.

Bu piyasada tutunmanın tek ve en önemli şartı nedir?

- Kötü olmamak. Başkalarının üstüne basarak başarıyı hedeflersem bir yerde tökezlerim. İyi olmayı denediğinizde başarı biraz geç olur ama yine de olur.

DİZİLERDE NO NAME’LER OLACAK ÇARESİ YOK

Dizilerinizde sıfırdan yüzler şöhret oldu. İstanbul Masalı’nın Esma’sı, Zerda’nın Ece Uslu’su, Beyaz Gelincik’teki birkaç kadın oyuncu. Sıfırdan yüzlerin olduğu bir dizinin tutmama riski nedir?

- Riski çok. Deneme çekimi yapıyoruz, yönetmen ve senarist fikrini söylüyor ve ‘Evet bu iş için uygundur’ deyip karar veriyoruz. Bu dizilerle bir dünya yaratıyoruz. Bu dizinin içinde no-name’ler de olacaktır, başka çaresi yok. Ben iyi koku alırım. Hırsız-Polis dizisindeki Özlem Düvencioğlu’nu böyle seçtim. Ekranda onu gördüm, ‘Bunu geri alın’ dedim. O sırada hırsız rolüne bir sürü başka isim düşünülüyordu. Ben o kızı göstermedim. Çünkü biliyorum, yönetmen de, senarist de, ‘Hırsız çok önemli bir rol, bu kız tecrübesiz bu rolün altından kalkamaz’ diyecekti. Herkes her şeyi gösterdikten sonra, ‘Bir de bu kız var’ dedim. Denediler süper oldu.

EN BÜYÜK REKABET OYUNCU SEÇİMİNDE

İyi olan biriyle herkes çalışmak ister. Ben de isterim ama gitmek isteyenlere asla engel olmam. Aklı başka bir yerde kalarak benimle birlikte çalışmaya devam ederse, iki ay sonra o işten arıza çıkar.

İYİ DİZİ 150 MİLYARDAN AŞAĞI ÇEKİLEMEZ

Dram, her zaman sitcom’dan en az 1.5 misli masraflı olur. Bugün yapılan dizilerin maliyetleri bölüm başına 100-250 milyar lira arası değişiyor. Ama iyi bir dizi, 150 milyar liradan aşağı çıkmaz.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!