Oyuncular, mevsimlik işçiler

Güncelleme Tarihi:

Oyuncular, mevsimlik işçiler
Oluşturulma Tarihi: Şubat 04, 2013 06:00

Oyunculuk, çocukluk hayaliydi. Bu hayalin peşinde, Danimarka’ya kadar gitti. Ama aradığını ülkesine döndüğünde buldu, birbiri ardına dizilerde rol almaya başladı. Mesleğini ‘mevsimlik işçiliğe’ benzeten Çelebi, şimdilerde “İntikam” dizisiyle seyirci karşısında.

Haberin Devamı

* Dilşad Hanım, Bilgisayar Bilimleri eğitimi alırken de oyunculuk aklınızın bir köşesinde var mıydı? Ya da en başından beri zaten oyuncu mu olmak istiyordunuz?                    

- Sırf müzikalde oynayabilmek için, çocukluğumdan beri oyuncu olmak yatıyordu gönlümün bir köşesinde ama kesin kararımı üniversitedeyken, “Voksne Mennesker”i izledikten sonra verdim. Çok daha güzel filmler izlemişimdir ama herkesin hayatında birkaç kırılma noktası olmuştur ve benimki de bu işte. Filmin senaristi ve yönetmeni olan Dagur Kari’yi bulmak için, bir öğrenci değişim programıyla Danimarka’ya gidecek kadar etkiledi film beni. Sanki beni görecek, “Dilşad gel, bir dahaki filmde başrol senin” diyecek. Ama tabii ki sadece hayal kuruyordum. Ben genelde hayal kurarım zaten. Ama döndüğümde Gaye Sökmen’le çalışmaya başlamamla işler değişti. Harekete geçince bazı hayallerin gerçekleşebileceğini gördüm.
 
OYUNCULUK, KREMAYA BENZEMEZ    
    
* Oyunculuk için ilk adımı atarken tereddütleriniz oldu mu?   


- Tabii ki oldu. Fen lisesini, sonra da Bilgisayar Bilimleri’ni bitirmiştim. Tamamen farklı bir ekolden bahsediyoruz. 24 yaşında mesleğinizi sıfırdan öğrenmeye karar vermek, inanın çok fazla cesaret isteyen bir süreç. Oyunculuk dışarıdan göründüğü gibi kremaya da benzemez ayrıca. Gerçekten sevmezseniz yapılacak iş değil. Yeri geliyor uzun süre işsiz kalabiliyorsunuz, çalıştığınız zamanlarsa genelde çok yoğun oluyor... Ailem her zaman kararlarımda bana saygı duymuş olsa da, babam arada “Hâlâ hevesini almadın mı? Ne zaman mesleğine döneceksin?” şeklinde sorular soruyordu. Oyunculuğumu heves sanıyorlardı. Dürüst olmam gerekirse, annemin desteğini almasam sanırım şimdi çok farklı bir hayatım olurdu.

İNTİKAM’DA DÜZ KARAKTER YOK

* “İntikam”da Şahika’nın asistanı Aslı’yı oynuyorsunuz. Aslı, hep böyle sakin mi kalacak, yoksa onun da inişleri çıkışları olacak mı?


- “İntikam”da düz bir karakter yok diyebilirim. Her karakterin oldukça ilginç çatışmaları var ve bence diziyi güçlü kılan özelliklerden bir tanesi de bu. Haliyle Aslı’nın da pek çok inişi çıkışı olacak.

* Şimdilik sakin bir rol gibi göründüğü için yine bu yönüyle devam etmek isterim. Daha önce ‘problemli’ ya da ‘kötü’ olarak tanımlanan rollerde de oynamıştınız. Sakin bir kadını oynamak mı daha iyi yoksa diğeri mi?

- Hiçbir rol diğerinden iyi veya kötü değil ki. Bence kötü olan tek şey, sürekli aynı şeyi oynuyor olmak. O yüzden ne olursa olsun, denemediğim karakterleri oynayacak olmak heyecanlandırıyor beni. Şimdi Aslı’yı keşfetmekten çok keyif alıyorum.

* Özellikle Ekşisözlük’te hakkınızda hep güzel yorumlar yazılmış. Hatta biri, henüz üniversitedeyken de farklı bir ışığınız olduğunu yazmış. Siz de o ışığın farkında mıydınız hep?

- Ekşisözlük’le duygularımız karşılıklı. Sevgiye dayanan bir ilişkimiz var kendisiyle. (Gülüyor) Ben sadece, oldum olası elimden geldiğince hayatımı güzel yaşamaya çalışıyorum. Bunun getirdiği rahatlıktan ve mutluluktan bahsediyorlar herhalde “ışık” derken.

HAYAL GÜCÜM DEĞİL, SÜPER GÜCÜM

* Daha önce bir çizgi film senaryosu ve çocuk kitabı yazdınız. Şimdilerde var mı yine böyle bir çalışmanız?


- Yazmayı bırakabileceğimi zannetmiyorum. Çünkü yazmak benden hayatın tüm somutluğunu alıp götürüyor. “Yıldızsız Ülke” serisinin ikinci kitabı olan “Kunikul’un Peşinde”yi de bitirdim geçtiğimiz günlerde. Önümüzdeki aylarda Doğan Egmont’tan çıkacak o da. Sorarsanız daha onlarca proje var kafamda ama bu yoğunlukta biraz zor oluyor. Hepsinin zamanı gelecek umarım.

* Çocuk kitabı yazdığınıza göre hayal gücünüz kuvvetli olsa gerek. En sık neyin hayalini kurarsınız?

- Gerçekten de o, benim hayal gücüm değil; süper gücüm. Kendimi en savunmasız hissettiğim anlarda bile kurtarabiliyor beni. Kabuğum... Yaşadıkça yeni hayaller ekleniyor insana. Bazen öyle bir noktaya getiriyor ki hayat sizi, eskiden olsa sıradan diye sıkılabileceğiniz bir günün hayalini kurar duruma geliyorsunuz. Ben de hayallerimde en çok babamla vakit geçiriyorum son dönemlerde. Hiçbir fantastik yanı yok belki. Ama hayatın kendisinin aslında ne kadar fantastik olduğunu anlayacak kadar büyüdüm, büyümüşüm.

ÇOCUKKEN PİYANİST ŞANTÖRLÜ GECE DÜZENLEDİK

* Nasıl bir çocukluk geçirdiniz? Sakin mi, yaramaz mıydınız?


- Hep lojmanda oturduğumuz için güvenlikle ilgili bir sorunumuz yoktu ve bol bol dışarıda oynayabiliyordum. Ama ben yine de sıkıcı denecek kadar sakin bir çocuktum. Elimin altında ne güzel imkânlar vardı hâlbuki. Koşsana, hoplasana, zıplasana! Çocuk dediğin ne yapar? Ama benim arkadaşlarım da benim gibiydi; sıkıcı... Resim sergisi yaptık bir kez. Evde yaptığımız resimleri satıyoruz. Kim alacak? Tabii ki kendi ailelerimiz. Bir keresinde de piyanist şantörlü bir gece düzenlemiştik lojmanın lokalinde. İlkokul 3 veya 4’te olmalıyım. Aralarda da küçük skeçler, şovlar filan yapıyoruz. Kâğıtlara davetiye bastırıp davetiyeleri yine kendi ailemize satmıştık. Aldığımız parayla da piyanist şantörün parasını vermiştik.

İŞGÜCÜNÜZE TALEP YOKSA ÖYLECE KALIVERİRSİNİZ

* Twitter sayfanızda kendinizi “mevsimlik işçi” diye tanımlamışsınız. Neye istinaden böyle bir şey yazdınız? Oyunculukla ilgili mi?


- Aynen öyle. Belki bana katılmayabilirler ama ben oyuncuları mevsimlik işçilere benzetiyorum. Sizde o işi yapabilecek yeti olsa bile işgücünüze talep olmadığı dönemlerde öylece kendi başınıza kalıverirsiniz.

Haberin Devamı

                                                                                                                                                                      

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!