Güncelleme Tarihi:
Levent Kırca'nın son aylarda yaşadığı sıkıntılar bir yana, yıllardır esprileriyle Türkiye'yi güldüren adam olduğunu biliyoruz. Peki ya iç dünyası?
Onu da Amica'nın son sayısında Şebnem Başkan İyinam'ın röportajında okuyacaksınız...
Ülkemizde yıllardır mizah anlayışına başka bir bakış açısı yerleştirmeye çalıştı Levent Kırca. Ve sonunda bunu başardı da. Şimdi, yeni ayrıldığı 22 yıllık eşi Oya Başar'la ve evliliğin ve ayrılığın mizahi yönleriyle ilgili görüşleri bile değişmiş gibi...
Hayat sizi ancak sanat eserlerinde rastlanacak kişiliklerden biri olmaya mı zorluyor?
İstikrarlı, dürüst, çalışkan bir adamım. Hayata hep açık baktım, bütün kartları açık oynadım. Asla sahtekar olmayı yeğlemedim. Hep dürüsttüm. Bu tabii sözle olacak iş değil, bu insanın damarında, geninde olması gereken birşey. Çünkü öyle bir ailenin çocuğuydum. Babam ressamdı, annem ilkokul öğretmeni. Annem dehşetengiz bir kadındı. Çok otoriter, hoş, çalışkandı. Ekonomik durumumuz da çok iyi değildi. Eve geldiğim zaman annem benden para beklerdi. Onu alıştırmıştım, kazandığım parayı yastığının altına koyardım. Onunla da işte ev kirası, mutfak masrafı gibi harcamalar yapardık.
Annenizin otoriterliğini nasıl yaşıyordunuz?
Ben anneme aşık bir adamdım, annem de bütün otoritesine rağmen babama çok aşıktı. Babam aynı zamanda veremdi ve asabi bir adamdı. Annemi çok ezerdi. Annem bütün otoritesine rağmen onun tarafından ezilmeye razıydı. Onun dışında çok çağdaş bir kadındı. Cumhuriyet Halk Partisi'nin kürsüsünde, gençlik kollarında, kafasında şapka, çok idealist ve enteresan bir kadın. Çok disiplinliydi. Ben babasız büyüyen bir çocuktum. Misafir sigaralarını sehpanın üzerine bırakır, ‘‘İstersen içebilirsin’’ derdi. İçki şişelerini masaya, dolaba koyar, içebilirsin, arkadaşlarını getirebilirsin derdi. ‘‘İç ama evde iç, ben de göreyim’’ derdi. Benim ufak tefek flörtlerim olurdu, onları eve getirirdim, annem gece evi terk ederdi. Böyle çağdaş bir kadındı.
Bu evliliğin bitişinde duyduğunuz üzüntüde 22 senelik bir düzenin bozulması mı, yoksa karınıza duyduğunuz aşk mı ağır basıyor?
Hepsi iç içe. Bu 22 yıl içinde ben karıma hep aşıktım, yani onunla beraberken bir başka kadın aklımın köşesinden geçmemiştir. Evimden işime, işimden evime gelen, ailesiyle her zaman mutlu olan, aradığını evinde bulan bir adamdım yani. O benim hem arkadaşımdı, hem sevgilimdi. Oya'yla beraber tırnaklarımızla yaptığımız bir birikimimiz vardı. Onu da bölüştük. Neticede ben eskisi kadar delice hareket etmemek zorundayım. Çünkü Oya beni denetlerdi, yapma derdi, girme derdi, bir sigortaydı Oya. Şimdi öyle bir sigorta yok.
Oya hanımla birlikteyken kıskanç bir erkek miydiniz?
Ben kıskanç bir erkeğimdir, sevdiğim insanı kıskanırım. Sadece dikkat ederim, onun da dikkatli olmasını isterim. Bana nasıl saygılı olmasını istiyorsam, ben de ona saygı gösteririm. Beraberliğim süresince böyle bir saygısızlığı yapmam, kendime yapmışım gibi görürüm. Ama bu demek değildir ki biriyle beraberken gidip bir başkasını beğenebilirim, ona aşık olabilirim. Gelip bunu söylerim. Derim ki, ‘‘Kusura bakma, ben bir başkasını seviyorum artık’’ ve ona giderim. Günübirlik biriyle beraber olmayı başaracağımı sanmıyorum. Birini beğenip beraber olmuşsam, artık onunla beraberim demektir.
Oya Başar'la evliliğiniz için ‘‘Onların evliliği de olaylı olmuştu’’ gibi birşey duymuştum...
26 yaşındaydım, onu ilk gördüğümde çok beğendim ve evliydim. Daha kapıdan tiyatroya girdi, sahneye indi ve çok hoşuma gitti, çok aradığım bir insandı. Bunu frenlemeye çalıştım, o da beni beğendi. Ben de çok kolay beğenilecek bir adam değilim. O da beni beğendi yani. Beraber olmaya başladık. Böyle olunca ben evime gidip ilk eşime dedim ki ‘‘Kusura bakma, ben başka bir kadınla birlikteyim, haberin olsun, üzgünüm ama bu benim elimde olan birşey değil.’’ Burada bir namertlik yok. Benim hayatımda iki tane kadın olmuştur bugüne kadar. Biri ilk eşim, ikincisi Oya. Bu kadar, durum bu yani.
Evliliğiniz nasıl gerçekleşti?
Oya'yla beraberken çok direnmişimdir. Yani iyice tartmalıyım, ‘‘Yanlış mı yapıyorum acaba’’ diye. O zaman iki küçük çocuğum vardı birinci eşimden, ‘‘Acaba n'apıyorum, hata mı ediyorum?’’ diye düşünmüşümdür. Bunun için de çok direnmişimdir. Durup dururken askere gitmişimdir, kendimi tartmak için, ama karşı koyamamışımdır. Oya'ya karşı koyamamışımdır ve o nedenle birinci karımdan boşanmışımdır.
Onsuzluğu tarif eder misiniz?
İlaçlıyım ben şimdi. Onsuzluk, bunsuzluk diye birşey yok. Şu anda ‘‘Aman, evime dönmeliyim, neden evimden ayrıldım?’’ diye bir düşünce içinde değilim. Duygularım sağlıklı değil, kafamın içinde birşey yok, böyle bir saman yığını. Saman balyası var kafamın içinde. Daha evvel hep başarılı olmuştu, ben yine fino gibi dilimi dışarı çıkarıp, gidip kapıyı tırmalamışımdır. Fakat bu kez öyle yapmadım. Ben de bu gücü gösterdim yani. Yani bu yaşta da olsa, özgürlüğümü elde edebildim. Yani köpeklikten kurtuldum.