Güncelleme Tarihi:
Murat Güler’in Köln'deki Ford fabrikasında çalıştığı tasarım bölümüne girmek için bin bir yerden izin almak gerekiyor. Zira bu bölümdeki herhangi bir çizimin dışarı çıkması milyonlar tutarındaki bir yatırımı tehlikeye atabilir. Bu nedenle tasarım bölümünde her şey büyük bir gizlilik içinde yapılıyor. Ve gerekli mercilerden izin alınmadığı müddetçe bu bölüme uçan kuşu dahi sokmuyorlar. Ben de izin kağıdı ile uğraşmaktansa misafirperver Güler ailesine konuk olmayı tercih ediyorum. Eve girer girmez salonda duvarları süsleyen otomobil tabloları dikkatimi çekiyor. Çatı katındaki çalışma odasındaki duvarda bir camekanın içinde yüze yakın minik araba maketinden oluşan koleksiyonu ve masasının üzerinde bir yığın kağıt, kurşun kalemle çizilmiş araba modelleri duruyor. Ev halkı dikkatli, ileride belki de bir araba olarak karşımıza çıkacak bu çizimlerin hiç birine dokunmuyor, anlayacağınız üze
Avrupa’da “2006 yılın otomobili” ödülü sizin tasarladığınız Ford S-MAX modeline verildi. Neden bu arabaya?
Minibüs tarzı içinde çok yeri olan bir araba sınıfı. Yedi koltuklu yüksek bir araba, koltukların hepsi çıkıyor, beş koltuk oluyor, yedi koltuk oluyor. İçine buzdolabı koyabiliyorsun. Bu tarz arabalar genelde fonksiyoneldir, hatları minibüs gibi düzdür. Bizim yaptığımız araba o tasarımdan çıktı daha spor bir havası oldu. Hem markasına hem sınıfına hem de piyasaya yenilik getirdi.
Tasarım yaparken daha çok nerelerden ilham alıyor, esinleniyorsunuz?
Tasarımcı olarak ruhun beslemeye mecbursun. İlham illah Operaya gitmek, Hawaii’ye veya Bahama’ya gitmek gerekmiyor. Her akşam televizyonun önünde geçirerek değil de daha farklı şeyler yaparak yaratıcılığını beslemek önemli. Dergilere bakarak, fuarlara müzelere giderek oluyor. Yolda trafik ışığında durduğum zaman başka arabalara inceliyorum. Güzel çizilmiş bir tasarım görmek, bir buz dolabı veya kahve makinesine bakarken bile malzemeyi nasıl kullanmışlar diye inceliyorsunuz, ilham alabiliyorsunuz. Her yerde ilham alabiliyorsunuz yani.
Araba çizme merakınız nasıl başladı?
Küçüklüğümde işte oyuncak arabalarla oynardım. 12-13 yaşlarında maket yapmaya başladım. Acayip hoşuma gidiyordu. Sonra maketlerimi çizmeye başladım. O zamanlar lisedeki öğretmenlerim “aa ne kadar güzel çiziyorsun” diyorlardı. Sonra araba tasarımcılığı diye bir mesleğin olduğunu öğrendim. Ve daha da motive oldum. Baktım nerede hangi okullar var. O okula nasıl gidebilirim? Öyle başladı.
İsviçre’de “Art Center College Of Design” özel akademisinde eğitim aldınız. Bu okula kabul edilmeniz kolay oldu mu?
Okula girmek için bir dosya istiyorlardı. Bir sürü kişinin arasında sizi seçiyorlar veya seçmiyorlar. İşlerimi beğendiler
Mezun olduktan sonra önce Wolkswagen’da çalıştınız, sonra neden Ford fabrikasına geçtiniz?
Her şirkette belli bir felsefe, belli bir marka anlayışı var. Tasarımcının kendini yenilemesi için, farklı şirketleri gezip farkı dünyaları tanıması lazım. Ufkunuzu geniş tutmanız önemli. Bakacaksın etrafında ne var, piyasa nasıl gelişiyor.
Çalıştığınız şirketin felsefesi çizimlerinizi ne kadar etkileyip belirliyor?
Tasarımda belli bir uçukluk ve sanatçılık ruhu var. Araba şirketleri de para kazanmak için uğraşıyor. Yaptığınız tasarımın milyonlarca satılması gerekiyor. Sadece kendiniz için tasarlamıyorsunuz. Başkalarının zevkini yakalamak da çok önemli. Aynı zamanda tasarladığınız arabanın üretimden geçmesi gerekiyor. Bunlar tasarımcıyı zorlayan şeyler. Ama eğer iyi bir tasarımcıysanız ve ilk yakaladığınız fikir, çizgi güçlüyse, ilk çizimden sonuna kadar imalattan çıkacak arabaya kadar koruyabiliyorsunuz.
Bir araba modeli çizdiniz diyelim yukarıdan bir yönetici gelip, “şu kısmını beğenmedim, değiştirin, şöyle yapın” diye müdahale ediyor mu?
O sürekli oluyor. Bu da çok normal. Arabanın dış görünümü satışını çok etkiliyor. Bu nedenle bir sürü kişi karışıyor. Sonuçta arabanın satışından üsteki yöneticiler sorumlu. Bazen rahat oluyor, yaptığınız çizimi başından sonuna kadar beğeniyorlar. Bazen kabul ettirmekte zorlanıyorsunuz tabii.
Araba şirketlerinde yenilikleri kabul ettirmek kolay olmuyor yani.
Aslında yeniliklere açık olması gereken bölüm tasarım bölümüdür. Tasarımcı beş sene on sene önde gitmeli. Biz şu anda 2010’un 2011’in arabalarını tasarlıyoruz. O yüzden yenilik getiren ileri görüşlü olan tasarım bölümüdür.
Kanlarında Benzin Dolaşanlar
İlham perisi daha çok nerede, hangi saatlerde ziyaret ediyor sizi?
Dış tasarım heykel tıraş gibi bir meslek. Siz arabayı şekillendiriyorsunuz. Tabii belli mühendislik kaidelerini kullanarak. Oturup şimdi hayatımın arabasını çizeceğim diye olmuyor. Bazen çizemiyorum, istediğim ortaya çıkmıyor. O zaman insan çok sıkıntı çekiyor. Çok zorlanıyor. İşte kağıtları atıyorsunuz. Dalgalanıyorsunuz sürekli. Tasarımcılık standart bir iş değil. Durmuyorsunuz yani. Saat beşte ya da altıda eve geldiğiniz zaman tasarımcılık bitmiyor. Beyninizi kapatmıyorsunuz. Belki de akşam onda bir çizim yaparım. Çoğu zaman hatta evde çizim yapıyorum. Mesela evde masada otururken bir centlik herhangi bir kağıdın üzerine kurşun kalemle karaladığım bir fikri ortaya çıkabiliyor. O fikir sonradan milyarlarca dolar harcanıp bir araba şirketini yenileyen bir ürüne dönüşebiliyor. Tasarımın en güzel yanı da bu zaten.
Yüze yakın minik araba maketinden oluşan bir koleksiyonunuz var. Her araba tasarımcısının böyle bir koleksiyonu var mı?
Çoğu araba tasarımcısının böyle bir koleksiyonu var. Kanlarında benzin dolaşan kişiler deriz biz, hepsi böyle araba manyağı. O modellere bakmak çok hoşuma gidiyor. Hediye olarak maket araba beni her zaman sevindiren bir şey.
Dışarıda görüp de şu arabayı ben çizmiş olmak isterdim dediğiniz bir araba var mı?
Bir sürü var. Bazı şirketler gerçekten çok şık tasarımlar çıkarıyor.
Araba modası diye bir şey var mı neler belirliyor araba modasını?
Eskiden klasik araba modelleri vardı. Son yıllarda farklı sınıflardan birleşme arabalar ortaya çıktı. Eskiden cipler arazi arabası gibiydi şimdi ciplerle şehirde dolaşılıyor ve spor görünüme sahipler. Şimdi küçük minibüsler çıktı. İçi halen fonksiyonel yedi kişi veya daha fazla insan taşıyabiliyor ama dış görünümü açısından minibüs kişiliğini kaybetmiş çok şık çok spor arabalar. Şehirleşme ve park sorunu nedeniyle küçük arabalar yapıldı. İtalya’da çok satıyor o küçük arabalar. İtalyan’lar kahvenin önüne kadar arabasıyla geliyor. Arabasını kahvenin önüne park edip kahvesini içiyor. Eskiden onu Wespa ile yapıyordu.
Araba tasarımcısı olmasaydınız ne iş yapmak isterdiniz?
Aslında ben pilot olmak isterdim. Ya da araba yarışçısı. Çocukluğumda aklımda bir sürü şey geçiyordu. Ama yaptığım meslekten memnunum. Doğru karar verdiğimi düşünüyorum.
Ailenin Desteği Önemli
Hayatınızda sadece işiniz yok. Altıı yıldır rüzgar sörfü yapıyorsunuz. Hobiniz sizin için ne ifade ediyor?
Hobi kişiliğin bir parçası. Hayat çalışmakla geçmiyor. Çalışıyorsun, işten sonra ailenle birliktesin ama onun dışında bir şey yapmalısın. Hobi kişiliğini tamamlayan bir şey. Hem ruh, hem fiziksel sağlığın için önemli. Hayatına kalite katıyor. Türkiye’de plajda oturmaktansa sörf yapmak tatilimi zenginleşiyor. Denizle yaşadığın ilişki bambaşka, açıktasın kendinle baş başasın. Balıklar, yunuslar, kaplumbağa görüyorsun. Bazen korkutucu oluyor dalga geliyor onun yanında nasıl geçeceğim diye ürküyorsun. Beş altı kilometre açılıyorsun sahil minicik oluyor, sahilden yelkenin gözükmüyor. Yüksek süratle denizin üzerinde tek başına üç dört kilometre açılıp dalgalarla rüzgarla boğuşuyorsun. İki üç saat sörf yaptıktan sonra huzurakavuşuyorsun. Döndüğünde, bir şey başarmışsın gibi, çok güzel bir his, bir sansasyon yaşıyorsun. Keyifli bir ortamda iyi bir sörf yapabildiğim zaman o da ilham veren bir şey.
İşinde başarılı, hobileri olan birisiniz. Şu anda bir de kendi evinizi yapmakla meşgulsünüz. Bu kadar işi bir arada yapmayı nasıl başarıyorsunuz? Gücünüzü nereden alıyorsunuz?
İşimi severek yapıyorum. Hobim olan bir işle uğraşıyorum. Şanslıyım. Keyifli bir ortamda çalıştığım için fikirlerimi daha rahat uygulayabiliyorum. İnsanın iyi bir şey ortaya çıkarması için, kendisiyle barışık olması lazım. Ailenin desteği, ailede gördüğün huzurlu ortam da önemli.
Mutlu bir aile hayatınız var. Sevdiğiniz bir işi yapıyor, hobinize de zaman ayırabiliyorsunuz. Şunu da yapmak isterdim dediğiniz bir şey daha var mı?
Her tasarımcının hayalinde daha spor, hızlı araba tasarlamak var. İlerde böyle bir şirkete geçip öyle bir tasarım yapabilirim. Daha şansım var. Ama şu anda yaptığım tecrübelerden çok memnunum.
Oğlumla Hep Gurur Duydum
Güler ailesinin yetişkin yaştaki her iki oğlu da baba Mustafa Güler’in emekli olduğu Ford fabrikasında çalışıyor. Murat Güler tasarım, kardeşi Kerim Güler ise pazarlama bölümünde. İşçi Güler ailesi oğulları Murat Güler’i özel akademiye göndermekten ve birikimlerini çocuklarının eğitimine yatırmaktan kaçınmamış. Yaklaşık kırk yıl önce İstanbul’dan Almanya’ya göç eden anne baba bu gün sokakta dolaşırken binlerce araba arasında oğlunun tasarladığı arabayı görünce duygulandığını itiraf ediyor.
Dışarıdaki onca araba arasında oğlunuzun çizdiği arabayı görünce neler hissediyorsunuz?
Anne Sevim Güler:Focus’u her gördüğümde ah yavrumun arabası diyorum. Çok hoş bir duygu. Focus’u Murat yaptığı için mi artık bilmiyorum, yolda gördüğüm zaman “Allahım ne kadar dinamik bir araba sanki top gibi öyle üstüne bassanız zıplayacak”, diyorum. Murat’ın çizgileri bana hep çok dinamik gelir. Biz çok beğeniyoruz.
Oğlunuz Murat Güler’in araba çizimine ilgisi nasıl başladı ve siz bunu fark edince bir anne olarak nasıl yaklaştınız?
Anne Sevim Güler:Murat dışardan arabayı inceleyen bir çocuktu. Onda arabaları gözlemleme eğilimi vardı.
Özel akademiye gitmesine kadar oğlunuzu desteklediniz?
Baba Mustafa Güler:Baktık acayip hevesli. Madem ki sen bu kadar çok arzu ediyorsun, biz her şekilde senin arkandayız dedik. Pahalı bir okuldu ama birikimlerimiz vardı. Kendimize güvendik, yoksa oraya göndermemiz çok zor olurdu. Sonra Murat başarılı olduğu için burs verdiler. Dolayısıyla Murat’ın hayali gerçek oldu. 24 yaşında mezun oldu, 25 yaşından beri de bu mesleğinin içinde.
O zamanlar bir gün oğlunuzun bu kadar başarılı olacağını tahmin etmiş miydiniz?
Baba Mustafa Güler:Çok severek yaptığı bir meslek. Çok özveri isteyen stresli bir meslek. Çok da çalışıyor, oluruna bırakmıyor. Bu başarıları yakalayacağını tabi ki düşünmüştük, çok da arzu etmiştik onun adına. Çok gurur verici bir duygu. Murat, küçük yaştan bu yana yaptıklarıyla bize hep gurur yaşattı. Murat’ın sağlıklı bir hırsı var. Kimseyi kırmadan hedefine çok güzel ulaşabilecek bir yeteneği var diye düşünüyorum.