OluÅŸturulma Tarihi: AÄŸustos 31, 2005 00:00
Yıl 1993. Malatya’dan iki sivil midibüse biniyorlar. Hepsi sivil giysili. Ãœniforma ve postalları çantalarında. Hiçbirinde silah yok, kendilerine refakat eden tek bir askeri personel de. Saat 18.00. Bingöl’e 10 kilometre var. DaÄŸlık, dar bir yol. Birden silah sesleri yankılanıyor. Ä°lk virajı geçtiklerinde, 50 PKK’lının karşı yönden gelen Bingöl Tur’a ait bir otobüsü durdurup, çoÄŸunluÄŸu terhis olmuÅŸ ya da dağıtıma giden sivil erlerden oluÅŸan 50 yolcuyu esir aldığını görüyorlar. Åžoföre bağırırlar; ‘Geri dön!’ Åžoför oralı olmaz. Zaten 4 saatlik yolda 3 mola vermiÅŸ... Otobüsün kapısını, ‘Orada ben yoktum’ diyen Åžemdin Sakık, o zamanki adıyla ‘Parmaksız Zeki’ açıyor. OSMAN PARTAL ANLATIYOR Trabzonluyum. Ä°ki midibüsteki toplam 50 askerden biriydim. Van-Özalp’taki birliÄŸime gidiyordum. Yol boyunca gereksiz molalar veren ÅŸoför bir ara lastik patladığını söyleyip durdu. LastiÄŸin patlamadığını, krikoya dokunmadığını gördüm. Aksın altına girdiÄŸinde birileriyle konuÅŸma yaptığını duydum. Galiba telsizle konuÅŸuyordu. Åžemdin Sakık, ÅŸimdi Hürriyet’te yayımlanan açıklamalarında ‘Eylem planlanırken buradan askerlerin geleceÄŸini bilmiyorduk’ diyor. Yalan söylüyor. Çünkü ilk otobüsün en ön koltuÄŸunda oturuyordum. Yolumuzu kestiklerinde ÅŸoförün kapısını bizzat Sakık açtı. Toprak rengi üniforması vardı üzerinde, aynı renk kasketi ters takmıştı. Omuzundaki tüfeÄŸin namlusu yere bakıyordu. Åžoföre, diÄŸer otobüsün nerede olduÄŸunu sordu. ‘Arkada, geliyor’ cevabını aldı. Ä°ki dakika sonra diÄŸer otobüs düştü pusuya. Yani bizi bekliyorlardı.DOÄžULU-BATILI DÄ°YE AYIRDILARGeceyarısına kadar teröristlerle yürüdük. Mola verildiÄŸinde niçin kaçırdıklarını, amaçlarını sorduk. ‘TC ateÅŸkes ilan edince, iki gün içinde sizi serbest bırakacağız’ dediler. Saat 01.00 sularıydı. Sakık’ın talimatıyla tek sıra olduk. Åžemdin Sakık nereli olduÄŸumuzu sorup, DoÄŸulu-Batılı diye bizi iki gruba ayırdı. Sakık, doÄŸulu olmayan benim de içinde olduÄŸum 34 kiÅŸinin eÄŸitim kampına götürülmesini söyledi. DaÄŸda koÅŸar adım yürümeye baÅŸladık. Bize eÅŸlik eden teröristler sürekli deÄŸiÅŸiyordu. Toplam 300 kiÅŸiydiler. Bir köye gittik. Kapısını çaldıkları evlerden baÅŸka teröristler çıkıp gruba katıldı. Kimi terörist evlere gidip istirahat etti. Bir ahıra soktular bizi öldürmek için. Sonra vazgeçtiler. Tekrar yürümeye baÅŸladık. Sabahı göremeyeceÄŸimi düşünüyordum. Yıldızlara son kez bakıp annemi, babamı, köyümü düşündüm. Bir ırmaktan geçerken su içtik. DaÄŸ yoluna çıktık. Davranışları sertleÅŸti. Durdurdular. Saat 03.00 sıralarıydı. Yolun kenarına dizilmemizi istediler. Kolkola girip sıklaÅŸmamızı istediler. Yanımdaki arkadaşıma ‘Devrem bizi vuracaklar’ dedim. DEVREMÄ° ÖLÃœ GÖRÃœNCE BAYILDIMTir tir titriyordum. KalaÅŸnikof, Bixi ve Kanvasların emniyetlerini açtılar. Sonumuzun geldiÄŸini anladım, kelimeyi ÅŸahadet getirip kendimi yere attım. Taramaya baÅŸladılar. Dizime bir mermi isabet etti. Vurulanlar üzerime düşüyordu. Kafamı koruyordum. Hepimizin öldüğünden emin olmak için yüzlerce mermi yaÄŸdırdılar. Gittiklerini, seslerin uzaklaÅŸmasından anladım. Altı yedi arkadaşım saÄŸdı henüz. DiÄŸerleri paramparçaydı. Can çekiÅŸenler, hırıldayanlar, aÄŸlayanlar, inleyenler... Su istiyorlardı. ‘Anne, anne’ diye bağırıyorlardı. Öldüğümü zannediyordum. Kendimi çimdikledim, ölmemiÅŸim. Devremi beyni parçalanmış görünce bayılmışım. Bizi yan yana dizip 1570 mermi sıktılarAyılınca ÅŸehit arkadaÅŸlarımı sırt üstü çevirdim. DokunduÄŸum her uzuv elimde kalıyordu. Beyin, ayak... Yardım aramak için yukarı doÄŸru koÅŸmaya çalıştım. Kan kaybediyordum. Asfalta çıktım, bir kamyonla yakındaki Elmalı Karakolu’na gittim. Olanları anlattığımda dinleyen jandarmalar aÄŸlamaya baÅŸladı. Helikopter, tanklar geldi. Åžehitleri aldık. Olay yerinde 1570 mermi kovanı bulundu. Yani silahsız erlerin herbiri için 50 mermi kullanmışlardı...Åžoför biliyorduERKAN OMAY ANLATIYOR Adanalı hemÅŸerim Mehmet Tura’yla Manisa-KırkaÄŸaç’ta acemi eÄŸitimimi tamamladım. 24 Mayıs sabahı, jandarma komando olarak Siirt’teki birliÄŸimize gitmek üzere Malatya’dan iki sivil midibüse bindirildik. 50 askerin hiçbirinde silah yoktu. Bizi koruyan refakatçı da. Bingöl’e 10 kilometre kaldığını belirten tabelayı geçtik, ilk dönemeçte silah sesleri duyduk. Saat 18.00’di. Karşı yönden gelen Bingöl Tur otobüsünü tarayan 50 kadar PKK’lı, çoÄŸunluÄŸu bizim gibi asker olan yolcuları indirmiÅŸti. Åžoföre geri dönmesi için bağırdım. Duymazdan geldi. Zaten tuhaf ÅŸekilde, 4 saatte 3 mola vermiÅŸti. Bizi indiren PKK’lılar ‘GeleceÄŸinizi biliyor, sizi bekliyorduk’ dedi. O sırada feryat figan, yaÅŸlı bir adam çıktı karanlıklardan. ‘OÄŸluma ne yaptınız’ diyordu. Adını söyleyince oÄŸlunun otobüslerde olmadığı anlaşıldı. Çok yaÅŸlı olduÄŸu için babaya dokunmadılar. GeldiÄŸi gibi gitti. O baba sayesinde kurtulduk. Hepimizin öldüğü sanılıyordu. Askere gidip saÄŸ kalanlar olduÄŸunu söylemeseydi teröristler hepimizi öldürecekti. YANLIÅžLIKLA 9 ÅžEHÄ°T DAHASürekli yürüyorduk. Ertesi gün 12.00’de silah seslerinden askerlerin yaklaÅŸtığını anladım. Asıl harekat 16.00’da baÅŸladı. Sikorsky ve F-16’lar uçuyordu tepemizde. PKK’lılar kazma kürek çıkarıp siper kazdı, kayalıklara saklandı. Bizi hedef olarak ortada bıraktılar. Askerimiz, yanlışlıkla içimizdeki 9 eri ÅŸehit etti bu yüzden. MüthiÅŸ bir yaÄŸmur vardı. Bizi kalkan olarak kullanan Åžemdin Sakık bir ara yanımıza geldi, saÄŸ kaldığımızı görünce ÅŸaşırdı. Teröristler geri çekiliyordu. 13 kiÅŸi kalmıştık. KurÅŸuna dizilenlerin arasından kurtulan Osman Partal da aramızdaydı. Ellerimizi çözmeyi baÅŸardık. Kaçmaya baÅŸladık. KarşılaÅŸtığımız birkaç teröriste ‘Bizi serbest bıraktılar’ dedik. Ä°nandılar. Birbirimizden ayrılmış, askerlerin bulunduÄŸu yöne koÅŸuyorduk. BulduÄŸum bir dala beyaz mendil baÄŸladım, bir yandan bağırıyordum. TükendiÄŸim anda korucular ve askerlerden oluÅŸan timle karşılaÅŸtım. Mavi berelileri görünce aÄŸlamaya baÅŸladım. Komutan ‘PKK’lı var mı içinizde?’ diye sordu. Sonra sarılıp hepimizi tek tek öptü. Bingöl Cezaevi’ndeki bir koÄŸuÅŸa götürdüler bizi. Elbiselerimizi deÄŸiÅŸtirdik. Evlerimize telefon edebileceÄŸimizi söylediler. Kafam durmuÅŸtu yaÅŸadıklarımdan sonra. Evin telefon numarası bir türlü aklıma gelmediÄŸi için arayamadım.ERKAN UMAY ANLATIYOR 10 kiÅŸilik yakın korumaları arasındaki, ‘hemÅŸire’ diye hitap ettikleri kadın bizimle alay etti. Sakık, ‘Sorunumuz rütbelilerle, size bir ÅŸey yapmayacağız’ dedi. Her birimize nereli olduÄŸumuzu sordu. Aramızda Denizli ve Konya’dan olanlar çoÄŸunluktaydı. HemÅŸerilerden oluÅŸan timler daha baÅŸarılı olur, tehlikelidir diye bir kenara ayırdılar. Åžehit olan 33 arkadaşımızın çoÄŸunun bu iki ilden olmasının nedeni bu. Bu arada bir er ‘Ben Kürt’üm’ deyince PKK’lı ‘Kürt-Türk fark etmez. Asker askerdir. Biz askere düşmanız’ dedi. Tek sıra olmamızı istediler. En baÅŸta ben vardım. Mehmet Tura 6’ncıydı. Yan yana olalım diye gittim, 7’nci oldum. ‘BaÅŸtan 6 kiÅŸi gelsin’ dediler. DiÄŸer sıralardan aldıkları 6’şar kiÅŸiyle bir grup oluÅŸturdular. ‘Kolkola girin’ deyip götürdüler. ArkadaÅŸlarımız kolkola ölüme gittiler.SÄ°LAHLAR 10 DAKÄ°KA HİÇ SUSMADIDerken yer gök KalaÅŸnikof cayırtısına boÄŸuldu. KalaÅŸnikoflar 10 dakika boyunca hiç susmadı. Mehmet’in bana son bakışını unutamıyorum. Sırada yer deÄŸiÅŸtirmesem, onun önünde dursam beni götüreceklerdi, Mehmet ölmeyecekti. Adana’da ticaret lisesinde sevdiÄŸi bir kız vardı. Terhis olur olmaz evleneceklerdi.Askerin üniformasını çıkartıp kendisi giydiERKAN OMAY ANLATIYOR Sayıları 150’yi bulan PKK’lıların silah tehditi altında yürümeye baÅŸladık. Bir köyün alt tarafında durduk. 15 yaşındaki terörist ‘200 metreden sigarayı bile vururum’ diyerek böbürleniyordu. İçimizde komando olup olmadığını sordu. Tişörtümde ‘KırkaÄŸaç-Komando’ yazıyordu. Beyaz gömleÄŸimi çıkarmamı istediler.Devrem Konyalı Adnan Gebeş’in verdiÄŸi parkayı giyip, bunu sakladım. Bu sırada teröristler el koydukları çantalarımızda bulunan üniforma ve postallarımızı giydi. Türk askeri kılığına büründüler. Ellerimizi sicimle baÄŸladılar. Mehmet Tura’yla kaçmaya karar vermiÅŸtik. Tuvalet bahanesiyle elimi çözdürdüm. O sırada korkunç suratlı bir terörist gelip KalaÅŸnikofu aÄŸzıma soktu. ‘Bir daha kaçmayı aklından geçirirsen beynini dağıtırım’ dedi. Sabahın 02’sine kadar yürüdük. Elebaşı Åžemdin Sakık, Türk askeri üniforması giymiÅŸ, elindeki telsizle emir yaÄŸdırıyordu.Ãœstün baÅŸarılı iÅŸsiz Erkan Omay, Diyarbakır Askeri Hastanesi’nde bir hafta psikolojik tedavi gördü. Hava deÄŸiÅŸiminden sonra havancı jandarma komando olarak Eruh’taki birliÄŸine katıldı. Sevkiyatın yine korumasız otobüslerle yapıldığını görünce tepki gösterdi, birliÄŸine uçakla gönderildi. Katıldığı operasyonlarda çok sayıda üstün baÅŸarı belgesi aldı. Åžu anda iÅŸsiz olan Omay, ‘En ufak bir ÅŸey olsun, askere gönüllü giderim’ diyor.Â
button