Güncelleme Tarihi:
‘Kardeşler’ ve ‘Düğünden Sonra’ filmleriyle tanıdığımız Danimarkalı yönetmen Susanne Bier, Yabancı Dilde En İyi Film Oscar’ını alan ‘Daha İyi Bir Dünyada’ adlı filminde Danimarka ve Afrika arasında gidip gelen bir hikaye anlatıyor.
Haevnen’in Türkçe karşılığı ‘intikam’.
Film de tam olarak bunu anlatıyor zaten.
İntikam almak ya da almamak, işte hikayenin bütün meselesi bu.
ANNENİN ÖLÜMÜYLE GELEN ÖFKE
‘Daha İyi Bir Dünyada’, iki erkek çocuğun ve ailelerinin karmaşık duygularla baş etme sürecinde yaşadıkları üzerine kurulu.
Christian’ın annesi kanserden ölmüş ve o, babasını onun ölümüne izin vermekle suçluyor.
Öfke dolu, hayattan intikam almak ister gibi bir hali var.
Kavga dövüşte altta kalacak, bir tokat atana diğer yanağını dönecek bir çocuk değil.
Christian’ın koruması altına aldığı Elias ise okuldaki serserilerin hedef tahtalarından. İyi huylu, iyi niyetli, barışçıl bir çocuk.
Anne babası doktor ve boşanma aşamasındalar.
Gerek okuldaki durumunun gerekse de anne babasının sorunları nedeniyle içine kapanık ve hüzünlü.
Büyükler cephesinde ise odak noktamız Elias’ın babası Anton. Doktor Anton, Danimarka’daki evi ve gönüllü olarak gittiği Afrika’daki mülteci kampı arasında mekik dokuyor. Kenya’da yaşadıkları, şiddetin, haksızlığın, vahşetin son noktası. Anton, hak ve hukukun sağlanamadığı bu yerde ölümle pençeleşen insanları kurtarırken, şiddete karşı intikam ya da affetme ikilemlerini birebir yaşıyor.
Karısı Marianne ile ilişkisi kopma noktasına gelmiş. Bu iki dünya arasında gidip gelirken hem kendisi hem de ailesi adına zor seçimler yapmak zorunda.
MEDENİYET SORGULAMASI
İKİ KITA HİKAYEYE KATMAN KATIYOR
Filmin iki küçük oyuncusu önmeli rollerde parlıyorlar. Ama mükemmel kelimesini Anton rolündeki Mikael Persbrandt için kullanmak gerek. Barışçıl bir dünya görüşü olan, filantrop doktor rolünde o kadar inandırıcı ki.
‘Daha İyi Bir Dünyada’ pek çok katmana ayrılmış, zengin bir anlatım tarzına sahip.
Hikayenin Afrika ve Danimarka arasında gidip gelmesi filmi tekdüzelikten kurtarıyor. Özellikle Kenya’da geçen sahneleri enerjik, heyecan dolu ve canlı renklerle donanmış. Kamera hareketleri hızlı. Danimarka ise medeniyetin soğuk renkleriyle kaplı.
TOKAT YEDİĞİNİZDE NASIL KARŞILIK VERİRSİNİZ?
İntikam, bağışlama, aile olma, öfke, acı, şiddet gibi farklı temaları, duyguları var bu filmin. Bunların hepsi üzerine düşünmeye itiyor izleyenleri.
Benim aklıma en çok takılan sorusu şu oldu; “Biri size tokat attığında nasıl tepki verirsiniz?”
Çoğunuz “Ben de bir tokat atarım” diye cevap verecek belki ama bu filmden sonra başka bir boyuta geçmeniz, farklı bir başetme yöntemiyle, karşınızdakinin yüzüne şöyle bir bakıp, yürüyüp gitmeniz de mümkün.
Her şey kendine güvenmek ve barışçıl olmakla başlayabilir aslında. Karşılık vermemek her zaman zayıflık anlamına gelmez, daha büyük bir gücün ve kendine güvenin de göstergesidir hatta.
Oscar’lı ‘Daha İyi Bir Dünyada’ filmini izlemek, görsel bir şölen eşliğinde bunları da düşünmek demek.
5,5 MİLYON KİŞİNİN SESİ
Danimarkalı yönetmen Susanne Bier, En İyi Yabancı Film Oscar’ı almasını şöyle değerlendiriyor: “Sadece 5,5 milyon kişi tarafından konuşulan bir dilin tüm dünyaya duyuracak kadar kuvvetli bir sese sahip olmasını sağladığım için mutluyum.
İNTİKAMA ALTERNATİF!
İntikam, günümüz dünyasını yöneten bir duygu. Savaşlar çıkaran, ölümlere, acılara, yıkımlara neden olan güçlü bir dürtü. Daha İyi Bir Dünyada, bu yıkıcı duyguya alternatifler gösteriyor olması açısından önemli bir film. Ama bu öyle bir alternatif ki, uygulayabilmek, benimsemek için gerçekten de güçlü bir yapıya ve özgüvene sahip olmak gerek.