Oscar’a 1 kala!

Güncelleme Tarihi:

Oscar’a 1 kala
Oluşturulma Tarihi: Şubat 22, 2013 03:31

Oscar’a son bir gün. Tahminlerinizi şimdiden bir yere yazın ve hangileri tutacak bakmaya hazırlanın. Aşağıdaki sizler için ana kategoriler üzerine hazırladığım bir yazı. Geceye damgasını vuracak isimlerden biri olan Adele, Oscar ve sinema endüstrisiyle ilgili olarak “Benim hayal gücümü defalarca teslim almış insanlar önünde şarkı söylemek şahane bir şey” diyor. Hayal gücümüzü teslim almış olmaları konusunda onunla hemfikir olmamak elde değil.

Haberin Devamı

Amerika’daki ödül törenlerinin bizdeki yansıması uykusuz gecelerin ardından bir hafta süren jet lag etkisi.
Altın Küre, Grammy derken bir uykusuz gece daha geldi çattı: Oscar.
Oscar amcamızın heykelcikleri yarın gece ait olacakları evlere gidecek.
Ana film dalında bu sene bütün oklar ağırlıklı olarak Argo’yu gösteriyor.
“Argo gibi bir filme Oscar giderse bir daha Oscar töreni izlemem” diyen arkadaşlarım yok değil.
Ama diğer yanda Lincoln, Argo ya da Zero Dark Thirty gibi filmlerin tamamen Amerikan tarihi ve politikaları üzerine hikâyelere boğulmasına bozulanlar ve bu durumdan sıkılanlar da var.
Ki aslında ben de bunlardan biriyim.
Bu nedenle her ne kadar alamayacağını tahmin etsem de Ang Lee’nin ‘Pi’nin Yaşamı’ filmi benim Oscar’ımın sahibi.
Gerek görselliği gerekse evrensel, hem hayvanları hem insanları hem doğayı içine alan bu film ve Ang Lee eminim benim gibi Amerikan tarihini, Amerikan politik meselelerini izlemekten sıkılanlara ilaç gibi geldi.

Haberin Devamı

HANEKE’NİN AMOUR’U

Yönetmen ödülü Steven Spielberg’e gidebilir.
Amour filmiyle Michael Haneke de muhteşem bir iş çıkarmış. Avrupa’nın aile bağları, dine, sevgiye, aşka olan bakışına tokat gibi bir yorum getiriyor.
En iyi erkek oyuncu ödülü bu yılın en banko kategorilerinden.
Lincoln’ün Lincoln’ü Daniel Day Lewis muhteşem performansıyla rakiplerini çoktan geride bıraktı bile.
En iyi kadın oyuncu ödülü Umut Işığım filmindeki olağanüstü performansı ile Jennifer Lawrence’a gidecek gibi. Ama Haneke’nin Amour’unda yatalak olan yaşlı kadının gerek fiziksel gerekse de ruhsal çöküşünü birebir yansıtan Emmanuelle Riva gönüllerin Oscar’ının sahibi diyebilirim. Zero Dark Thirty ile Jessica Chestain diyenler de var ama ben onlardan değilim.

ADELE SKYFALL’U SÖYLEYECEK

En iyi yardımcı kadın oyuncu olarak Sefiller’in (Les Miserables) güzel sesi olarak oyunculuğun bütün sanat dallarını kapsadığını ispatlayan Anne Hathaway, Lincoln’den Sally Field ile kapışacak gibi. Tabii bambaşka sürpriz bir sonuç çıkmazsa.
En iyi yardımcı erkek oyuncu pek çoğumuzun adamım diyeceği Christoph Waltz olur.
Olmazsa da ayıp olur.
Diğer kategorilere girersek bu sayfadan çıkmamız zor.
Bu nedenle ödül toreninin en ilgi çekici detayıyla bitireyim yazıyı.
Açılış sahnesi İstanbul sonrasındaki bazı bölümleri de Adana ve Fethiye’de çekilen James Bond filmi Skyfall, Bond’un 50. yılını kutlamıştı.
Çorbasında tuzumuz olan Skyfall bu yıl Oscar’a da bir yerde damga vuracak.
Daha çok müzikleriyle tabii.
Skyfall’un En İyi Film dalında Oscar adayı gösterilmemesi film ekibini üzmüş olsa da bu yıl En İyi Şarkı dalında aday gösterilmesi kimseyi şaşırtmadı. Adele’in seslendirdiği Skyfall adlı şarkı, ben her ne kadar aynı fikirde olamasam da, kendi dalında şimdiden favorilerden biri durumunda.
Diğer yandan, Oscar töreninde James Bond serisine özel bir atıf bölümü yapılacağının açıklanmasının ardından gecede Adele’in canlı olarak Skyfall’u seslendireceği açıklandı.
Konuyla ilgili bir açıklama yapan Adele, “Benim hayal gücümü defalarca kez teslim almış insanların önünde aday olmak bir onur ve şarkı söylemek de korkutucu derecede şahane bir şey. Bu benim daha önce asla deneyimlemediğim ve belki de başıma bir defa gelecek olay” diye konuştu.
Güzel bir açıklama, alkışı hak ediyor.
Uzun lafın kısası bizleri uykusuz ama sinema ve müzik ziyafetiyle süslenecek bir gece bekliyor.
Tavsiyem geç yatmaya bu geceden kendinizi alıştırmanız.
Ki yarın rahatça ayakta kalabilesiniz.
Yarın sabaha kadar Twitter’dan haberleşiriz.
Şimdiden iyi seyirler.

Haberin Devamı

HAFTANIN DİĞER FİLMLERİ

Savaşın gölgesindeki şairin aşkı

Yılmaz Erdoğan’ın merakla beklenen, İstanbul’un dört bir köşesini afişleriyle süsleyen filmi Kelebeğin Rüyası, Oscar’ların sahiplerini bulacağı hafta sonunda vizyona girdi ve bize “Onlar kadar biz de varız, dünya standartlarını yakaladık” dedirtecek bir seyir sundu. Şiirleri önemsenmeyen iki şairin yoksulluk, yoksunluk ve veremle mücadele ederken aşkın getirdikleriyle yaşamlarına gelen renk ve mutluluk şiirsel bir anlatım ve tablo gibi bir görsellikle perdeye geliyor. Filmin oyuncuları arasında en dikkat çeken isim derin bakışları ve oyunculuğuyla sinemadaki ilk başrolünde ‘pekiyi’ alan Kıvanç Tatlıtuğ.
Yılmaz Erdoğan’ın, “Aşk en güzel bahanesidir şiirin” dediği Kelebeğin Rüyası’nda aşk, şiirin de hayatın da başrolünü üstleniyor. Film, şairlerin altın çağı olan yıllarda, İkinci Dünya Savaşı’nın gölgesinde adım adım gelişen bir aşkı anlatıyor.

Haberin Devamı

Seks vekili görev başında

Helen Hunt’a ‘En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu’ dalında Oscar adaylığı getiren Aşk Seansları, Ben Hawkes ve William H. Macy’nin iyi performanslarının yanı sıra eğlenceli ve duygusal hikâyesiyle dikkat çekiyor.
38 yaşındaki yazar ve şair Mark O’Brien, küçük yaşta geçirdiği felç sebebiyle yapay solunum cihazına bağlı yaşamaktadır. O yaşına kadar ona bakan kadınlar dışında hiçbir kadına temas etmemiş ve bakir kalmıştır. Kilise rahibinin ve terapistlerinin yardımıyla profesyonel bir ‘seks vekili’ olan Cheryl Cohen-Greene ile tanışır. Evli ve çocuk sahibi olan Cheryl, Mark’a profesyonel bir düzeyde seks seansları uygularken, aralarında duygusal bir paylaşım da başlar.


 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!