Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası Sanat Yönetmenliği ve Sürekli Şefliğine yeni atanan Sascha Goetzel ile bir öğlen yemeğinde buluştuk geçen hafta.
Viyana doğumlu genç şef İstanbul’da bir orkestranın başında olmaktan mutlu. Projelerinden, sevdiği bestecilerden söz ediyor. Yemeğin ardından provaya gideceği için yediklerine dikkat ediyor.
Bu yıl Salzburg Festivali’nin 25 Temmuz 2009’da gerçekleşecek olan açılış konserini Borusan Filarmoni’nin verecek olmasından çok memnun. Ocak konserinde orkestrayı dinlemeye gelen Salzburg Festivali Yönetim Kurulu Başkanı konserden o kadar etkilenmiş ki sonunda ayağa fırlayıp alkışlamış.
Futbol takımlarımızla Avrupa’da başarı kazandığında nasıl gururlanıyorsak, bir Türk orkestrasının dünyada tanınmasının da aynı anlama geldiğini söylüyor Goetzel. Amacı, özel orkestralar liginde Borusan’ı şampiyon yapmak.
Söz futboldan açılmışken ilginç bir örnek veriyor: Bir konserde yaklaşık iki kilo kaybediyormuş. Aralarda da mutlaka kıyafet değiştiriyormuş.
Merak ettim ve soruşturdum, bir sporcunun bir maçta kaç kilo kaybettiğini.
Futbolcular oynadıkları mevkiye göre 1.5 ile 3 kilo su kaybediyorlarmış bir maçta. 40 kilometre koşan maratoncu da yaklaşık 3-4 kilo kaybediyormuş.
Yani orkestra şefi ile sporcunun kondisyon bakımından hemen hemen aynı olması gerekiyor.
Futbolla başladık öyle devam edeyim. Bir tür teknik direktör olan orkestra şefinin Borusan’a nasıl transfer edildiğini anlatayım: 2007-08 sezonunda Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası’nı 4 konuk şef yönetti.
AYDA BEŞ GÜN İSTANBUL’DASascha Goetzel, Joseph Wolfe, Josep Caballe Domenech ve Andreas Schüller. Bu sanatçılar Borusan Kültür Sanat (BKS) tarafından oluşturulan bir kurul tarafından değerlendirildi. Bu kurulda BKS Yönetim Kurulu Üyesi Melih Fereli, Viyana Volksoper eski Genel Müdürü Rudolf Berger, Londra Covent Garden Operası eski Genel Müdürü Sir John Tooley ve Die Süddeutsche Zeitung gazetesi müzik eleştirmeni Gerhard Persche bulunuyordu. Kurul bir değerlendirme yaptı ve Goetzel’i önerdi.
Sascha Goetzel şimdi ayın beş gününü İstanbul’da prova ve konserlerle geçiriyor. Leyla Gencer için 31 Mart 2009 Salı günü özel bir gece düzenliyorlar. Bu gecede orkestrayı Sascha Goetzel yönetecek.
Londra’ya 1.2 milyon sterlinlik sanat ihracatıÜnlü müzayede şirketi Sotheby’s 4 Mart’ta Londra’da Çağdaş Türk sanatı müzayedesi düzenliyor. Müzayedede 53 sanatçının 1.2 milyon sterlin değerindeki 73 eseri satılacak. Bu önemli müzayedenin arkasında, Sotheby’s’in kıdemli başkanlığını yürüten bir Türk, Ali Can Ertuğ var. Hatırlarsanız geçenlerde İstanbul’da müzayede ile ilgili bir basın toplantısı da düzenlemişti.
İşte 4 Mart’ta yapılacak müzayededen notlar:
? Müzayedede Mehmet Güleryüz, Mübin Orhon, Fahrelnisa Zeyd, Nejad Devrim, Burhan Doğançay, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Yüksel Arslan, Sabri Berkel, Abidin Dino, Erol Akyavaş, Ferruh Başağa, İlhan Koman gibi ustaların eserleri yer alıyor.
? En yüksek fiyat aralığı 60-80 bin sterlin ile Mübin Orhon’un adsız bir yağlıboya tablosuna verilmiş. Onu 50-70 bin sterlin ile Fahrelnisa Zeyd ve Erol Akyavaş’ın tabloları izliyor.
? Müzayadede 2007’de uyuşturucu nedeniyle ölen ünlü sanatçı Hüseyin Alptekin’in bir eseri de var: Hotel October adlı esere 12-18 bin sterlin değer biçilmiş. Mehmet Güleryüz’ün Crated Monkey adlı heykelciğine biçilen fiyat da 40-60 bin sterlin arasında.
? Müzayedede Burcu Perçin, Erinç Seymen, Ansen Atilla ve Tunç Ali Sam gibi genç sanatçıların eserleri de var.
? Ahmet Ertuğ’un Paris Ulusal Kütüphanesi’ndeki oval odanın fotoğrafını çektiği Salle Ovale de müzayedede.
? İtalya’da yaşayan sanatçı Şükran Moral’ın en ünlü eseri İsa, 10-12 bin sterlin’e satışa çıkıyor. Bu eser İtalya’da tecavüze karşı yapılan bir kampanyaya ilham vermiş, Katolikleri çok kızdırmıştı.
? Gazeteci Güngör Uras’ın kızı sanatçı Elif Uras’ın “Earth Mother Belly” adlı eseri ise bir matruşka bebeğini andırıyor. Toprak Ana’yı da andıran heykelcik dansöz gibi giydirilmiş, daha doğrusu boyanmış.
İSTANBULLU BİR HİPERREALİST TANER CEYLAN
Müzayedenin katalog kapağında Taner Ceylan’ın Spiritual adlı eseri var. 30-40 bin sterlin başlangıç fiyatı biçilen Spiritual ağzından kanlar boşalan bir boksörün resmi. Tuval üstüne yağlıboya tabloyu bir fotoğraftan ayırt etmeye imkanı yok.
Katalogdaki makale Ceylan’ı öve öve bitiremiyor: “İstanbul sanat ortamının en önemli, hiperrealist sanatın belki de en etkileyici temsilcisi. Hiperrealizm bir 21. Yüzyıl akımı. Türkiye’deki sanat normlarının dışına çıkması bakımından Ceylan’ın bu akıma kayması büyük cesaret. 2007 Ceylan için zor bir yıldı, hem kişiliğine hem de eserlerine, yerel basında saldırılar olmuştu. O nedenle bu tablodaki boksör aslında kendisi.”
Kendin pişir kendin ye ödülleriTiyatro dünyası bugünlerde hop oturup hop kalkıyor. Tartışma 2009 Şişli Belediyesi Muhsin Ertuğrul Tiyatro Ödülleri’nin pazartesi günü Cevahir Otel’de düzenlenen bir törenle dağıtılmasından sonra başladı. Tiyatro Eleştirmenleri Birliği, eleştirdi bu ödülleri. Seçilen kişi, kuruluş ve eserleri değil,
seçim biçimini eleştirdiklerini vurguladılar.
Neden, anlatayım: Muhsin Ertuğrul’un adı verilen bu ödülü Şişli Belediyesi düzenliyor. Ve ödülü ortaya koyan belediyenin kendi başkanını, yani Mustafa Sarıgül’ü “Tiyatroya Destek Ödülü”yle taçlandırıyorlar.
Diğer Destek Ödülü kazanan belediyeler Kadıköy, Bahçeşehir ve Küçükçekmece. Bu belediyelerin tiyatroya verdikleri destek gerçekten takdire şayan, ama en çok salona sahip olan
Beşiktaş Belediyesi nedense ödüle değer görülmemiş.
SEN, BEN, BİZİM OĞLAN!
Ödül gecesini Hakan Altıner düzenledi. Ne tesadüf ki En İyi Yönetmen Ödülü’nün sahibi de Çalıkuşu oyunu ile yine Hakan Altıner’in kendisi oldu. Ve sahibi olduğu Tiyatro Kedi de En Başarılı Tiyatro seçilirken, Çalıkuşu’nun müziğine ödül verildi.
Jüride yer alan Dilek Türker ve Tuncer Cücenoğlu, kendi alanlarındaki oylamalarda dışarı çıktıklarını söylüyorlar ama Tuncer Cücenoğlu, Mustafam Kemalim oyunuyla En İyi Yazar ödülünü aldı, oyunu sahneleyen Müjdat Gezen Tiyatrosu da Başarılı Tiyatrolar listesinde ikinciliğe değer görüldü.
Diğer jüri üyesi Dilek Türker’in tiyatrosu Tiyatro Ayna, listede üçüncü oldu, sahnelediği Acı oyunundaki erkek oyuncu Kazım Akşar En İyi Erkek Oyuncu ödülünü paylaştı, ışık tasarımcısı Kemal Yiğitcan ve çevirmeni Selma Yeşilbağ kendi dallarında ödül sahibi oldular.
Ödül törenine minibüslerle tiyatroyla hiç ilgisi olmayan bir kalabalık taşınmıştı. Ortada koşuşan çocukları görünce insan kendini Çağlayan’da bir düğün salonunda sanabilirdi.
Diğer yandan ödülü düzenleyenlerin de, Tiyatro Eleştirmenleri Birliği’nin bu kadar kızgın olmasını jüride eleştirmenlere yer verilmemesine bağladıklarını eklemeliyim...