Sefa KAPLAN
Oluşturulma Tarihi: Ekim 29, 2004 00:03
İki bağlama virtüözü. Farklı kulvarlarda olsalar da, Türk Müziğine isimlerini altın harflerle yazdıran Arif Sağ ile Orhan Gencebay’ın yıllar öncesine dayanan arkadaşlıklarının ayrıntıları ‘Muhalif Bağlama’ isimli kitapta yeraldı. Hayatını Şenay Kalkan’a anlatan Arif Sağ, can dostu Orhan Gencebay’ı da sıcacık sözlerle, kendi cümleleriyle tanımladı.
Hem Türk Halk Müziği’nin ünlü isimlerinden biri, hem de bir saz virtüozü olan Arif Sağ, konuşmayı çok fazla sevmeyen bir insandır. Kendi ifadesiyle, ‘muhabbet meclisleri’nin dışında, öyle
magazin haberlerinde filan rastlamak da mümkün değildir Arif Sağ’a. Bu nedenle, Şenay Kalkan tarafından yapılan ve ‘Muhalif Bağlama’ adıyla yayımlanan ‘nehir söyleşi’ Arif Sağ’ı ve Türk Halk Müziği’ni yeniden düşünmek için son derece çarpıcı ayrıntılarla dolu.
AYRI AYRI YÜRÜDÜK
Erzurum’dan İstanbul’a gelen Arif Sağ, bir yandan matbaacılık dahil çeşitli işlere girip çıkar, bir yandan da bağlamada ustalaşmaya çalışır. O dönemde yakın arkadaşlarından birisi de, bir başka bağlama virtüozü olan Orhan Gencebay’dır. Yalnız temel bir çelişki vardır aralarında. Gencebay, Samsun’da büyümüş şehirli bir gençtir ve zengin olmasa da orta halli bir aileye mensuptur. Bu da, önemli bir farktır Arif Sağ için:
‘En iyi arkadaşım Orhan (Gencebay) Samsun’da büyümüş, ekonomik durumu iyi. Orhan çok güzel kıyafetler alır, giyerdi. Ben onun yanında köyde giyindiğim giysilerle gezemezdim. Benim de bazı şeylere ayak uydurmam gerekiyor tabii. Bir de o zamanlar iyi bağlama yaptırmak gerekiyor falan (...) Müthiş kabiliyetli iki çocuktuk biz. Farklı yollarda yürüdük. Tarih beni bağlamamla taşıdı, bir yere oturttu, Orhan’ı başka bir yere oturttu.’
O yıllar arabesk müziğin gelişip serpilme yıllarıdır elbette. Arif Sağ da bu furyanın içinde bulur kendini. Üstelik yaptığı parçalar hiç de yabana atılır gibi değildir:
600 BİN SATARDIK
‘O koşullarda ben genç bir adamım, gelişmemişim, olgunlaşmamışım. İş güç, para pul yok. Nereden para kazanacağız, piyasa müziğinden. Ekmeği oradan yiyorsun. Piyasa müziği ne? Arabesk... Yedi yıl arabesk müzik yaptım. 50’ye yakın plağım var. ‘Kötü Kader’, ‘Ben Ne Biçim Serseriyim’, ‘Gurbet Treni.’ Sözü müziği bana ait olan 150’nin üstünde bestem var. Bugün onları beste olarak kabul etmiyorum tabii. Hayatımdan sildim onları. Ama o dönem, 1975’e kadar olan süreç böyle geçti (...) Orhan Gencebay’la bir anda fırladık biz. İkimiz de bir anda meşhur olduk. Şimdi 100 bin satış için mükemmel deniyor. O tarihte benim bir plağım 600 bin satardı. 45 plak yaptım. Bavulla para kazanırdık. Yetiştirdiğimiz çocuklar, mesela Mine Koşan, Hayri Şahin, hepsi çok meşhur oldu, çok para kazandılar. O zamanlar plak repertuvarı da yapardım, bütün ünlü sanatçıların arkasında çalardım.
Zeki Müren’inden Barış Manço’suna kadar çalmadığım adam kalmamıştır. Pek çok plakta ben çaldım. Orhan da çaldı o yıllarda. Orhan’la ben olmadan kimse plak okumaya girmezdi. Böyle bir dönem oldu.’
Sezen Aksu’ya övgüSezen Aksu, kasetine bir türkü koyacağı zaman geliyor buraya, günlerce, saatlerce çalışıyor, soruyor da . Diğerleri niye aynı hassasiyeti göstermiyor? Sezen Aksu, müziği bilmiyor muydu? Bu neye benziyor biliyor musun? Hayatında hiç Toroslar’ı görmemiş birinin kalkıp orada geçen bir öykü yazmasına. Türkü söyleyecek olanlar illa da Anadolu kökenli olacaklar diye bir şey yok, ama öğrenecekler, gidecekler, görecekler, araştıracaklar, o yörede o nasıl söyleniyor, bilecekler. Öyle oturduğun yerden müzik yapılmaz, halk müziği asla...
İbrahim Tatlıses türkü söylemiyorİbrahim Tatlıses, güzel türkü söylüyor idi. Ama artık söylediği başka bir şey. Zaten kendisi de ‘Ben Halk Müziği sanatçısıyım’ demiyor. İbrahim Tatlıses türkü söylemiyor, başka bir yolu seçti. Şu anda arabesk müzik yapan bir sanatçı o, bunun adını kendi de koymuş, bitmiş olay. Türkü söylemesini beceriyor diye Türk Halk Müziği sanatçısı mı diyeceğiz ona? Demeyeceğiz. Kendisi de demiyor.
Bekir Coşkun Sağ’a ne dediArif Sağ, bir dönem de SHP milletvekilliği yapacaktır. Onu çağırıp uyaran ise hiç de yabancı bir isim değildir: Türk Halk Müziği ‘ne tutkusu gayet iyi bilinen Hürriyet Gazetesi yazarı Bekir Coşkun:
Bekir Coşkun’un kulakları çınlasın. Bekir, ben milletvekili adayı olduğum zaman, Günaydın Gazetesi’nin Ankara temsilcisi. Ben ikinci sıraya ön seçimle geldim oturdum. Bekir çağırdı beni, ‘Gel biraz konuşalım’ diye. Gittim, bana dedi ki, ‘Bak biz arkadaşız, ben seni severim, bunlar (ANAP’ı kastediyor) senin sanatçılıkla ilgili geçmişini, arşivleri karıştırıyorlar. Herhangi bir kötü olay, seni zor durumda bırakacak resim filan var mı? Bulup basına dağıtacaklar’ dedi. ‘Benim öyle şeylerle işim olmaz’ dedim. ‘Abi bi düşün’ dedi. ‘Düşünmeye gerek yok, hiç korkma’ dedim. Hakikaten de onların eline koz verecek, dillerine dolayacakları bir şeyim yok, mümkün değil, bir şey çıkaramayacaklar diye düşünüyorum. Bir gün bir gazeteyi aldım, aaa bir hatunla karşı karşıya oturuyorum.