Mevlüt TEZEL
Oluşturulma Tarihi: Mart 15, 2006 00:00
"Hacivat Karagöz Neden Öldürüldü"nün yönetmeni Ezel Akay, Orhan Gazi’yi şehvet düşkünü birisi olarak yansıtmakla suçlanınca sessizliğini bozdu. Akay, "Dört ay savaşan Orhan Gazi evine döndüğünde tabii ki, karısını kucaklar. O sahnede cinsellik yok şefkat var. Orhan Gazi de tıpkı Cesur Yürek gibi kabile geleneğinden henüz kopmamış bir lider" diyor.
Filmde, halkın arasında karısını kucakladığı için Orhan Gazi’yi şehvet düşkünü birisi olarak yansıtmakla eleştirildiniz. Galiba tarihi kişiliklerin insani yönleriyle yansıtılmasından rahatsız olanlar var.Ezel Akay: Filmde dört ay savaş ortamında bulunmuş Orhan Gazi’nin evine döndüğünde karısına gösterdiği şefkatin eleştirilmesini anlayamıyorum. O sahnede cinsellik yok, sadece bir sevgi gösterisi var. Orhan Gazi’yi araştırırken onda Mel Gibson’ın canlandırdığı Cesur Yürek’in karizmasını, liderliğini, savaşçı ruhunu gördüm ve bunları yansıttım. Aralarında zaten 40 yıl fark var. Orhan Gazi de tıpkı Cesur Yürek gibi kabile geleneğinden henüz kopmamış bir lider. Doğa ile iç içe yaşayan kabile ortamlarında bizim düşündüğümüz anlamda nezaket olmaz. Gelir evine ve karısını kucaklar. Çünkü kabilelerde kandaşlık ve demokrasi geleneği vardır. Bizim kabalık olarak gördüğümüz şey onlar için rahatlık ve serbestliktir. Filmde kurumsallaşmış bir Osmanlı yok. Osmanlı’nın ilk yıllarındaki Orhan Gazi’yi anlattım.
Orhan Gazi’ye "Sultan" diyen yanılır.
- "Bursa’yı ’şarabistan’ gibi gösteriyor. Sarhoş ve serkeşler topluluğu 600 yıl zamana nasıl meydan okur" şeklinde de eleştiri aldınız.
Ezel Akay: Tarih boyunca Anadolu’da yaşayan Müslümanlar ile Arabistan’da yaşayan Müslümanlar arasında hep bir fark olmuştur. Tarihte kayıtlara geçmiştir: Yıldırım Beyazıt, cami yaptırıyor. Şeyhi gelip "Çok güzel cami olmuş ama bunun dört köşesine de meyhane koymak lazım" diyor. Çünkü çok içiyor adam. Padişahı da içiyor, halkı da... Orhan Gazi şeyhlerine fıçılarla şarap hediye edermiş. Osmanlı, şaraba karşı çıkmadığı ve hoşgörülü olduğu için dört din ile onlarca ırkı 600 yıl bir arada tutmayı başardı.
- Peki Bacıyan-ı Rum’u neden yarı çıplak Amazon kadınlarına dönüştürdünüz? Ezel Akay: Efendim durumu şöyle açıklayayım. Ibn Batu şöyle diyor: "Bu Rum (Anadolu) enteresan bir diyar. Allah her yere her şeyi vermiş, buraya da şefkat bağışlamış. Bolluk ve bereket Şam’da, şefkat Rum’da. Burada kadınlar erkeklerden kaçmazlar, her gelene sıcak ekmek sunarlar." Kadınların işinin dolma sarmak olduğunu düşünen zihniyet tabii ki bu filmde tarihi bir hata yapıldığını düşünecektir. Ben gerçekleri anlattım. Cumhuriyet Türkiye’si olarak Bacıyan-ı Rum gibi özgür ruhlu kadınlardan niye rahatsız olalım?
Şebnem Dönmez: Eskiden kadınların başörtüsü takmamalarından neden korkuyorlar anlamıyorum. Türkmenler’de kadınların başörtüsü takmadığını herkes bilir. Bacıyan-ı Rum’u oluşturan kadınlar başörtüsü takmamış da ne olmuş sanki?
- Ahilik kurumuyla rüşvet arasındaki karma psikoloji de bayağı eleştirildi.
Ezel Akay: Ben Ahileri suçlu göstermiyorum ki, adamlar ekonomiyi bilen rasyonel insanlar. Ben sadece paranın getirdiği ahlaki sorunlara değindim. Ben sadece halkın fakir, Ahiler’in zengin olduğunu perdeye taşıdım. Rüşvet olayına gelince. Selçuklu Veziri Pervane, yeryüzünün en sahtekar insanlarından biridir. Rüşveti Pervane öğretti.
- Filmde Müslümanlığın kabul ediliş yöntemine de tepki gösterildi.
Ezel Akay: İslamiyet, din olarak dünyanın en kolay kabul ediliş şekline sahiptir. İki şahidin huzurunda Kelime-i Şahadet getirirseniz, Müslüman olursunuz. Bunda kızacak ne var? Ben dinimizin ne kadar hoşgörülü olduğunu ve insanlara büyük kolaylıklar sağladığını gösterdim.
GERÇEĞİ SÖYLEMEYİ SAYGISIZLIK SAYDILAR
- Filmde Şamanizm yüceltiliyor mu?
Şebnem Dönmez: Yüceltme yok. O dönemde Şaman Türkler yeni yeni Müslüman oluyor. Zaten kadınların toplumdaki rahat tavırları Şamanizm’den kaynaklanıyor.
- Karagöz ile Hacivat’ı argolu konuşturduğunuz ve belden aşağı espri yaptırdığınız da söylendi.Ezel Akay: "Belden aşağı espri var" demek bana karşı yapılacak belki de en büyük haksızlık. Filmde Karagöz ve Hacivat arasında geçen esprilerin çoğu toplumsal eleştiriyle yüklü. O dönemin ruhuna uygun olsun diye argo kullandım. Karagöz ve Hacivat’ın halkın içinden birer birey olduklarını galiba unutuyorlar. Köylüler ve Yörükler doğaları gereği kaba insanlar. Argo gündelik dilin en önemli hazinesidir.
- Peki "Osmanlı’ya hakaret edildi" diyenler hakkında ne düşünüyorsunuz?
Ezel Akay: Bu filmi bazılarının hakaret kabul etmesini aklım almıyor. Ben Osmanlı’yı 600 yıl ayakta tutan güzellikleri perdeye taşıdım. Osmanlı’yı kuranlar, kandaş demokratik kabile ruhundan geliyorlar. Ben şarabın içildiği, kadınların özgür olduğu Osmanlı’nın ilk dönemindeki hoşgörüyü anlattım.
- Galiba bazıları Osmanlı tarihini kendi tekelleri altında görüyor ve tarihin kendi istekleri doğrultusunda anlatılmasını istiyor. Ezel Akay: Ben başta "Bu
film bir masal" diyordum ama beni eleştirenlerin bilgisizliğini görünce bu açıklamaları yapmak zorunda kaldım. Ne yazık ki, bazı muhafazakar yazarlar gerçeği söylemeyi saygısızlık kabul ettiler. Ben filmde anlatılanları bir tarafımdan uydurmadım. Bu film altı yıllık tarihi araştırmalara dayanan titiz bir çalışmanın ürünüdür. Biz 1330 yılında Bursa’dan geçen Ibn Batu’nun seyahatnamesinden yola çıktık. Zaten o dönemi bundan daha ayrıntılı anlatan başka da eser yok. Aslında bilimsel eleştiri yapsalar beni değil filme tarihi kaynaklık etmiş tarihi eserleri eleştirirlerdi. Bazıları Yunus Emre’nin filmdeki yerini göremedi. Bazı konularda tarihimizle yüzleşmeliyiz.
İlk görüşte aşk- Birlikte ilk kez röportaj veriyorsunuz. Hemen şu soruyu yönelteyim: Her erkeğin "İşte bu aşık olacağım kadın" dediği bir an vardır. O anı anlatır mısınız?
Ezel Akay: Şebnem ile 11 Eylül 2001 tarihinde bir iş görüşmesi için ofisime geldiği gün tanıştık. O günkü bana bakışını unutamadım. Çok içten bir bakışı vardı. Ben de içtenliğe taparım. O günden yaklaşık bir sene sonra da ilişkimiz başladı.
- Şebnem Hanım aynı soruyu size yöneltsem...
Şebnem Dönmez: Ben Ezel’den farklı olarak ilk görüşte aşık oldum. İş görüşmesi için gittim, daha önce hiç görmemiştik. O güne dair sadece Ezel’in yüzüne bakınca aşık olduğumu hatırlıyorum. Ezel’e yakın olan herkes Ezel’e aşıktır zaten. İnsanlığı ve sevgisiyle insanları kendisine aşık ediyor.
- Peki evlilik teklifi nasıl geldi?
Şebnem Dönmez: Evlenme teklifi filan gelmedi. Evlilik yıldönümünü bu sene ikimiz de unuttuk.
Ezel Akay: Evlilik kararını bir günde vermedik. Her şey doğal akışında gerçekleşti. Şebnem dünyanın yaşamaya değer daha eğlenceli taraflarını hatırlattı bana. O hayatıma girdiği andan itibaren farklı bir boyutta yaşamaya başladım
Şebnem Dönmez: Aynı evde yaşamaya başladık. Aynı evde yaşamaya başladıktan altı-yedi ay sonra da yaşadığımız evin bahçesinde evlendik.
- Ezel Akay’ı yönetmenlik vasfı dışında nasıl tanımlarsınız?Benim kocam dünyanın en güzel kocası. (Gülüyor) En çok hoşuma giden tarafı özgürlükçü olması. Ona hayranım.En kısa zamanda çocuk istiyoruz- Şebnem Hanım, siz filmin galasına katılmadığınız için ayrıldılar dedikodusu çıktı. Ama o sırada Hindistan’da tedavi görüyordunuz, değil mi?
Şebnem Dönmez: Evet, burada olmadığım için böyle bir yargıya vardılar sanırım. Hastalığıma gelince; o kadar endişelenecek bir durum yok. Ben çok az
yemek yiyordum ve gittikçe zayıflıyordum. Doktor kasıklarıma dokununca bir ağrı duydum. Doktor bu şekilde gidersem kolit hastalığına yakalanabileceğimi söyledi. Sağlıklıydım ama Hindistan’daki tedavi sonrası daha da iyi oldum. Hindistan bana acayip yaradı. Buradan herkese sesleniyorum: Huzur Hindistan’da...
- Çocuk düşünüyor musunuz?
Şebnem Dönmez: Çok enteresan bir şey, Hindistan’da annelik özlemiyle yanıp tutuştum. Ezel’e telefon açıp "Çocuk istiyorum" diyordum. En kısa zamanda bir çocuk sahibi olmak istiyorum.
Ezel çok güzel mantı açar- Günlük hayatınız nasıl geçiyor?
Şebnem Dönmez: Kendimize dair küçük, çok güzel bir dünya oluşturduk. İkimiz de ev kuşu olduk. Acayip film izliyoruz, bir gecede iki film izlediğimiz oluyor. Çok fazla dışarı çıkmıyoruz. Bu arada Ezel çok güzel yemek yapar. Mantı açar, börek yapar. Ezel’le kendi kendimize kutlamalar yaparız.
- Doğru mu duydum! Mantı mı açıyorsunuz?
Ezel Akay: Evet. Acayip mantı yaparım. Yemek yapmak benim için bir sanat, bir meditasyon... Klasik yemeklerin dışında birbirine benzemeyen malzemeleri bir araya getirerek farklı tatlar yakalamaya çalışıyorum.