Güncelleme Tarihi:
- Fikir hapsi. Fikir hapis olmaz ama ediyorlar. Bir defa, yasaklar insanları kamçılar. Günahlar her zaman tat verir insanlara. Ömer Hayyam’ın bir dörtlüğü vardır: “Kim senin yasanı çiğnemedi ki söyle/ Günahsız bir ömrün tadı ne ki söyle/ Yaptığım kötülüğü kötülükle ödetirsen sen, sen ile ben arasında ne fark kalır ki söyle.
Bu üçüncü kitabınız. Pek çok insan sizin yazdığınızı bilmiyor.
- Yaygaram yoktur benim. Biraz rahatsızlık geçirdim beyin sapında, onun da etkisi vardır. Kılcal damarlardan oraya pıhtı atmış. Ama şükrediyorum.
Okumanın öneminin altını sıkça çiziyorsunuz ‘Bir Zamanlar Ağaçtım’da. Bu hassasiyetin sebebi yaşayamadıklarınız mı?
- Evet. Çünkü insanın başına ne gelirse, cehaletten gelir. Ben dışarıdan bitirdim okulları. Babamı öldürdüler kalakaldım. Şekercide çalışırken bir hamal öğretti bana okumayı. Ama okusaydım, sanıyorum sanatçı olmazdım.
Ne olurdunuz?
- Politikacı falan herhalde. Babam paşa olacağımı söylermiş. Alnımdaki yıldızı gördü herhalde. O yıldız, çocuklarda belli olur çünkü. “Gerekirse ceketimi satıp okutacağım çünkü paşa olacak” dermiş.
Roman yazmaya devam ettiğinizi söylediniz. Nedir sıradakilerin hikâyesi?
- Şimdi iki tane daha var sırada bekleyen. Bir tanesi ikiz kız kardeşlerin öyküsü; biri Amerika’da, biri burada. Çok fantastik bir şey. Diğeri de aşkını söyleyemeyen bir gencin, bir kızın hayatını mahvetmesine bağlı. Kız çok zengin bir ailenin kızı. Çocuk yanlarında çalışan bir işçi ama aileden biri gibi de. Bir türlü anlatamıyor derdini kıza, gururu kırılıyor.
Müslüm Gürses’in cenazesinde siz de vardınız. Neler hissettiniz?
- Yaşarken çok yaşadık o sevgiyi. Ben öldükten sonra beni kalabalık kaldırmış önemli değil.Ölüm bir defa en büyük hasrettir. Kaçmak mümkün değil. Angelina Jolie bile ölümden korktuğu için daha hastalanmadan memelerini aldırtıyor. Doğmasını biliyorsan ölmesini de bileceksin.
Sizi en fazla etkileyen roman kahramanı hangisi?
- Şimdi Ahmet Altan’ı okuyorum; bir kasabada geçiyor. Hikaye enteresan.
Kitapta entelektüeller de öfkenizden paylarını alıyorlar. Neden bu kırgınlık?
- Aşağılık görüyorlar insanı. Dünyanın en kötü şeyi insanı aşağı görmektir. İbo, Müslüm, ben hepimiz fakirlikten gelmiş insanız. Nasıl oturursun kalkarsın, edebinle nasıl konuşursun, onu yaşayarak aldık. Ne oldu sonra bunlar arabeskçi diyenler, TRT’ciler? Şarkılarımız gümbür gümbür arşivlerine girdi. Ne oldu yani? Bugün bir şey okudum mesela: Aşk acısının en büyük ilacı dertli şarkılarmış. Hani bir İngiliz piyanist şarkıcı var erkekle evlendi, işte o bulmuş, neydi adamın ismi?
Elton John?
- O, işte o. Kalp yarasının en büyük ilacının yanık şarkılar olduğunu bulmuş. Cevabını biz veremiyorduk mesela. “Damardan söylüyor” diyorlardı. Demek ki bunun bir mesajı varmış.
Orhan Gencebay’ın âkil adamlığı hakkında ne diyorsunuz?
- Gaza geldi herhalde. Öyle adam değil ama… Başbakan’ı kıramamıştır yoksa ne işine geliyor bu yaşından sonra. Oralarda öyle oturuyorlar bayrak falan yok. Barışı getirmek lazım ama Türk milletine yakışır bir şekilde... Bazı şeyleri süngüyle yok edemezsiniz. Zaten demokrasi denilen şeyin var olduğuna inanmıyorum. Özgürce içimdekileri söylemedikten sonra demokrasi mi olur?