Örgü hırka ve şallar çok moda çünkü sarılıp sarmalanmak istiyoruz

Güncelleme Tarihi:

Örgü hırka ve şallar çok moda çünkü sarılıp sarmalanmak istiyoruz
Oluşturulma Tarihi: Ekim 24, 2009 00:00

Missoni, Ottavio (Tai) ve Rosita Missoni çiftinin 1953’te kurduğu bir İtalyan moda markası. Temelinde el işi örgüler var. İpliği ustaca kullandıkları, renklerle ressam gibi oynadıkları için bugünlere geldiler. Lüks markalarla kıyasıya rekabet ediyorlar. Artık bikiniden çantaya her şeyi üretiyorlar. Bugün markanın baş tasarımcısı olan Angela Missoni, Tai ve Rosita’nın kızı. Dün başlayan Fashionable İstanbul by Avea için İstanbul’a geldi. Gelmeden önce sorularımızı yanıtladı.

NE GİYMEK İSTİYORSAM ONU TASARLIYORUM

Missoni deyince akla örgü geliyor. Markanın kimliği bu. Diğer taraftan kendimin ve arkadaşlarımın giymekten hoşlanacağı şeyleri tasarlıyorum. Missoni’nin DNA’sında yenilik, gelişim ve deneyimleme var. Ben markanın kimliğini değiştirmedim, günümüz modasına uyarladım. Bu arada 1965’ten, yani çocukluğumdan bu yana tüm defileleri beynime öyle güzel kaydetmişim ki, tasarım yaparken arşivlere dönüp bakmıyorum bile.

BU KIŞ KADINLAR MODERN DANSÇI

Missoni klasiklerden vazgeçmeyen bir marka. Ama yeniliklere de açık. Bugüne kadar örgüden bir çok şey tasarladık. Yaratmak istediğimiz, tüketiciye bir bütün sunmak. 2009-2010 koleksiyonunda feminen uzun silüetli tasarımlara ağırlık verdik. Uçuşan elbiseler var. Hatta ben onlara ‘modern dansçı’ diyorum. Benim için önemli olan, yapılan tasarımların dolapta uzun süre kalması. Modası geçmeyen tasarımlar yaratmaya çalışıyorum. El örgüsü hırka ve şallar son iki sezondur çok moda. Bence bu geçmişe duyduğumuz özlemden, güvenlik ihtiyacından, sarılıp sarmalanmaya olan düşkünlükten kaynaklanıyor. Ben de bu sebeple, önümüzdeki kış için büyük ve uzun hırkalar, şallar tasarladım.

ÇALIŞMA ATÖLYESİNİN ORTA YERİNE DOĞDUM

Annemle babamın çalışma atölyesinin orta yerine doğdum diyebilirim. Çocukluğum boyunca evimiz ve iş yerimiz aynı yerdeydi. 60’ların sonunda evimizin biraz ilerisine fabrika inşa ettik. Ama Milano’nun 40 dakika uzağındaki Varase’den hiç ayrılmadık. Şehir dışında ve yeşillikler içinde olmaktan hep birlikte çok mutluyuz. Fabrikamızda çalışanlar da ailemizin üyeleri gibi.

ÜÇ ÇOCUK DOĞURDUM SONRA TASARIMCI OLDUM

Liseye giderken anneme yardım etmekten çok hoşlanıyordum. Moda değil, dil bilimi eğitimi aldım. Genç yaşta çocuk sahibi olmak istediğim için şirketten ayrıldım. Üç çocuk doğurdum. Şimdi 26, 24, 21 yaşlarındalar. Çocuklarım küçükken farklı işler yaptım. Çocuk oyun alanları açtım, organik tavuk çiftliği bile kurdum. Kızıma hamileyken mücevher tasarımı yapmak istedim. Babam çok akıllı biriydi. Bunun için başka bir yere gitmene gerek yok dedi ve beni şirkete yönlendirdi. Bir süre sonra moda tasarımı da yapmaya başladım. Önce Angela Missoni koleksiyonunu kurdum. 97’den beri ana koleksiyonu da ben hazırlıyorum. En önemli akıl hocam annemdi. Markayı getirdiğim yerle gurur duyuyor.

İSTANBUL’UN MODA BAŞKENTİ OLMASINI İSTERİM

Fashionable İstanbul by Avea etkinliğine davet edildiğimde çok sevindim. İstanbul denince tarih, güzellik ve medeniyetler şehri aklıma geliyor. Markam 10 yıl önce Beymen’de satılmaya başladı. Sonra Harvey Nichols’da satılmaya devam etti. Türk tüketicisi Missoni’nin zevklerine ve tarzına çok uygun. Çünkü renkler ve tasarımlarda el işçiliği kültüre çok yakın. İstanbul’un moda başkenti olması bence çok uygun olurdu. Çünkü büyük bir potansiyel var. Bunu sanat dünyasında, çağdaş akımlarda gösterdikleri başarılarla da kanıtlıyorlar. Bienal’i mutlaka görmek istiyorum. Dice Kayek, Hüseyin Çağlayan, Rıfat Özbek gibi Türk tasarımcıları tanıyorum. Hepsini çok başarılı buluyorum. Moda fotoğrafçısı olarak da Mert Alaş’ın işlerini beğenirim.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!