Organik aşkım Emina

Yeni albümün ismi “Organik”. Siz de organik yaşayanlardan mısınız?   �

- Ben market alışverişine çıkıp da baktığı her şey için “Bu organik mi?” diye soran biri değilim. Zaten organik kelimesini oraya kilitlememek lazım. Ben de herkes gibi girdaba kapılmışım. Dağlara çıkıp su pınarı aramıyorum.

“Organik” şarkınızda şimdiki aşkların çok hızlı tüketildiğinden bahsediyorsunuz. Nasıl ortaya çıktı bu şarkı?

- Artık her şey çok çabuk tüketiliyor. İnsanlar doyumsuzluk içinde ve mutsuzlar. Aradığı aşkı henüz bulamamış olan bir arkadaşımla bunlar hakkında konuşurken, bana bir kızla yaşadığı diyaloğu anlattı. “Mustafa geçen gün bir kızla tanıştım. Kız ‘Ne tür bir aşk arıyorsun?’ diye sordu, ben de ‘Güzelim ben organik aşk arıyorum’ dedim” dedi. Önce güldüm, sonra “Bekle” deyip klavyenin başına geçtim ve bu şarkıyı yazmaya başladım.

Sizin yaşadığınız aşklar da öyle miydi?

- Benim organik aşkım Emina Hanım.

SAHNEDE KENDİNİ EVRENİN MERKEZİ SANIYORSUN

“Ego”nun hikâyesi nedir peki? Siz de insanların egosundan mı muzdaripsiniz?

- Aslında biz güzelim insanların başına ne gelirse, çoğu kendi egomuz yüzünden. Çoğu zaman ona yenik düşüyoruz. Ego öyle bir zehir ki, çaktırmadan sisteminize giriyor. Hele ki şov dünyası, direkt egoya oynuyor. Sahneye çıkıyorsun, 50 bin kişi adını haykırıyor, “Evrenin merkezi şu anda benim” diyorsun. Şöhreti tatmış ama sürdürememiş birçok kişi neden akıl hastası oluyor, uyuşturucu müptelası oluyor, depresyona giriyor?

Sizin egonuza yenik düştüğünüz zamanlar oldu mu?

- Mutlaka oldu. Yenik düşmeden, muzdarip olmadan ya da tutsağı olmadan egonun farkına varmak mümkün değil zaten. Bende de 0-7 arasında bir kaçak oldu ki, çıkıp “Beni çok sevin, onaylayın, kabul edin” gibi isteklerde bulunasım geldi. Egomun tatmin edilmesi ve şişirilmesiyle alakalı bir ihtiyaç duydum. Yoksa 40 bin, 50 bin kişinin önüne çıkıp “Beni onaylayın, beni sevin” diye talepte bulunmak çok normal değil.

STÜDYODA OLMAYI,KONSER VERMEYİ ÖZLEDİM

Bir konserinizden sonra “Müzikten uzak kalma ihtiyacı hissettim” demişsiniz, nasıl oldu bu?

- Sahnedesin, önünde binlerce insan, sen şarkı söylüyorsun ama içinde bir yorgunluk var. “Bu şarkı bitse de bir sonraki şarkı gelse” diye düşünüyorsun. Her mesleğin bir yorgunluğu olur. Ben 21 sene önce bu işe girdim ve çok yol yaptım. Çok ama çok yol yaptım. Fazlaca yol yaptım. Bu yorgunluğun farkına vardığımda, kendime “Artık biraz kafayı dağıtman, müziği özlemen lazım” dedim.

Bu süreçte ilham gelse bile hiçbir şey yapmadınız mı müzik adına?

- Hiçbir şey yapmadım. Sadece müzik dinledim. Mahsun Kırmızıgül’le “New York’ta Beş Minare”yi çektim, sit-com yaptım, “O Ses Türkiye”de jüri üyesi oldum.

Özlediniz mi müziği?

- Sekiz ay önce özlediğimin farkına vardım. Stüdyoda olmayı, konser vermeyi özledim. Özlemek bana çok iyi geliyor. Bu albümün sihrinin kaynağı da bu, iyi ki özlemişim.

GÖLGEDE AYNI’NIN RUHU HORTLAMIŞ

Eşiniz Emina Hanım, size “İnsanlar senin şarkılarını özledi” demiş ama siz yine de farklı kişilerden şarkılar almışsınız.

- Evet, Eflatun, Volga Tamöz ve Soner Sarıkabadayı’dan şarkı aldım. Soner’in şarkısı, albüme son anda girdi. “Yalancı Gezgin” adında bitmiş bir şarkım vardı, Soner’in şarkısı gelince onu çıkardım. Bu albümde içime sinmeyen tek bir tane nota, melodi yok.

Bu albümün “Gölgede Aynı”nın ruhunu taşıdığını söylediniz, neden?

- Koyu hayranlarım, albüm çıktığında “Gölgede Aynı’nın ruhu hortlamış” dediler. Benim de hissettiğim şey buydu. Ben bu albümü yaparken “Gölgede Aynı”yı baz aldım.

Neden?

- Çünkü “Gölgede Aynı” özellikle yapım aşamasında benim çok eğlendiğim, keyif aldığım, bitirdikten sonra da dinlemeye doyamadığım bir albümdü. “Organik”i de her gün dinliyorum.

OYUNCULUK, BAŞARILI OLDUĞUM BİR HOBİ

Geçtiğimiz günlerde “Ego” şarkısına klip çektiniz. Son dönemdeki oyunculuk performansınız yansıdı mı klibe?

- Tabii ki... Bu kez Mustafa Sandal’ın önde dans ettiği bir klip istemedim. Onun yerine seyirciye kısa film keyfi verecek bir klip çektik.

Siz oyunculuğu iyiden iyiye sevdiniz sanırım...

- Sevdim... Oyunculuk farklı bir disiplin. İçimdeki ego kırıntılarının hepsini aldı götürdü. Oyunculuk, egoyu kabul etmiyor.

Mahsun Kırmızıgül’ün yeni dizi projesinde de yer alacak mısınız?

- Yok, o Karadeniz işinde ben olmayacağım. 1-1,5 sene kadar oyunculuk yapmayı düşünmüyorum, çünkü müziği çok özledim. Kalbim, yüreğim müzik, her şey ondan sonra gelir. Oyunculuk, benim için başarılı olduğum bir hobi gibi.

Oyunculuğunuzu beğenenler var ama “New York’ta Beş Minare” filmindeki performansınızla eleştiri de aldınız...

- Aslında çok da eleştiri almadım. Hatta neredeyse hiç almadım. Aksine, olağanüstü tepkilerle karşılaştım. Neticede ilk filminde Danny Glover, Robert Patrick, Gina Gershon gibi dev isimlerle oynuyorsun. Herkes ilk filminde o kadar başarılı olamaz, bu konuda mütevazı olmayayım. O filmde dersimi iyi çalıştım, yanımda da Haluk Bilginer gibi bir hocam vardı.

YAVUZ DOĞDUKTAN SONRA 4 ŞARKI YAZDIM

İki çocuk babası olmak, işinizi besliyor mu yoksa engelliyor mu?

- Besliyor. Bir kere kalbin genişliyor, ruhun genişliyor. Hayatı çok daha güzel kabul ediyorsun. Ben, Yavuz doğduktan sonra bu albüm için dört şarkı yazdım.

Çocuklarınız için kurduğunuz hayaller var mı?

- Onların mutlu olmasını istiyorum. Mutlu, hayvanları ve doğayı seven insanlar olsunlar.

EMİNA ÖYLE GÜZEL ŞARKILAR YAZIYOR Kİ

Albümdeki “Çek Gönder” şarkısında Emina Hanım’la düet yapmışsınız. Eşinizin bir şarkısına neden yer vermediniz?

- Aslında ilk öyle çıktık yola. Emina Hanım öyle güzel şarkılar yazıyor ki... Sırbistan’da çıkaracağı albümün şarkıları bitti, ben bir tanesini albüme koymak istiyordum. Sonra “Çek Gönder”i ikimiz de çok sevdik. Zaten “Çek, gönder”, bizim çok kullandığımız bir sözdü. Fotoğraflarımızı çekip gönderirdik birbirimize, o Yaman’ın fotoğraflarını yollardı. Yakında o şarkıya klip çekeceğiz.