Oluşturulma Tarihi: Aralık 02, 2004 00:00
Yaşam ve sağlık açısından önemli bir yeri bulunan organ hakli konusunda yasal düzenlemeler yapılırken, suiistimale neden olacak sonuçlar ve özellikle de “organ mafyası” olayı konusunda son derece dikkatli ve duyarlı olunması gerektiği bildirildi.Sağlık Bakanlığı Tedavi Hizmetleri Genel Müdürlüğü'nce hazırlanan ”Organ ve doku alınması, saklanması ve nakli hakkında değişiklik yapılmasına dair kanun tasarısı taslağı”nın bazı sakıncaları da beraberinde getirebileceği iddia edildi. Türkiye'de, 25 Mayıs 1979 tarihinde yürürlüğe giren 2238 sayılı kanunla yürütülen organ ve doku naklinde yaşanan aksaklıkları gidermek amacıyla hazırlanan kanun tasarısı taslağının 5'inci maddesinde, ülke genelinde canlıdan yapılan organ nakillerinin kontrol altına alınması amaçlanıyor. Bu nedenle yasaya, “Canlıdan organ ve doku nakli, alıcının eşi ile dördüncü dereceye kadar (dördüncü derece dahil) karı ve kayın hısımlarından yapılabilir. Bu kapsam haricinde kalan canlıdan nakillerde izlenecek prosedür Sağlık Bakanlığı'nca belirlenir. Kemik iliği, kök hücre ve kordon kanı nakillerinde hısımlık bağı artı aranmaz” fıkrasının eklenmesi amaçlanıyor. Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) Tıp Fakültesi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi, Organ Nakli Araştırma ve Uygulama Merkezi (ÇORMER) Başkanı Prof. Dr. Uğur Erken, AA muhabirine yaptığı açıklamada, canlıdan organ nakillerinin sınırının genişletilmesinin bazı sakıncaları da beraberinde getirebileceğini bildirdi. Erken, taslağın, Türkiye'de organ nakillerindeki artışı sağlayacağını, ancak, bazı hükümlerin organ mafyasına da zemin hazırlayabileceği endişesi taşıdığını bildirdi. Erken, “İşin içine eşin akrabalarının da girmesi, organ mafyasını, özellikle yabancılarla yapılacak sahte evlilikleri gündeme getirir. Bu nedenle suiistimal kapıları sıkı tutulmalı” dedi. BAKANLIK GÖRÜŞ SORUYORErken, Sağlık Bakanlığı Tedavi Hizmetleri Genel Müdürlüğü'nce kendisine gönderilen yazıda, taslakla ile ilgili görüş sorulduğunu vurgulayarak, şunları söyledi: “Bugüne kadar canlıdan organ nakli, anne, baba, eş, çocuk, kardeş gibi birinci derecede akrabalardan yapılabiliyordu. Buradaki amaç kişilerin yabancılara organlarını satmalarının önüne geçmekti. Organın para karşılığında satmak suç olduğu kadar bu operasyonu gerçekleştiren hekim de suçludur. Ancak, bazen kardeş ya da anne ile evlatlar arasına da para ilişkileri girebiliyor.” Erken, para ilişkilerinin birinci derecede olmayan akrabalarda daha fazla söz konusu olabileceğini, bu nedenle organ bağışında yelpazenin fazla geniş tutulmamasından yana olduğunu vurgulayarak, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Bizim önerimiz, alıcının eşinin akrabalarının işin dışında tutulması yönünde oldu. Çünkü, bu durum, yıllar önce Türkiye gündemine oturan organ mafyasını yeniden gündeme getirir. En fazla da organ bağışı uğruna özellikle yabancılarla sahte evlilikler olur. Ancak, dördüncü dereceye kadar akrabalık bağları olanların organ ve doku vermesini doğru buluyoruz. Dördüncü derece dahil demek amca, hala, dayı, teyze ve bunların çocukları anlamına geliyor. Burada da para ilişkilerinin söz konusu olmaması için de azami özen gösterilmesi lazım.” ABD VE AVRUPA ÖRNEĞİProf. Dr. Erken, organ naklinde ABD ile bazı Avrupa ülkelerinin önemli mesafe aldıklarını belirterek, şunları kaydetti: “Bu ülkelerde, organ nakli ile ilgili o yöredeki sivil toplum kuruluşu temsilcilerinden oluşan bir kurul oluşturuluyor. Bu kurul, alıcı ile verici arasında herhangi bir para ilişkisinin olup olamayacağını araştırıyor. Kurul, olumlu yönde kanaate varırsa nakil gerçekleştiriliyor.” Erken, Türkiye'de de suiistimalin önlenmesi için benzer uygulamaların yapılabileceğini sözlerine ekledi.
button