Güncelleme Tarihi:
“Küçük Hanımefendi” dizisiyle karşımıza çıkan Cansu Tosun, Alman asıllı bir Türk oyuncu. Hayallerini gerçekleştirmek üzere çok sevdiği ailesinden ayrılmayı göze alıp, oyuncu olmak için tek başına İstanbul’a gelen güzel oyuncu ile hem özel hayatını hem de son dizisi Kayıp Şehir’i konuştuk.
Almanya’da doğup büyümüşsünüz, oyunculuk için Türkiye’ye gelmişsiniz. Orada neler yapıyordunuz İstanbul’a gelmeden önce?
Almanya’da doğdum büyüdüm, 4 yaşında fotomodellik yapmaya ve dansa başladım. Bir de ikiz kardeşim var, adı Fırat. Çocukken annemiz, ikimizi de fotomodelliğe yazdırmıştı. O zamandan beri yani buraya gelmeden öncesine kadar birçok markayla çalıştım ve aynı zamanda sahne deneyimim de çok oldu. O dönemler baleye başladım, daha sonra hiphop, caz ve modern dansı da beraber sürdürdüm. Yani sürekli ya sahnede ya da kameralar önündeydim. Almanya’da ticaret okulunu bitirdim ben ve daha sonra büyük bir şirkette ofiste çalışmaya başladım. Tam o çalışma dönemimde aslında o işi yapmak istemediğimi anladım. Hayatımı bir ofiste geçirmek istemiyordum aslında ben sahnede ya da kamera önünde kendimi bulduğumu anladım. Böyle hissettiğim için oyunculuk eğitimi almaya karar verdim. Onu da Almanya’da yapacaktım ama olmadı.
Almanya’da oyunculuk konusunda ilerlemek daha mı zordu, neden İstanbul’a geldiniz?
Nürnberg’de Alman-Türk Film Festivalleri düzenleniyor her sene. İlgi duyduğum için her zaman seyirci olarak gidiyordum. Orda birçok oyuncudan ve yapımcıdan bana teklif gelmeye başlamıştı. Ben yine de bunu pek önemsemiyordum çünkü öncelikle eğitim almak istiyordum ve eğitimimden sonra eğer olursa bu işi Türkiye’de yaparım diye düşünüyordum. Ama o kapı yine de benim için hep kapalıydı çünkü annemle babam beni tek başıma İstanbul’a göndermek istemiyorlardı. Münih’e, Hamburg’a zor gönderiyorlardı, İstanbul rüyaydı benim için. Sonra Şebnem Özberk’le tanıştım, Şebnem Özberk Grup Hepsi’nin menajeri ve aynı zamanda Hepis Grubu’ndan Cemre’nin de annesi.
Bana “Cansu, madem oyunculuk yapmak istiyorsun gel Türkiye’de yap, ben aileni ikna ederim yeter ki içinde kalmasın, benim yanımda kalırsın” dedi ve büyük bir iyilik yaptı. Ondan sonra annem ve babam ikna oldu ve 3 ay içinde işimi bıraktım ve ayrıldım Almanya’dan. Sonra İstanbul’a geldim. Geldikten bir hafta sonra Şebnem Hanım sayesinde Yılmaz Erdoğan’ın BKM Okuluna katıldım. Yılmaz Erdoğanla tanıştım o dönem Prot adlı yeni bir ekip kuruluyordu, ben de o ekibe dahil oldum. Bu şekilde ben de atölye çalışmalarına başlamış oldum. Orda Nursel Köse, Belçim Bilgin Erdoğan gibi oyuncular vardı kursta, dolayısıyla hemen çok güzel bir yerde başlamış oldum ve çok güzel arkadaşlar edindim, bu işi bilen usta oyuncularla tanıştım.
RÖPORTAJIN DEVAMI İÇİN TIKLAYIN