Güncelleme Tarihi:
Bu filmde canlandırdığınız ‘Karenin’ karakterinin diğer uyarlamalardaki ‘Karenin’lerden farkı ner?
- Karakterlerin üç boyutlu olmasına çok önem verdik. Hepsinin belli başlı kusurları var. Karenin’i alışılmış bir kötü adam gibi göstermek istemedik. Adamı Anna’nın aşk hikâyesindeki rakip adam olarak çizmek de çok basite kaçmak olurdu. Bu yüzden onu anlamaya çalıştım.
Nasıl bir adam gördünüz?
- Bazı ânlar ona ve ahlaki yaptırımlara bağlılığına çok sinirlerdim. Sonunda sadakati ve bağlılığı onu kurban yapsa da ruhani olarak zafere ulaştığını gözlemledim. Bu bana ilginç geldi.
‘Karenin’ sadece aklını kullanarak yaşayan bir adamken kalbiyle hareket etmeye başlıyor. Bu değişimi neye bağlıyorsunuz?
- Karenin bir devlet adamı. Toplumda saygı gören çok ciddi biri. Son derece dindar. Hikâyenin başında iyi bir koca olduğunu düşünüyor. Ailesinin geçimini sağlıyor, sadık ve şiddete meyli yok. Hatta fiziken ürkek gibi… Bir durağanlığı var. Aklıyla yaşayan bir adamken, Anna onu evlilik dışı ilişkisiyle dedikodu ve duygusallık dünyasına çekiyor. İşte o zaman değişiyor, karşımıza kalbiyle, bedeniyle ve hatta ruhuyla tekrar bağ kurmayı öğrenen birinin hikâyesi çıkıyor.
Rol için saçınızın bir kısmını kazıdınız sanırım...
- Evet, kazıdık.
Saçınızın yanları zaten açıktı... Kazıttıktan sonra görüntü sizi rahatsız etmedi mi?
- Aklıyla yaşayan bir adam olduğu için saç hizasını yükseltmemiz gerektiğini düşündük. Bu sayede sürekli kafasına bakabilecektiniz. Açıkçası karakteri doğru resmetmek için çok uğraştık. Ama bir şey itiraf edeyim uzun süre saçlarım görünmesin diye şapkayla dolaşmak zorunda kaldım. Hatta çocuklarımı okuldan şapkasız almam bile yasaktı!
Bir de bu filmde ten renginiz olduğundan çok beyaz. Neden?
- Karakteri çalışma odasından hiç çıkmayan ve hiç güneş görmeyen biri olarak hayal ettik. Bu yüzden çok beyaz olmam lazımdı. Bunların yanı sıra karakterin hareketliliği ya da durağanlığı da çok önemliydi.
YOKSA ORTA YAŞ KRİZİNE Mİ GİRİYORUM?
40 yaşına basıyorsunuz. 40’lar ne hissettiriyor?
- Bu konuya sürekli kafa patlatıyorum ve ardından “Tanrım! Yoksa bu bir orta yaş krizine mi giriyorum?” diye düşünüyorum.
Ne sonuca varıyorsunuz?
- Aslında hayatımdan memnunum. Ailemdeki herkesin sağlığı yerinde. Bu yüzden şikâyet edemem. İşlerim güzel. Yapacak daha çok şey, çalışacak daha çok yönetmen, yapmak istediğim daha çok şey ve henüz yolun başındaymışım gibi hissediyorum. Bir yandan da anı yaşamaya çalışıyorum.
Yaş almak mesleğinize nasıl yansıdı?
- Sanırım 20’li ve 30’lu yaşlarınızda şimdiki bu çeşitliliği bulmanız için biraz mücadele etmeniz gerekiyor. Farklı şeyler yapabileceğinizi kanıtlamalısınız. Bir oyuncunun 20’leri ve 30’ları adeta mayın tarlası gibi. Önemli olanın sadece oyunculuk yapmak olduğu bir yaşa gelmenin harika bir şey olduğunu düşünüyorum. Hayat tecrübelerim sayesinde, 40’larında ya da 50’lerindeki karakterlerin daha ağır ve karmaşık yanları olacağını düşünüyorum. Önümüzdeki 10-20 yılı iple çekiyorum.
Dünyaca ünlü bir starsınız. “Artık bu meslekte istediğim yerdeyim” diyor musunuz?
- Açıkçası diğer oyuncuları görüyor ve “ben böyle bir rol oynamadım, kimse bana bu tarz rol teklifleri yapmadı” diye düşünüyorum. Yani hâlâ yapacak çok şey var. Sanırım bu arzu beni motive ediyor.
HAYATIN EN ÜZÜCÜ YANI YARGILAMALAR
Modern hayatın en yıpratıcı ve üzücü unsurlarından biri de günlük bulvar gazeteleri ve dergilerdeki skandallar ve yargılamalar. İnsanlar, sanki kendileri benzer bir davranışta bulunmamış ya da hayatları boyunca öyle hissetmemiş gibi başkalarını yargılıyor. ‘Anna Karenina’ bu durumların hepimizin yaşadığı ve anlayabileceği şeyler olduğunu gösteriyor.
SİNEMAYLA ARAMDA ŞİZOFRENİK BİR İLİŞKİ GELİŞTİ
Annem beni ‘Rocky’ ve ‘Yıldız Savaşları’ izlemeye, anneannemse Fellini, Truffaut ve Godard filmleri izlemeye götürürdü. Yani küçükken sinemayla aramda şizofrenik bir ilişki gelişti. Yani ‘Sherlock Holmes’le ‘Anna Karenina’ kadar birbirinden farklı filmlerde yer almak çok tatmin edici. Ama itiraf ediyim patlamış mısır alıp Robert Downey Jr. izlemeyi de çok seviyorum.
BİR ALKOLİĞİ OYNADIM
Bu sezon aynı zamanda Steven Soderbergh’le ‘The Bitter Pill’ filmini çektim. Filmde 40 yaşında New Yorklu bir doktoru canlandırıyorum. Bunun yanında ‘Don Hemingway’ adında düşük bütçeli bir İngiliz bağımsız filminde rol aldım. Filmde bir alkoliği canlandırıyorum. Önümüzdeki yıl Noel Coward Tiyatro’sunda V. Henry’de oynayacağım.