Güncelleme Tarihi:
Artık her şeyin parayla ölçüldüğü, markaların konuştuğu çağımızda, çocukların acımasızlığı da düşünüldüğünde okullarda kıyafetlerin serbest bırakılması belki bu açıdan bakıldığında yanlış bir karar gibi görünüyor. Bazı psikologlar her ne kadar tek tip kıyafetin çocuk gelişiminde farklılık ve bireyselliği engellediğini savunsalar da, genelde yarım gün okula giden çocukların bu kadar kısa sürede etkilenebilecek olmalarının yanlış olduğunu düşünen eğitimcilerin sayısı da hayli fazla.
Türkiye’de okul sistemi, bireylerin disipline edildiği, hayata hazırlandığı temel kurumlar olarak görülüyor. Ders programı da yurt dışındaki okullara göre bu nedenle daha ağır. Eğitimde eşitlik ilkesi kabul ediliyor. Özellikle ülkemizde gelir dağılımının adaletsizliği düşünüldüğünde, bu uygulamanın eşitlik ilkesine ters düştüğü görülüyor.
Kıyafet serbestliğinden önce zaten eskisi gibi tek tip önlük yerine, her okulun rengini kendisinin belirlediği özel üniformalar giyiliyordu. Eğitimciler, bu yöntemin çocukta aidiyet, parçası olduğu toplulukla gurur duyma olgularını geliştirdiğini söylüyorlar.
Sorun devlet okullarında daha az düzeyde olsa da, özel okullarda gelir dağılımındaki farklılık daha çok ortaya çıkıyor. Özellikle burslu okuyan öğrenciler ile paralı okuyan öğrenciler arasındaki ayırım, forma olmazsa iyice belirginleşiyor. Zaten 1990 sonrası kuşak, anne babalarına göre çok daha özgüvenli, teknoloji sayesinde duyusal ve görsel hisleri çok gelişmiş, bağımsızlığına düşkün, çok küçük yaştan kararlarını kendileri vermeye alışmış bireyler olduğundan, okulun disipline edici ve kural koyucu özelliği forma serbestliği ile ortadan kalkıyor.
Bu cümle kulağa kötü gelse de, insanların bir arada yaşamak için bir takım kurallara uymak zorunda olduğu unutulmamalı. Bu kurallar, ilkokulda öğretilmeye başlanıyor, üniversiteye kadar devam ediyor. Önlük zorunluluğu bu kurallardan bir tanesi idi. Şimdi serbest bırakılınca çocuğun içinde, bütün kuralların yıkılabilir olduğu hissi oluşuyor ve benmerkezcilik ortaya çıkıyor.
Milli Eğitim Bakanlığı, 2015-2016 öğretim yılında bazı kısıtlamalar getirerek önlük zorunluluğunu kaldırdı. Özel kurumlarda ise velilerin en az %60’ının isteği ile önlüğe geri dönmenin yolunu açık bıraktı. Yetiştirdiği çocukların bireyselliğine çok daha fazla önem verdiği düşünülen pek çok özel okulun formaya geri döndüğü düşünülürse, devlet okullarında alınan bu kararın yanlış olduğu anlaşılıyor.