Güncelleme Tarihi:
* Sizi bir süredir “Galip Derviş”te Hülya Hemşire rolünde izliyoruz. Öncelikle diziye nasıl dahil olduğunuzu sormak istiyorum...
- Ben daha önce Kanal D’nin “Keşanlı Ali Destanı” dizisinde oynamıştım. Oradan bir tanışıklığımız vardı kanalla. Sonrasında yapımcımız Ahmet Kayımtu ile bu rolle ilgili görüşme yaptık ve ekibe dahil oldum.
* Teklif gelmeden önce “Galip Derviş”in uyarlandığı “Monk” dizisini izlemiş miydiniz?
- Eve, daha önce biraz izlemiştim. Görüştükten sonra daha çok izledim. Çok güzel bir proje.
* Hazırlıklar ne kadar sürdü?
- Ciddi bir ön hazırlığımız oldu. Yaklaşık 1,5 ay sadece okuma provası yaptık. Özellikle benim Engin Günaydın’la olan ilişkim dizide çok önemli olduğu için sürekli çalıştık. Ben ilk defa bir dizi için bu kadar hazırlık yaptım. İyi ki de yaptım, çünkü çok büyük yararı oldu. Bundan sonra yeni bir projeye başlarsam bu şekilde bir ön çalışma isteyeceğim. Oyuncuların set öncesi birlikte vakit geçirmeleri bile rolü etkiliyor, “Galip Derviş”le bunu anladım.
* Peki neler yaptınız o süreçte?
- Gayrettepe Emniyet Müdürlüğü’ne, Cinayet Masası’na gittik. Açıkçası giderken bir yararı olacağını düşünmüyordum ama orada çok ciddi bir gözlem süreci yaşadık. Onlar da çok samimi davrandılar. Bunun dışında ekiple birlikte yemeklere gittik. Bilinçli olarak birlikte vakit geçirmeye çalıştık, rolleri konuştuk. Öyle bir durum var ki ortada; adapte bir senaryoyu oynayacaksınız ve sizden önce birileri bunu çok iyi oynamış. O çıtayı tutturmanız gerekiyor. Bunu sağlayabilmek için hazırlık sürecinde çok çalıştık.
ŞİKAYETÇİ GİBİ GÖRÜNÜYOR AMA BU HEYECANI SEVİYOR
* Cinayetler, soruşturmalar... Diziye başlarken bunlar sizi korkuttu mu?
- Korkutmadı, çünkü kriminal çok sevdiğim bir tarz. Olay çözme dizilerini hep çok sevmişimdir. Yapı olarak da güçlü, cesaretliyimdir.
* Aksiyon sahnelerinde zorlandığınız oluyor mu hiç? Bu konuda yardım alıyor musunuz?
- Okulda düşmeyi, yumruk almayı, yumruk vermeyi öğreniyorsunuz ama tabii ki sette bambaşka bir hâl alıyor bunlar. “Galip Derviş”teki aksiyon genel olarak benim hoşuma gidiyor, zorlanmıyorum.
* Bize biraz da Hülya’yı anlatır mısınız? Size göre nasıl biri bu genç hemşire?
- Hemşire olarak çok sıradan bir hayatı olabilecekken Derviş’le çalışmaya başlaması her şeyi değiştiriyor. Hayatında sürekli bir adrenalin var. Şikayetçi gibi gözükse de aslında bu heyecandan çok hoşlanıyor. Ve bunu da zaman zaman dile getiriyor. Eğlenceyi, heyecanı seven, bir o kadar da tutucu tarafları olan bir kız. En çok sevdiğim özelliği, sevgi dolu olması. Ben öyle oynuyorum en azından. Hülya aynı zamanda bir anne. Küçük bir çocuğu var. Yaşından dolayı çok erken evlendiğini düşünüyorum. Ama dizide kocasını hiç görmüyoruz.
* Galip Derviş’le arasında nasıl bir ilişki var?
- Hülya’nın Derviş’le olan ilişkisini gerçekten çok seviyorum. Çünkü bir kadın-erkek ilişkisi değil onlarınki. Bambaşka bir şey. Tamamen insani. İçinde dostluk barındırıyor. Ama karı-koca kavgası yaşar gibi birbirlerini yedikleri anlar da oluyor.
* Sizin Engin Günaydın’la aranız nasıl? Sette anlaşabiliyor musunuz?
- Çok iyiyiz. Sadece Engin’le değil, Orhan Abi (Güner) ve Ersin’le (Korkut) de birbirimizi çok uzun zamandır tanıyormuş gibiyiz. Bu da diziye yansıyor zaten. Engin’le ikili sahnelerimiz çok var. O tabii ki deneyim olarak benden çok başka bir yerde. Bana çok yardımcı oluyor.
ESPRİLERİMİZ YÜKSEK KALİTEDE
* “Monk”u izlediğinizi söylediniz. Orada sizin canlandırdığınız karakteri takip ediyor musunuz? Size bir katkısı oluyor mu?
- Karakterlerin orijinallerini izliyorum, bana fikir veriyor. Ama defalarca izlememeyi tercih ediyorum. Çünkü karaktere kendimden bir şeyler katmaya çalışıyorum.
* Rol için stilinizde, genel görünüşünüzde bir değişiklik yaptınız mı?
- Evet. Daha kadınsı göstermek adına saçımın rengiyle oynadık. Hülya resmi ortamlara girdiği için biraz iş kadını görünümünde ve bakımlı olması gerekiyor. Bir bankacı zihniyeti var. Ama normal hayatında spor giyiyor.
* Komedi oynamak zordur derler. Sizce de öyle mi?
- Kesinlikle. “Galip Derviş” de durum komedisini en iyi çıkaran işlerden bir tanesi. Çok ince, yüksek kalitede espriler var. Bu benim çok hoşuma gidiyor. Farklı bir bakış açısı yarattığına inanıyorum.
ÜNİVERSİTEDEYKEN KASİYERLİK YAPTIM
* Bildiğim kadarıyla çocukluğunuzdan bu yana oyunculuk yapıyorsunuz. Mesleki anlamda kendinizi geliştirmek için neler yapıyorsunuz?
- Televizyona geçişim 19 yaşında oldu. Öncesinde hep tiyatro yaptım. Bu mesleğin en güzel tarafı, her şeyden beslenebiliyor olmanız. Size çay getiren adamdan sokaktaki kediyi seven kadına kadar herkes size bir şeyler katabilir. Önemli olan o anı fotoğraflayıp beyninize kazımak. “O kursa gidiyorum, bu workshop’a katılıyorum” gibi durumlara fazla inanmıyorum açıkçası. Hayatın kendisi bir workshop zaten. Oradan çekip kullanabilme meselesi bu...
* Peki oyunculukta sınırlarınız, kurallarınız var mı?
- İnanmadığım hiçbir şeyde oynamak istemiyorum. Sadece sevişme, öpüşme sahneleri değil bahsettiğim. Top bile oynayacak olsam, o kadını hakkıyla canlandıramayacaksam oynamak istemem. Öncelikle inanmam gerekiyor.
* İş hayatına erken yaşta atılmak, sizi nasıl etkiledi?
- Sadece oyunculuk yapmadım ben, üniversite hayatım boyunca kasiyerlik yaptım. Biraz Alman disipliniyle büyüdüm. Hep kendi harçlığımı kazandım. Şimdi de sevdiğim işi yapıyorum. Bakıyorum da bazı insanlar hiç yapmak istemedikleri işlerde ömür tüketiyorlar. Bense mesleğimi hediye olarak görüyorum. Bunun için çok mutluyum.
* Yalnız mı yaşıyorsunuz?
- Annemle babam ayrı. Ben annemle yaşıyorum. Annemi çok seviyorum, onunla olmak hoşuma gidiyor. O yüzden ayrı eve çıkmayı düşünmedim hiç.
* Hiç bir sinema filminde yer aldınız mı?
- Rahmetli Ersin Pertan’ın “Mazi Yarası” filminde oynamıştım. Ondan sonra herhangi bir projede yer almadım.
* Teklifler geliyor mu?
- Geliyor tabii. Şimdilerde görüştüğüm bir-iki proje var.
* Peki tiyatroya zaman ayırabiliyor musunuz?
- Bu sene bir oyunda oynayacaktım aslında ama bu diziyle ikisini aynı anda yürütebilecek durumda değilim. İki şeyi bir arada yapıp ikisini de başaramamaktansa,
bir tanesini yapayım, iyi yapayım derdindeyim. Ama tiyatroyu çok özledim. İnşallah ileride tekrar fırsat bulabileceğim.
AŞK GÖZÜMÜ KÖR ETMEZ
* Yoğun bir tempoda çalışırken özel hayatınıza zaman ayırabiliyor musunuz?
- Ayırıyorum, hiç öyle bir sıkıntım yok. Ekip olarak çok düzenliyiz. Sabahlara kadar çalışmalarımız olmuyor. Dolayısıyla bir-iki arkadaşımı görüp, ailemle zaman geçirebiliyorum. Haftanın iki günü bir yerde bir şeyler içebiliyorum.
Ben aşk hayatınızı kastetmiştim aslında...
- Aşka zaman ayırmayı seven biriyim... Ama aşkın gözünü kör ettiği tiplerden değilim...
FEDAKÂRLIK YAPMAYI ÇOK SEVMEM
* Hülya, güçlü ve fedakâr bir kadın. Siz de öyle misiniz?
- Açıkçası ben fedakârlık yapmayı çok sevmem. Öyle biri değilim. Biri için kendimi feda etmem. Biraz benmerkezciyimdir. Ama söz konusu emekse; işim için emek gösteririm. Sakin, sıradan yaşamayı seven biriyim. “Çok güçlüyüm, çok cesurum” gibi durumlarım da yok.