Güncelleme Tarihi:
1980’lerin tam ortasında İstanbul’da doğmuş birinin ister istemez maruz kaldığı ve dolayısıyla etkilendiği bir TRT gerçeği var. Biz o dönemin ağır dekorları, neon ışıkları, vatkalı elbiseleri içindeki kadınları izleyip, synthesizer’ın dolaşıma girmesiyle makineleşen altyapılar üzerine söylenmiş ağdalı şarkılar dinledik. Bir tür ‘neo-uzay’ çağı denemesi gibi... Hanım kadın Nalan Altınörs, beyefendi adam Yıldırım Bekçi... Ya da yarı arabesk, biraz fantezi bir klasik Türk müziği açılımı diyebiliriz o döneme. Zekai Tunca da bizim için döneme ait ikonik bir sembol ve ‘İmkânsız’ rüyalardan, fallardan bahseden yine dönemi simgeleyen müthiş bir şarkı. Yani baktığımızda ‘Seni Görmem İmkânsız’ın müziğinin referans noktalarını çok net özetleyen bir grup ismi.
Gruptan önce çok iyi dostuz. Hikâye de böyle başladı. Şans eseri tanıştık ve ilk görüşte dostluk diyebileceğimiz bir ilişki doğdu. ‘H2000’ festivalinde sahnede çalan grupları dinlemek yerine bütün bir festival boyunca birlikte şarkılar söyledik, bu kadar birbiriyle alakasız gözüken şarkıyı nasıl ezbere bildiğimize şaşırıyorduk. Arabesk, klasik Türk müziği, grunge, dark wave... Yollarımız kesişti ve o günden sonra da ayrılmadık. Her gün kahveler, sırlar, uzay, varoluş, hiçlik, bir yığın muhabbet, paylaşım. Grubu 2009’da bir arkadaşımızın dans stüdyosunda kutladığı doğum günü için kurduk. “Bir şeyler yapsanıza” deyince synthesizer, klavye, melodika ve mini moog gibi enstrümanlarımızı ortaya döküp iki şarkı yaptık, olaylar gelişti. Dostluk kökteydi, üzerine binlerce şey koyabildik. Müzik bir amaç değildi, ruhlarımız şenlensin, yeter.
Seni Görmem İmkânsız, Belçika’daki Glimps festivalinde vereceği konserden dönüp ayağının tozuyla bu akşam Borusan Müzikevi’nde sahnede. Biletler 20 TL. (212) 336 32 71