Güncelleme Tarihi:
Kitap, Haluk Bilginer’in doktor olma hayallerini de ortaya çıkardı. Haluk Bilginer, yıllar öncesinde kalan hayaliyle ilgili şunlary söyledi: "Babam bana bir mikroskop almıştı. İğnesiyle parmağımı deler, mikroskopta kanıma bakardım. Ölü sineklerin kanatlarını incelerdim. Aslında doktor olmak istiyordum. Bunu istememin asıl sebebi de kansere çözüm bulmaktı.
Benim hayatımın akışı on yaşında ettiğim bir yeminle değişti. Ailece pikniğe gitmiştik. O piknikte bazı çocuklar kekemeliğimle alay etmişlerdi. Hiç unutmam büyük bir çınar ağacının arkasına saklandım ve “Bir daha kimse benimle alay edemeyecek. Öyle şeyler yapacağım ki çok başarılı olacağım. İnsanlar gelecek ve benimle konuşmak isteyecekler. Ben de vaktim olursa konuşurum diyeceğim” dedim.
Ali Poyrazoğlu: Masanın altı Broadway’di
Kuklalarım vardı. Hep onlarla oynardım. Evde masanın altına bir kukla tiyatrosu kurmuştum. Yemek masasının kırmızı bir örtüsü vardı ve o bana tiyatro perdesi gibi gelirdi. Bir gün bir prodüksiyon hazırladım. Bir tane bebek ve bezden yaptığım köpek kuklası ile. Masanın altı Broadway oldu. Oyunun adı “Köpek Bıdık, Afrika Çöllerinde Vahşi Kargalara Karşı’ydı.
Anjelika Akbar: Marangozluğu severdim
Annemle babam çalışıyordu ve ben tek çocuktum. Bu nedenle kuklaların benim hayatımda önemli bir yeri vardı. İlginçtir, çocukluğumda marangozlukla ilgili şeylere çok ilgim vardı. İlgim o kadar yüksekti ki marangozluk ve yapılandırma araçlarına, küçük yaşlarda konser vermeye başladığımdan, annem elime birşey olacak diye çok korkardı.
Benim için en önemli oyuncak, telli arabaydı. Diyebilirim ki hiç kavga etmeden büyüdüm. Eve yemek yemeye bile gitmezdim. Onlarla yemek yerdim. Evcilik oyunu benim için çocukluğumda çok keyifle oynadığım bir oyundu. Çünkü herkes evinden birşeyler getirirdi. Kimisi kilim, kimisi de yemek. Mahalleden geçen, kuru ekmek toplayan amcalar vardı. Annem beni yanlarından zor alırdı. Ben hâlâ oyuncak alıyorum. Mesela geçen gün helikopter aldım.
Betül Arım: Fare zehiriyle intihara kalkışmıştım
12 yaşımdaydım. Bir gün balkonda oturuyordum. Karşımda da bir çocuk vardı, birbirimize bakıyorduk. Babam bana müthiş bir Osmanlı tokadı atmıştı. O gün yarım kutu fare zehiri içtim. Sonra bir mektup yazdım ve çorabımın içine koyup yattım. Sabah kalktığımda yaşıyordum. Mektubu yırttım ve bunu kimseye söylemedim.
Filiz Akın: Modacı olmak isterken
Ankara Koleji’nde parasız yatılı okurken iyi resim yaptığım söylenirdi. En çok hoşuma giden kağıttan bebek yapıp kendi tasarladığım kıyafetleri ona giydirmekti. Hatta bir keresinde ders çalışma saatlerimde bebeğime çizdiğim kürkü boyarken okul müdürü Cezmi Bey’e yakalanmış ve hafifçe azarlanmıştım. O zamanlar tekstilci ya da modacı
Demet Akbağ: Eşarptan Türkan Şoray
Annemin bize verdiği sarı eşarp vardı. O eşarp benim Filiz Akın peruğumdu. Bir siyah eşarp vardı o da Türkan şoray peruğum. Tiyatro ve sinema aşkım o yıllarda başlamıştı zaten...
Erol Günaydın: Undan kar yağdırırdım
Babamın kamyonu vardı. Erzurum’a, Kars’a, Iğdır’a gider, dağlardan pamuk getirirdi. Küçüklüğümde bana oyuncak olarak otomobiller ve kamyonlar alırdı. Bahçede topraktan dağlar yapardım. Anneannemin ununu aşırır, kar serperdim bu dağlara. Demek ki Erzurum’un o karlı yollarından gide gele, kar benim hayal alemimde önemli bir yere sahip olmuş.
Haluk Bilginer: Kansere çare bulacaktım
Babam bana bir mikroskop almıştı. İğnesiyle parmağımı deler, mikroskopta kanıma bakardım. Ölü sineklerin kanatlarını incelerdim. İlerleyen yaşlarda evdeki bazı ilaçları karıştırsam ne olur diye bile merak ettiğim ve bu tür
Hülya Koçyiğit: Film çekmek istiyorum
Bir oyuncakçı dükkanım olsa film makinesi tarzı bir oyuncak alırdım. Çünkü hep içimde bir eksiklik var. Ben de kendi filmimi çekmek istiyorum. Bu kadar film yaptıktan sonra artık kendi kendime küçük amatör filmler çekmek istiyorum. Montajını kendim yapmak, müziklerini kendim seçmek istiyorum. Onun için böyle bir oyuncağa şimdi çok ihtiyacım var.
Fuat Güner: Hayatım spordu
Neredeyse bütün çocukluğum topun peşinde geçti. Fenerbahçe genç takımına girdim. Beş sene profesyonel voleybol oynadım. Karayollarında ve özel bir şirkette mühendis olarak da çalıştım. Nitekim 8100 lira maaş alırken birden 125000 liralık bir cingıl yapınca ertesi gün mühendislikten istifa etim. Çocukluğumda hiç durmazdım, sabahtan akaşama kadar koştururdum.
Haldun Dormen: Ayağım hala sakattır
Şu an oturduğum eve yakın bir apartman vardı. Bu apartmanda da arkadaşım oturuyordu. Bir gün onunla bahçede
Müjdat Gezen:
Oyuncakçı çırağı oldumPerran Kutman:
İlk hatırladığım oyuncağım ve belki de arkadaşım demek daha doğru olur, ceviz masanın bacaklarıydı. Arkadaşım olmadığı için ceviz masanın bacaklarıyla konuşmak mecburiyetindeyim. Hep büyüklerin arasındaydım. Çok ilgi görüyordum ama bir taraftandan da yalnızdım. Bu yalnızlığımı da masanın bacaklarıyla konuşarak gidermeye çalışıyordum.