Oluşturulma Tarihi: Eylül 05, 2002 00:00
BİZİM basketçilerin kaderi, İstanbul'da ortalıkta dolaşan bazı üst düzey yöneticilere benziyor.Medyada örnekleri bol bulunan, iş áleminde de örnekleri görülen tuhaf adamlar bu üst düzey yöneticiler.Yaşamlarına bakarsanız doğuştan ‘‘üst düzey’’ler, genetik özellikleri nedeniyle seçilmiş gibidirler ve hayatta ne yaparsa yapsınlar, ne kadar başarısız olursa olsunlar, içlerinin ne kadar boş olduğu biraz dikkatlice bakılınca hemen anlaşılsa da ‘‘üst düzey’’ yönetici olma haklarını onların elinden almanız imkánsızdır.İşin tuhafı, zincirleme başarısızlıklardan sonra işsiz kalsalar da üst düzey yöneticidir bunlar, öyle davranır, kendilerini öyle algılatır ve öyle de yaşarlar.Bizim ‘‘12 dev adam’’ gibidirler yani. Sahada oynadıkları oyun beş para etmediğinde de ‘‘dev’’dir onlar. Yaşamları ve kafaları beş para etmediği halde hep üst düzeyde kalmayı başaran İstanbul'a özgü abuk tiplerle aynı kaderi paylaşır bu devler de ve işin tuhafı insanlar onları pek severler. Çünkü o insanlar, Türkiye'nin kişi başına düşen milli geliri 2 bin dolara yaklaştığı zaman da ‘‘En büyük Türkiye, başka büyük yok’’ diye bağırıp, mutlu olabilmektedirler.***İşin aslına bakarsanız bazı lakaplar insana yapışıyor ve siz ne yaparsanız yapın onu üstünüzden atamıyorsunuz.Şimdi nazik olmak uğruna isim vermiyorum ama yukarda saydığım doğuştan üst düzeylere birkaç örnek versem eminim ‘‘ama onlar çok başarılı’’ diye konuşacaksınız.Nedir başarıları diye sorsam, yine eminim aklınıza bir şey gelmeyecektir; çünkü bunların ortak özelliği şov yapmaktır. İmaj yaratırlar kendilerine ve asıl işleri de başarılıyı oynamaktır.Bambaşka bir açıdan meseleye bakarsak Kadir İnanır'ın başına gelenler de lakabı üstünden atamamanın özel bir durumudur.Kendine has davranışları olan bu sanatçımız, sonuçta tüm davranışlarının toplam sonucu olarak ‘‘Kadirizm’’ adıyla anılmaya başlandı.Örneğin akşam gece kulübüne gidiyor, ertesi gün gazeteler ‘‘Kadirizm dün gece kulübündeydi’’ diye
haber yapıyor.Basın toplantısı düzenliyor, ‘‘Kadirizm dün konuştu’’ diye haber yazılıyor.Dolayısıyla sonuç itibarıyla Kadir İnanır artık kendi yarattığı ideolojinin yaşayan biçimine dönüşmüş durumda.***Kadirizmin, ‘‘dev adamların’’ ve genetik üst düzeylerin paylaştığı kaderin örnekleri yurtdışında da var.Bunu en tipik örneği şarkıcı ‘‘Prince’’. Prens adından sıkılan şarkıcı bir gün durup dururken adını değiştirmeye karar verdi.Ancak bu sefer de insanlık áleminde konuşulan hiçbir lisanda telaffuzu mümkün olmayan bir işareti kendisine ad olarak seçti.Şarkıcı bu şekilde davranarak ‘‘isimlendirme’’ ideolojisine bir darbe vurmaya da çalışıyordu.Ancak işler istediği gibi gitmedi.Onun hakkında haber yazmak zorunda kalanlar, kim hakkında laf ettiklerini belirtebilmek için, anlamı ve adı olmayan işaret dışında onu tarif edebilmenin bir başka yolunu bulmak zorundaydılar.Sonunda formül bulundu.Şarkıcı, adı geçmesi gereken her haberde ‘‘The artist formerly known as Prince’’ (Daha önce adı Prince diye bilinen şarkıcı) diye anılmaya başlandı.Şimdi de bu ad ona yapıştı kaldı. ‘‘Daha önce adı Prince diye bilinen şarkıcı dün hastaneye kaldırıldı’’ türünden tuhaflıklar da İngilizce diline böylece girmiş oldu.***Tek isteğim şu: Artık İstanbul'da da bazı adamlar ‘‘daha önce üst düzey diye bilinen kişi’’ diye anılmaya başlamalı.Gerçekte bir dizi başarısızlık sonucunda bile insanlar mükafatlandırılmamalı, çalışma ve işini iyi yapma artık tek kriter olmalı.İstanbul da artık biraz modernleşmeli, feodal ilişkilerden kurtulmalı.Zamanı geldi de geçiyor bile bunun.
button