Güncelleme Tarihi:
Altı yıl önce yaptığımız röportajda size eşinizden şiddet gördüğünüz halde neden sustuğunuzu sormuştum. Güçlü bir kadınsınız, babanız cumhurbaşkanlığı, başbakanlık yapmış, etrafınızda korumalar var. İsterseniz oradan aldırtıp götürtebilirsiniz adamı ama bunu yapmadınız, nedenini de “Kocamı seviyordum, yapmadım” diye açıkladınız...
- Doğru. Kocamı sevdiğim için yapamadım. Kocama aşıktım, yapmak istemedim. Türk kadını maalesef tabu gibi saklıyor yaşadığı şiddeti. Üstelik bizim kadınımızın büyük çoğunluğu şiddet görüyor. Bazısı maddi olarak güçlü olabiliyor, yürüyüp gidebiliyor. Bazısının maddi sorunları olabiliyor, yürüyemiyor. Bunun tahsille de alakası var, her şeyle alakası var.
Sabretmek sonucu değiştirmiyor ama değil mi?
- Sonucu aynı oldu, doğru. Bir yere kadar gidiyorsunuz ama bir yerden sonra devam edemiyorsunuz. Şiddete “yeter, dur” diyorsunuz... Günümüzde kadın ölümlerini konuşuyoruz. Bu konuda Türkiye’de birtakım şeyler yapılıyor ama yeterli değil. Bir kadın, ayaklarının üstüne bastığı zaman yürüyüp gidebilir. Kadın üniversiteyi bitirecek, iş hayatına atılacak, kendi ayaklarının üstüne basacak, ondan sonra evlenecek. Doğrusu bu. Kadın bu yapıda olursa, erkeğin de ona bakış açısı farklı olacaktır. “Üniversite bitireyim de hemen evleneyim” diyen genç kızlarımızı gördüğüm zaman üzülüyorum.
BİR DAHA EVLENMEM ALLAH YAZDIYSA BOZSUN
Peki siz o evliliğinizin ardından bir daha şiddetle karşılaştınız mı?
- Hayır, asla.
Bir daha aşık oldunuz mu?
- Çok zor bir şey. İnsan hayatında bir veya iki kere aşık olabilir diye düşünüyorum. Hani derler ya “İlk görüşte aşk çok nadirdir” diye ama belki bir kere olur. Bazen de tanıdıktan sonra seversin, aşık olursun. Bunu yaşayabilir insan. Bundan sonra da olabilir, niye yaşamayalım? Evlilik başka bir şey, aşk, sevgi başka bir şey. Bugüne kadar hep “Evlenmeyeceğim” dediğim zaman gittim evlendim.
Yeniden evlenebilirim mi diyorsunuz?
- Hayır, büyük konuşmama kararı aldım. “Allah yazdıysa bozsun, evlenmeyeceğim, inşallah evlenmem” diyorum. Çünkü evlilik çok farklı bir müessese. Gerek yok gibi geliyor açıkçası. Ben hep bunu söyledim. Hatta bir röportajımda “Ben nikâhsız da çocuk doğurabilirim” demiştim. Bazıları kabul eder, bazıları kabul etmez. Bu benim kendi yapım. Ben evlendim, iki tane çocuğum oldu, ikisi de çok minicikti boşandığımda. Babasız büyüdüler. Ne farkı oldu? Bu gözle baktığım için seviyorsan, aşıksan evlenmenin çok gereği yok gibi geliyor bana.
EVLİLİK ANLAŞMASI DUYGUSALLIĞI GÖTÜRÜYOR
Bir gün evlenmeye karar verirseniz, evlilik sözleşmesini şart koşarsınız herhalde?
- Bunu düşünmem. Şirket anlaşması gibi geliyor bana, ondan dolayı istemem. Birinin bana şart koşmasını istemem, ben de şart koşmam. O tür anlaşmalar duygusallığı götürüyor.
Sizden yaşça küçük biriyle ya da maddi olanakları kısıtlı biriyle beraber olur musunuz?
- Ben bugüne kadar sadece kalbimin götürdüğü yere gittim. Çok mantıklı bir kadınım ama bu olayda sadece hislerimle hareket ettim. Diyeceksin ki yanlış mı yaptın? Hayır. Bugün dünyaya gelsem yine aynı şeyleri yaşamak isterdim. Doğrusu bu.
Başbakan kızıyken davulcuya kaçtınız...
- Evet. Hatta sonra şunu söylediler; “Kızını boş bırakırsan ya davulcuya gider ya zurnacıya!”
Şimdi de “Davulcu da olsa giderim” diyor musunuz?
- Hiç fark etmez, yeter ki siz huzurlu olun, kalbiniz önemli.
SAÇMA BİR OLAY YÜZÜNDEN ANNEMLE YILLARCA KÜS KALDIK
Biz Zeynep Özal’ı hep “başbakanın yaramaz kızı” olarak gördük. Ama siz, tanıyınca şaşırtan birisiniz. İmajınız ve siz, ayrı kişiler gibisiniz...
- Basın beni farklı yansıtıyor. Onun için kitap yazmak istedim ilk başta... Ben de herkes gibi büyüdüm. İyi yemek yaparım, iyi bir anneyim. Ev işini de bilirim. Her kadın gibiyim. Biraz daha özgür bir ruhum var ama biz ailece doğal bir aileyiz. Babam da ilk çocuklu başbakandı. Ben babam başbakan olduktan bir hafta sonra boşandım ama biz doğal yaşantımıza devam ettik. Ben herkes ne yapıyorsa onu yaptım ama başbakan kızı olduğum için göze battı. Babam beni her zaman destekledi. Annem de arkadaşım gibi. Hep çok farklı düşünen bir insan, “Önemli olan senin mutluluğun” der.
Annenizle yedi yıl küs kaldınız. Bu uzun küslüğün sebebi hanginizin inadıydı?
- İkimiz de oğlak burcuyuz. İkimizin de inadı aynı. Çok saçma, basit bir olaydan küstük ve yıllarca küs kaldık. Değmezmiş ama geçen yıllara yazık oldu.
Nasıl barıştınız?
- Tabii ki ben ufak olduğum için ben gittim, ona sarıldım. O da bana sarıldı. Hiçbir şey yokmuş gibi sarıldık birbirimize.
ÖZAL SOYADI HER KAPIYI AÇAR AMA ÇALIŞMAZSAN O KAPILAR KAPANIR
Babanızı çok sevenler, sizi sevmiyor olabilir mi?
- Babam hayattayken de hep şunu söylerdi: “Beni öldükten sonra daha iyi anlayacaklar ve sevecekler.” Nitekim de öyle oldu. Biz, halkın içinde bir aileydik. Ben eskiden Cumhurbaşkanlığı Köşkü’ne bakınca “Acaba nasıl bir yer?” diye düşünürdüm, benim babam orayı halka açtı gelsinler görsünler diye. Zamanla anlaşıldı kıymeti.
“Benim memurum işini bilir” laflarını eden bir başbakan olduğu için rüşvet konusu çok ön plana çıktı. Ama sonrasında görüldü ki, büyük servet sahibi değilsiniz...
- Evet, biz kazandığımız her şeyi emeğimizle yaptık. Ben çok küçük yaşlardan beri hep çalıştım. Önce hamburgercide, sonra bankada... Okul bittikten sonra yurtdışı da dahil olmak üzere her yerde çalıştım. Babam bize bunları öğretti. Özal soyadına sahip olmamın da çok faydası var tabii ki. Onun kızı olmak, bana dünyanın her tarafında kapıları açtı. Ama kapıyı açmak, o işi bitirmek değil. Eğer doğru çalışmıyorsanız, o kapılar kapanır.
BAŞBAKAN CUMHURBAŞKANI OLURSA, AK PARTİ DAĞILIR
Siz, aile olarak, Ak Parti’ye yakın mısınız? Mesafeniz nedir?
- Ben ailem adına konuşamam. İşlerimize bile karışmayız. Ama şahsi olarak konuşayım; ben ANAP’lıyım. Babamın ölümünden sonra ilk oyumu CHP’ye vermiştim. Sonraki oylarımı Ak Parti’ye verdim.
Neden?
- CHP’den beklediğimi bulamadım. Ak Parti bugün benim için doğru ve alternatifi yok. Ben önümüzdeki seçimlerde de şu şartlarda gidersek yine Ak Parti’ye vereceğim.
Oy verirken kıstasınız nedir?
- Benim için parti kıstası yoktur. Ama Ak Parti’den başka bir alternatif de yok. Ayrıca ben Tayyip Bey’i başbakan olarak beğeniyorum. Benim babam da kendisini çok severdi. Karizmatik de bir adam. Bundan sonraki seçimleri de alacağını söylüyorum. Cumhurbaşkanı da olacaktır.
Cumhurbaşkanlığı politikadan çekilmek değil mi?
- Hayır. Babamın döneminde cumhurbaşkanı olmak bu anlama gelmiyordu. Babamın başka planları hep vardı. Ama bu dönemde dediğiniz sistem artık oturdu. Ancak Tayyip Erdoğan cumhurbaşkanı olursa Ak Parti dağılabilir, çünkü ANAP da dağıldı. Benim için partiyi götüren insan başbakandır. Ve Başbakan cumhurbaşkanı olursa Ak Parti dağılır.
MEZARIN AÇILMASINI BİZ İSTEMEDİK
Aileniz, Turgut Özal’ın zehirlendiğine inanıyordu. Hatta bunu konu alan bir film ve dizi projesi hazırlandı ama ilk defa son dönemde bu konu ülke gündemine bu kadar net geldi...
- Evet. Daha önceki dönemlerde bunu defalarca dile getirdik ama hiçbir yanıt alamadık. Yıllarca bu konuda hiçbir çalışma yapmadı, şimdiki döneme kadar. Bence babamın olayı hâlâ kapatılmaya çalışılıyor ama ne olacağını göreceğiz. Mezarın açılmasını biz istemedik. Mezarın açılması onu rahatsız etmek gibi geldi bize. Başbakanlık teftiş kurulu bizim talebimizle bir araştırma başlattı. Savcılık da bu araştırma ile mezarın açılmasına karar verdi. Babamda zehir çıkması önemli değil. Önemli olan; bunun faili kim ve neden yaptı bunu? Şimdi bu saatten sonra nelerin olacağı önemli. Bu işin ucu, o dönemdeki bugün farklı pozisyonda olan birçok insana dayanacak. Yeter ki istensin.
Sizce bu soruşturmada dengeleri değiştirecek kişiler ön plana çıkarsa, sonuna kadar gidilir mi?
- Umuyorum ki gidilir. Her şey bir tarafa, 20 senede kimse bir şey yapmadı. Bu dönemde bu başladıysa, sonuna kadar gidilmeli. Çünkü herkesin başına gelebilir. Bunun altında yatan gerçek, Türkiye’nin bir yere gelmesinin istenmemesidir. O dönemin Türkiye’sinde Kürt sorunu halledilmek üzereydi. Türki cumhuriyetlerle anlaşmalar bitmişti ve çok güçlüydük. Ama bir şeyler engelleniyor. Bu yüzden her başbakanın ve her cumhurbaşkanının başına gelebilir.
SADE MEZAR YAPILMASI BENİ ÇOK MUTLU ETTİ
Mezar açıldıktan sonra babanızın naaşının hiç bozulmamış olması ne hissettirdi size?
- Hiç beklemediğimiz bir şeydi. Tüm vücudu, iç organları ve beyin olduğu gibi kalmış... Babam çok inançlı bir insandı. Ben babamın çıkarılmasına çok üzülmüştüm. Vasiyetinde “Öldüğümde beni hemen toprağa verin” demişti. O lahitleri falan da hiç sevmezdi, sade bir mezar isterdi. Şimdi ilk zamanki gibi sade bir mezarı var, lahit yok, bu beni çok mutlu etti. Bu çok önemli bizim için.
BABAMIN KİTABI ORTAYA ÇIKACAK
Turgut Özal’ın kendi yazdığı kitabı kimse okumamıştı, şimdi onu paylaşıyorsunuz...
- Evet, babamın yazdığı kitap ortaya çıkacak. Bu kitap için bir gazeteyle anlaşmak üzereyiz. Çünkü babamın yazdığı olay çok önemli. Biz bunu herkesin okumasını istiyoruz.
Peki, bu kitap yayınlandıktan sonra Türkiye’de bazı dengeler değişebilir mi?
- Yaşayalım görelim.