<b>Cüneyt ÜLSEVER </b>
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 01, 2003 20:04
Önce sevdiğini, sonra sevmeyebilirsen, zaten aşkın kendisi aşk!
Önce seni seven, sonra seni sevmeyebiliyorsa, aşkın yine kendisi aşk!
Maşuk dediğin sonradan düşman gibi gözüküyorsa, aşk bal gibi kendisi aşk!
Maşuk aşkın bizzat kendisi!
*
'Uğruna ölürüm', dediğiniz kişiye sonradan yolda bile rast gelmek istemediğiniz olmadı mı?
Yanından bir an ayrılamadığınız, sonradan sıkıcı olmuyor mu?
'Ben bunu sevemem!' dediğinize sonradan aşık olmadınız mı?
'Aşığım!', dediğinize sonradan 'Bu muydu!', diye sorduğunuz olmadı mı?
Aşkın kendisi aşk!
*
Kimse aksini söylemesin, öyle 15-20 yıllık falan aşklar yok!
Aşkın ömrü en fazla dört yıl!
*
Sonrası ayrılık mı?
Yoo! Şart değil.
Aşk pekala sevgiye, dostluğa, samimiyete, mahreme, eş olmaya, beraber çocuk yapmaya dönüşebilir.
Ancak, bunların hiç birisi aşk değil!
Aşkın sadece kendisi aşk ve aşk katiyen sevmek, samimiyet, mahremiyet, eş ve çocuk sahibi olmak değil.
Başka bir şey!
Virüs bulaşması ile yakalandığımız ateşli, hummalı, sanrı gösteren, devamlı uykuda gezdiren, kendi dışında hiç bir şeyden zevk aldırmayan, takatsiz bırakan bir hastalık!
*
Aşk sevgi doğurabileceği gibi nefret, hırs, kin, soğukluk, uzaklık, unutmayı da doğurabiliyor.
Kaç kişi tanırım ki, çok değil iki yıl evvel:
- Hayatımın kadınını buldum abi, onsuz yapamıyorum, dedikleri için sonradan:
- Oh kurtuldum be!, diye bayram yapmışlardır.
*
Sir Winston Churcill kendisini öven bir gazeteciye:
- Siz beni bir de karıma sorun!, der.
*
Aşkın kendisi aşk!
Aşk iksiri kavanozdan bir kere dökülünce maşuku zaten görmüyoruz ki!
Onu ne tanımaya, ne anlamaya, ne çözmeye çalışıyoruz.
Tamam, hasta olsa, üzülse, canı hafif sıkılsa kahroluyoruz.
Ama, onu çözmeye, tanımaya çalışmıyoruz.
*
Evlendikten kısa süre sonra:
- Aa! bu muydu aşık olduğum insan!, diye yakınan bir sürü insan tanıdım.
Aşk aşk iken ve dahi maşuk sadece ayna iken, gözümüz bir şey görmez.
Ten-ter bir beden oluruz ama onun kim olduğunu ne ona, ne de kendimize sormayız.
Ne zaman ki hastalık dönemi biter, gözümüz açılmaya başlar, işte o zaman maşuku sorgulamaya başlarız.
- Kim bu?, diye sorarız.
Gözümüzdeki aşk gözlüğünü çıkarınca, aynanın ayna olma görevi biter, onun kendisini görmeye başlarız.
Birden bire ortaya 'normal yurdum insanı' çıkar!
*
Yahut, daha biz kendi gözlüğümüzü çıkarmadan, o gözlüğünü çıkarır, biz henüz ne olduğunu anlamadan o 'gerçekleri' görmeye başlar.
- Son zamanlarda çok değiştin!
- Yoo, hep böyleydim.
- Demek ben fark etmemişim!
*
Eğer, aşık olduğumuz sonradan sevgiye dahi layık olmayan insan olabiliyorsa -halbuki o yine aynı insan-, bırakın nefreti, bırakın kızgınlığı artık fark etmediğimiz, fark etmek istemediğimiz insan olabiliyorsa; aşkın sadece kendisi aşk!
Her şeyi bir kenara bırakın:
Sevişmeler artık aynı sevişme değilse!
Artık burnumuzda tütmüyorsa!
Kanıksamaya başladıysa!
Belirli olgular karşısında ne tepki vereceğini, ne yapacağını, nasıl davranacağını tahmin edebiliyorsak; sadece ve sadece aşkın kendisi aşk!