Röportaj: Dilek DALLIAĞ
Oluşturulma Tarihi: Haziran 21, 2005 01:14
Türk sinemasının üç dev oyuncusu Hülya Koçyiğit, Ediz Hun ve Göksel Arsoy ‘Asla Unutma’ adlı dizi filmde biraraya geliyorlar. Her fırsatta ne kadar iyi dost olduklarının altını çizen üçlü, Yeşilçamlı günlerini ve oyunculuk serüvenlerini kahkahalar içinde Kelebek’le paylaştı.
- Anılardan başlayalım isterseniz...
Hülya Koçyiğit: Benim konservatuvarda talebe olduğum yıllar. O günlerde okula bir
haber geldi, ‘Memduh Ün Ankara’ya geldi ve seninle mutlaka tanışmak istiyor’ diye. Memduh Ün’ün yönettiği bir filmde Göksel Arsoy’a bir partner aranıyormuş. Bütün okul birbirine girmişti. Çünkü Göksel, Türk sinemasının en zirve aktörü o günlerde. İlk kez sinemamıza Avrupai, sarı saçlı, mavi gözlü bir yüz girmiş...
Memduh Ün adımı, benden önce piyasaya giren kız kardeşim Nilüfer sayesinde duymuş. Ama ben 15 yaşında bir çocuğum. Ankara’da Balin Oteli’ne buluşmaya gittim, Ün bana baktı ve ‘Sen daha çocuksun. Senin biraz daha büyümen gerek!’ dedi. Ben de ‘Ben kendimi büyük sanıyorum’ diye cevap verdim. İşte Göksel Bey, biraz büyük olsaydım Akasyalar Açarken filminde Filiz Akın’ın yerine ben olacaktım!
Göksel Arsoy: Bak bunu ben de bilmiyordum, hay allah! Ama olsun, biz yine de yıllar sonra birlikte rol aldık. Ben 1958 yılından bu yana 130’a yakın
film çekmişim. Hakikaten en rahat oynadığım insanlardan biridir Hülya. Ben daha özel bir anı anlatacağım. İki sene öncesiydi. Sabah kalktım gazeteye baktım ki Hülya Koçyiğit Acıbadem Hastanesi’ne kaldırılmış. Birden o kadar üzüldüm, üzüldüm ki, çıktım evin bahçesinde dolaştım ve insan olarak, arkadaş olarak, onu ne kadar sevdiğimi o gün hissettim. (Gözyaşlarına engel olamıyor) Hastaneye gittim hemen ve onu öyle yatakta görünce çok fena oldum...
- Ediz beyle de birçok filmde rol aldınız...
Hülya Koçyiğit: Ses Mecmuası’nın yarışmasına katılmam istendi. Kazanan gençlere altı tane film yaptırılıyordu. Oradaki elemeye kalan gençlerin arasında Ediz de vardı. Daha sonra Ediz’le Ajda Pekkan kazanmıştı yarışmayı. Ediz Hun’un ilk filmi olan ‘Genç Kızlar’da ben ve Türkan Şoray, Ediz’le birlikte oynadık. Türkan Şoray’la tek filmimiz o’dur zaten.
SANAT FİLMİ İYİ OLMADI
- Peki aynı filmdeki oyuncuların birbirine yakıştırılması durumu var mıydı?
Hülya Koçyiğit: Olmaz mı! Vardı tabii. Hollywood öykünmesidir.
- Benim hatırladığım filmlerinizde de öyle şuh kadın tavırlarınız olmadı...
Hülya Koçyiğit: Şuh değil ama bir kadının cinsel duygularla bakması, ya da onu işaret etmesi filmlerimde oldu. Mesela ‘Firar’ filmimde var. Orada hapishaneden kaçabilmek için resmen cinselliğini kullanıyor kadın.
- Peki 70’lerin ortası ve sonu nasıl geçti?
Göksel Arsoy: 70’lerin sonu ve 80’lerde ‘Sanat filmi yapıyorum’ furyası başladı. Sen entelektüel olarak sanat filmini kendi cebindeki parayla yapıyorsan, ben sana şapkamı çıkarırdım! Ama sen prodüktörün cebinden sanat filmi yapıyorum diye para alıp, o adamı da, o firmayı da batırıyorsan, ‘Niye böyle oldu’ dendiği zaman da ‘Halk anlamadı ben kendim için yaptım’ diye saçmalıyorsan sinemaya ihanet etmiş oluyorsun. Onlar da çok kötülük yaptı sinemaya...
- Peki Hülya hanım seyirci en çok hangisiyle sizi yakıştırıyorlardı?
Hülya Koçyiğit: Ediz’le yakıştırıyorlardı. Neredeyse 30 tane film yaptık onunla. Hıçkırık, Samanyolu, Kadın Asla Unutmaz gibi çok önemli filmlerdir. Belgin Doruk ile Göksel Arsoy çok yakışan çiftlerdi.
- Ediz Bey, Göksel Arsoy’la ilk kez mi aynı filmde buluştunuz?
Ediz Hun: İkimiz de jön olarak karşılıklı olarak hiç oynamadık. Dostluğumuz her zaman vardı ama iki başrol oyuncunun biraraya getirilmesi kolay değil tabii.
- Birlikte hiç anınız var mı?
Göksel Arsoy: Ediz milletvekili seçildikten sonra var...
Ediz Hun: Sevgili Arsoy, Ankara’ya geleceğini bana bildirmişti. Meclis’te o zaman Çevre Komisyon Başkanı’yım. Yanımdaki sekreter hanımlar çok heyecanlandılar, hatta kuaföre gittiler. Göksel Bey geldi, cici danışmanım Nuran Hanım’a döndü ve ‘Senin niye saçların böyle?’ dedi...
Göksel Arsoy: Hukuk danışmanı ve danışman hanımların ikisi de çok güzeldi. Ama ikisi de oğlan traşı gibi kısacık saçlıydı. Dedim ki ‘Ne hoş hanımlarsınız ama neden bu kadar kısa kestirdiniz saçlarınızı? Bir dahaki gelişimde saçlarınızı uzamış olarak görmek istiyorum.’
Ediz Hun: Sonra uğurladık Göksel beyi ve ben ertesi gün onlardaki değişimleri gördüm.
İkisinin de saçları, rengi değişmişti. ‘Göksel bey bu şekilde arzu etti’ dediler.
GENÇ OYUNCULAR ZEHİR GİBİ - Sinemanın üç devi olarak ‘Asla Unutma’ dizisinde biraradasınız. Heyecanlı mısınız?
Hülya Koçyiğit: Seyirci mutlu olacakmış gibi hissediyorum. Ama bizim sinema dönemlerimizde önce biz, sonra senaryo geliyordu. Şimdi ise televizyonda önce senaryo, sonra oyuncular geliyor. Senaryonun iyi olması reytingleri etkiliyor.
- Karakterlerinizden bahseder misiniz bu arada?
Hülya Koçyiğit: Ediz beyle biz karı-kocayı canlandırıyoruz. Göksel bey de, devlet tiyatrosu sanatçısı Serap Sağlar ile karı-kocayı canlandırıyor. Ediz beyle benim erkek çocuğumuz fidye nedeniyle kaçırılmış ve yıllarca çocuğumuza ulaşamamışız. Ama fidyeyi de vermişiz... Sonra bir erkek, bir de kız çocuğu evlat ediniyoruz. Bir gün gerçek oğlumuz çıkıyor ve esas dram ondan sonra başlıyor. Genç oyuncularımız eğitimli ve zehir gibi oyuncular!
Göksel Arsoy: Ben de güçlü bir ailenin reisiyim. Bir kızım ve bir oğlum var. Şirketimde parlayan bir çocuk var ama tuhaf, gizemli bir çocuk... O da işte Mert Kılıç. Bir intikam ve hesabın peşinde. Benim kızım Yeliz Akkaya ona aşık oluyor. Fakat bu arada bu ailenin kızı yani Bahar’a da Mert aşık oluyor. Hikaye çok iyi, yönetmen Nazif Tunç çok iyi bir rejisör ve genç arkadaşları da çok beğeniyorum, hepsi saygılı ve gelecekleri pırıl pırıl gençler. Nuran Devres zaten bu entrikaları çok iyi yazıyor.