Güncelleme Tarihi:
Doğa Rutkay kimdir? Sinema oyuncusu mu? Televizyoncu mu? Tiyatro oyuncusu mu?
- Hepsiyim elbette. Tecrübelerim bu yönde. Ancak tiyatro en iyi bildiğim iş. Her köşesinde gezindiğim, yabancılık çekmediğim, kâh eğlendiğim kâh sinirlendiğim yaşam alanım. Bu işin okulunu okudum ve ne şanslıyım ki okuduğum işi yapmaktayım. Kendimi en doğru tiyatro sahnesinde ifade edebiliyorum. Yardım almadan, kurguya, montaja gerek kalmadan, çırılçıplak kaldığım tek yer... Vazgeçemem, uyku kadar lazım bana!
İdeolojik yönü ağır basan sanatçı bir babanın kızı olmak avantaj mı, dezavantaj mı?
- Hangi taraftan keyif aldığına bağlı... Derin bir çocukluk geçirdim ben, her çocuk kadar renkli, oyuncaklı, kahkahalı da değildi üstelik... Bol mücadeleliydi. Babamı geç çözdüm, ancak ne şanslı olduğumu her iki yönden kullanabildiğimde anladım. Sonuç olarak dezavantajım bile arkadaşım oldu en az avantajım kadar...
Sizin ideolojik yönü ağır basan bir sanatçı olmamanız, babaya isyan mı yoksa kendi kişiliğini bulma çabası mı?
- Babama isyan aklımın ucundan geçmez. Babamın gölgesi, kanadı altında kalmayı her zaman yeğlerim. Her gün bir ders, her gün bir bilgi sağlar babam bana. İdeolojik yönümü babamın değil, Doğa’nın belirlemesini tercih ettim. Kendi arayışımı başlatmak istedim; fikirlerimi, inandığım ya da reddettiğim ne varsa kendim buldum. Zor etkilenirim ben. En çok kendi kurallarımı severim.
İDEOLOJİK BİR TAVRIM OLMADIĞINI KİM SÖYLEYEBİLİR
Babanız sizin ideolojik açıdan tavır almayan biri olmanızı nasıl karşılıyor?
- Her zamanki olağan saygısıyla; sevgi, özveri ve bol tartışmalı hayatımızda en ciddi ilişkimdir babam. Bana ne yapmam gerektiğini değil, yaptığım halde olabilecekleri sıralamayı tercih eder. Benim ideolojik tavrım olmadığını kim söyleyebilir? Bunu nasıl göstermek istediğim mühim konu. Pek çok alanda, pek çok çevrelerce sevilmiş biriyim. Net bir tavır hakimiyetinde olmak benim dengemi bozar sadece. Yoksa omurgası sağlam biriyim.
Peki ya babanızın arkadaşları?
- Ben her anlamda onların elinde büyüdüm. Altan Erkekli, Uğur Polat, Cezmi Baskın, Timur Selçuk, Can Yücel, Uğur Mumcu, Aziz Nesin... Çocukluğum dev adamların arasında geçti.
Babanızın ideolojik yolundan gitmemeniz onun arkadaşları tarafından yadırgandı mı?
- Zaman zaman eleştiriler, yorumlar, ikazlar almışlığım vardır elbet... Terbiyeli biriyim. Yumuşak karşılar ama yine bildiğimi yaparım. Söyledikleri hiçbir sözü unutmam elbette, ancak sadece aklıma yatanı seçerim. Ben renkli biriyim. Bunca yıl popüler kültür sayesinde paramı kazandım, şartlarımı sağladım. Şimdi şimdi “hayır” kelimesini kullanabilme şansı yakalamış bir oyuncu olarak düşününce; gülümsemek daha mühimmiş gibi geliyor.
SONUNA KADAR BABAMIN İZİNDEYİM
Aslında babanızın izinden gitseydiniz belki daha avantajlı olurdunuz, değil mi?
- Ben de babam gibi tiyatrocuyum. Ne kadar ünlü de olsam, para da kazansam, tiyatroya sadık kaldım. Bu açıdan bakıldığında babamın sonuna kadar izindeyim. Avantajımı kendim yarattım. Soyadım arkamdan geldi.
Çocukken evde okunan kitaplar, yapılan sohbetler, tanıdıklarınız sizde bir bıkkınlığa yol açmış olabilir mi?
- Bıkkınlık değil de bir doyum olduğu kesin. Boyumdan büyük işlere kalkıştım da diyebiliriz. Şimdilerde yeni yeni hatırlanan birçok bilgi, beni 5 yaşımdan beri takip ediyor.
Babanızın ve annenizin ideolojik kavgalarına tanık olmak, okudukları kitaplara aşina olmak, onların arkadaşlarıyla büyümek... Bütün bunlar, bugün baktığınızda sizin için bir “engin deneyim” kaynağı sayılabilir mi?
- Engin deneyim sahibiyim demek için sanırım bir 10 senem daha var. Öte yandan sahip olduğum sözcükler, yazılar, sesler beni ben yaptı. Annem ve babama bir kez daha teşekkür ederim. Bana merdivenin sonunu görmeme gerek kalmadan adım atmayı öğrettikleri için...
BEN MAGAZİN FİGÜRÜ DEĞİLİM
Sizin bir ideolojik görüşünüz yok mu? Tamam, babanızın kavgasını vermiyorsunuz, kendinize bir yol çizdiniz... Peki o çizdiğiniz yolda ideolojik bir tutumun hiç mi yeri yok?
- Bir ‘yaşam’ biçimim var ve bunu sergilemeye hiç ihtiyacım yok.
İlk çıkışınızı yaptığınızda anında bir “magazin figürü” haline dönüştürüldünüz. Bu canınızı hiç sıkmadı mı? Ya da yakınlarınızın canını sıkmadı mı?
- Magazin figürü olduğumu kabul etmiyorum. Bir figürüm sadece. Tiyatroda, sinemada, televizyonda...
Bugün babanızla, annenizle ve babanızın arkadaşlarıyla aranız nasıl?
- Olması gerektiği gibi. Büyük bir aşkla bağlıyım anneme ve babama. Hâlâ eğitimim devam eder, ev ödevi gibi çalışırım onlara daha fazla layık olabilmek için.
EN İYİ BİLDİĞİM ŞEY TİYATRO
Bu zamana kadar sinemada içinize sinen bir projede yer aldınız mı?
- “Gen” filmi heyecanlandırmıştı açıkçası... “Dersimiz Atatürk”teki Latife Hanım, “Bayrampaşa Ben Fazla Kalmayacağım” filmindeki gelin kız da öyle.
Tiyatro mu? Sinema mı?
- Tiyatro, en iyi bildiğim; sinema, daha azına sahip olduğum.
Sinemada içinde yer aldığınız bir projeyi beğenmediğinizde çıkıp “Ben bunu beğenmedim, olmamış” diyebilir misiniz?
- Demişliğim var. Ama kendi kendime...
GEZMELER TOZMALAR SIKTI BENİ, UZAKLARA KAÇTIM
Şehrin gürültüsünden kaçmışsınız. Neden?
- Uzaklara kaçtım. Kendimle bir yolculuk, macera peşine düştüm. Gezmeler tozmalar sıktı beni... Sadelik niyetindeyim. Başardım da. Şimdi huzurlu bir hayatım var. Lazım olan da buydu.
GEÇİM SIKINTISI CİDDİ MESELE
Dizi tekliflerini reddediyorsunuz... Neden?
- Bir süre haftanın tüm günlerini ıskalamak istemedim. Ancak üç-dört günlük işlere sıcak bakıyorum.
Dizi tekliflerine “hayır” dediğinizde bir geçim sıkıntısı söz konusu olmuyor mu sizin için?
- Geçim sıkıntısı ciddi mesele tabii. Fakat kazandığın kadar harcamaya başladığın gün şımarıklık yapabiliyorsun. Havuzum dolu şimdilik. Kendime yatırım yapıyorum.
ARALIK HEDİYESİ
Elele dergisi, aralık sayısında “R. Hakan Kırkoğlu’nun Kaleminden Astroloji 2011” kitabı hediyeli.