Güncelleme Tarihi:
Doğa sporları ülkemizde giderek yaygınlaşıyor. Giderek daha çok kişi deniz kum güneş tatilinden uzaklaşıp doğa ile bütünleşilebilen, zorlu ama bir o kadar da heyecanlı sporlar yapmaya başladı. Her geçen yıl daha çok kişi yamaç paraşütleriyle ile gökyüzünü, tüpleriyle sualtını ve ipleriyle dağları fethediyor. Ancak doğa sanıldığından çok daha acımasız. En küçük bir hata yaşamınıza mal olabiliyor.
Bunun en yakın örneği geçen ay ülkemizde gerçekleştirilen Hava Oyunları'nda yaşandı. Peşpeşe gelen ve ikisi ölümle sonuçlanan üç kaza ne olursa olsun asla kuşlar kadar özgür ve güvenli olamayacağımızı hatırlattı.
Yamaç paraşütü (Fransızcası parapant, İngilizcesi paraglider) dünyada 80'lerin başından itibaren yapılmaya başlandı. Türkiye'ye 1989 yılında geldi. Normal daire paraşütten oldukça farklı. En önemli farkı uçaktan atlamıyorsunuz. Paraşüt arkanızda açık olarak duruken bir yamaçtan aşağıya doğru hızla koşuyor, paraşütü şişiriyor ve sonra havalanıyorsunuz. İstediğiniz gibi yönlendirebiliyor, uzun süre havada kalabiliyorsunuz. Konacağınız yeri de siz belirliyorsunuz. Tabii şansınız yaver giderse ve tecrübeniz de yeterliyse.
On yıldır yamaç paraşütü yapan ve bu konuda en deneyimli kişilerden biri olan, hatta nikahını bile uçarken kıyan Hakan Öge ‘‘Riskli bir spor olduğu gerçek’’ diyor yamaç paraşütü için. ‘‘Yürüyüş dışındaki bütün doğa sporları riskli zaten. İnsanlar normal yaşamlarında alışık olmadıkları bir ortam içinde doğa ile mücadele ediyorlar. Ama doğa inanılmaz derecede güçlü. Onun kurallarına göre oynamak lazım. O kurallara uyulmadığı taktirde kazalar oluyor.’’
Malzeme kaliteli olmalı
Doğa sporlarında en önemli kural gerekli malzemeyi doğru yerde kullanmak. İster yamaç paraşütü yapın, ister sualtına dalın, ister dağlara tırmanın, malzemeyi doğru seçmek, ölüm yerine yaşamı seçmek anlamına geliyor.
Yamaç paraşütünde en önemli kazalar türbülans nedeniyle oluyor. Uçak yolculuğu yapanların iyi bildiği türbülans, kabaca hava girdabı olarak açıklanabilir. Yamaç paraşütü türbülansa çok duyarlı bir alet. Türbülans paraşütün simetrik ya da asimetrik olarak kapanmasına neden olur. Zamanında normal şekline getiremezseniz, alet hızla dönmeye başlar. Sürat çok fazla artar, hakimiyet kaybolur ve düşüş kaçınılmaz olur.
Bu yüzden türbülanslı havada yamaç paraşütü yapılmıyor. Türbülanstan etkilenmemek için çok deneyimli olmak gerekiyor. Önce çeşitli tekniklerle paraşüt normal haline getirilmeye çalışılıyor. Dönüş başladıysa üçüncü dönüşten sonra yedek paraşüt açılıyor.
‘‘Hava Oyunlarında, Ukraynalı paraşütçü türbülans yüzünden düştü. Bunun nedeni de kullandığı paraşütün iyi olmamasıydı. Kendi diktiği bir aletle uçuyordu ancak paraşüt daha havalanırken bile kapanma eğilimi gösteriyordu. Belki deneyimliydi, belki kurtarabilirdi ama malzemenin kalitesi onu ölüme götürdü’’ diyor Hakan Öge.
Yamaç paraşütünde en önemli kural deneyime ve hava koşullarına göre paraşüt seçilmesi. Paraşütler dört sınıfa ayrılıyor. Yeni başlayanların kullandığı birinci sınıf paraşütler düşük performanslı ama kapanma eğilimleri az. Dolayısıyla güvenli. Paraşütlerin sınıfı yükseldikçe performansları artıyor, ancak güvenlikleri azalıyor. Yani dördüncü sınıf bir paraşütü kullanabilmek için ciddi deneyimli olmak gerekiyor.
İkinci önemli kural asla uçurumdan atlamamak. Eğimli bir arazi olmalı bir aksilik durumunda vazgeçme şansınız olsun.
Çok iyi eğitim alınmalı
Üçüncü hayati kural kalkış anında rüzgarı karşıdan almak. Arkadan gelen bir rüzgarla uçulmuyor. Zaten kuştan jumbo jete kadar yeryüzünde uçan herşey rüzgara karşı kalkıyor ve rüzgara karşı iniyor. Rüzgarın sürati saatte 30 km.'yi aşmamalı. İdeali saate 10 km hızla esen bir rüzgar. Aynı şekilde inişte de rüzgar karşıdan olmak zorunda. Rüzgar arkadan alındığı zaman iniş çok süratleniyor ve kazalar olabiliyor. Hava Oyunları'nda ölümle biten ikinci kaza delta kanatçının sert rüzgarda inmesi ve kontrolü kaybedip ağaca çarpması nedeniyle oluyor.
‘‘Yapılan en büyük hatalardan biri de kalkış anında paraşütün düzeni konusunda gerekli özeni göstermemek’’ diyor Hakan Öge. ‘‘Şişirme anında paraşüt çok özenle açılmalı. İplerin çalı çırpıya takılmayacak şekilde çok düzgün olması gerekiyor. Uçanı paraşüte bağlayan oturağın çok özenle takılması gerekiyor.’’ İtalya'da bacak bağlantısının unutulması yüzünden iki kişi yaşamını yitiriyor. Sırf kalkış anında yana yatan paraşütünü düzeltmeden uçtuğu için düşüp yaşamını yitirenler de oluyor.
İniş de en az kalkış kadar tehlikeli. Ölümle sonuçlanan kazalar çok az ancak kafa göz yaran çok oluyor. Kask takmak işte bu noktada hayati bir önem taşıyor. Bir futbol sahası genişliğinde engelsiz düz bir arazi gerekiyor. Herhangi bir engel türbülans yapabiliyor ve kapanma bu sefer inişte olabiliyor. Yeterli irtifa olmadığı için yere çakılınıyor. İniş çok planlı olmak zorunda. Yeterli irtifa yoksa asla orman üzerinden geçilmiyor.
‘‘Tüm doğa sporları gibi denetimi zor olan bir spor. Bazıları arkadaşlarından öğrenmeye kalkıyor, çok tehlikeli. Eğitimi muhakkak bu konuda çok tecrübeli kurumlardan almak gerekiyor. Başta eğitim iyi olursa, parapant seçiminden kalkış inişe kadar yapılması gereken herşey öğreniliyor.’’
Geçtiğimiz yıl ölümlerin en çok görüldüğü bir diğer spor dalı da tüple su altına dalma ya da İngilizcesiyle scuba diving. Türkiye Sualtı Federasyonu Eğitim Kurulu Üyesi ve Caddebostan Balıkadamlar Spor Kulübü Dalış Okulu Başkanı İnkılap Obruk, ölümleri bilinçsiz dalmaya bağlıyor. ‘‘Ülkemizdeki dalış sayısı süratle artıyor. Sadece bu yıl 50 bin dalış yapıldığı tahmin ediliyor. Ve maalesef bunların 19'u ölümle sonuçlandı.’’ Türkiye'de, tüm dünyada olduğu gibi, sualtına dalabilmek için bu konuda eğitim veren bir kurumdan bröve almanız gerekiyor. Belli bir eğitimden sonra aldığınız bu bröve ile dünyanın her yerinde, bir dalış lideri eşliğinde dalabilirsiniz. Dalış sayılarınız arttıkça eğitiminize devam edebilir, brövenizdeki yıldızları arttırabiliriniz. Ancak ne kadar profesyonel olursanız olun uymak zorunda olduğunuz kurallar var.''
Asla yalnız dalmayın
En önemli kural yalnız dalmamak. Birlikte başlanıyor ve birlikte bitiriliyor. Bunun çok önemli nedenleri var. Öncelikle dalıcılar dalmadan önce birbirlerinin malzemesini kontrol etmek zorundalar. Malzeme doğru takılmış mı, tüplerde kaç bar hava var, eksik malzeme var mı gibi tüm kontroller karşılıklı yapılıyor. Sualtına inildiğinde ise partner, zor durumlarda hayat kurtarmak için gerekli. Sıkışma, sakatlanma gibi durumlarda sizi ancak eşiniz kurtarabilir.
Sualtında iki büyük tehlike var ve ölümlere çoğunlukla bunlar neden oluyor. Birinicisi emboli, ikincisi azot narkozu. Emboli, ‘asla hızlı yukarıya çıkma’ kuralının ihlali nedeniyle oluşuyor. Süratle yukarıya çıktığınız zaman, akciğerinizdeki hava, basıncın düşmesi nedeniyle hızla genleşiyor ve akciğer zarını yırtıyor. Zarın yırtılmasıyla birlikte kana hava kabarcığı karışıyor. Bu hava kabarcıkları da damarı tıkıyor. Bu da kısa sürede felce ya da ölüme neden oluyor.
Kurslar ciddi tehlike
‘‘Ama bizim asıl korktuğumuz derinlik sarhoşluğu da denilen azot narkozu’’ diyor İnkılap Obruk. 30 metreden sonra, yani basınç dört atmosferi geçince, solunan havadaki azot uyuşma etkisi gösterebiliyor. Bünyeye ve ruh haline göre değişik etkileri oluyor. Baş dönmesi, bulantı, kusma. Bir süre sonra narkoz dozu artınca dalıcıda pasif panik başlıyor. Dalıcı soluk alma aygıtı olan regülatörü ağzından çıkarabiliyor, yardım isteyemez duruma gelebiliyor. Pasif panikten başka dalıcı aktif paniğe de girebiliyor. Dalıcı saldırganlaşıyor ve kurtarıcıyı da tehlikeye sokuyor. O zaman onu kurtarmak çok zor oluyor. Bazen dalıcı, denge yeleğine aniden aşırı hava ile doldurup roket gibi yüzeye çıkıyor. O zaman da emboli tehlikesi oluşuyor. Yapılması gereken tek şey dalıcıyı 30 metreye çıkarmak. Bu yapılınca azot narkozu hemen sona eriyor. Artık dalış bitmiştir, yüzeye çıkılıyor.
‘‘Luben Şenol ve Barış Akgüç'ün Bodrum'da dalarken yaşamlarını yitirmelerinin nedeni de azot narkozu. Anladığımız kadarıyla onlar 70 metreye dalmaya kalkmışlar. Bu profesyonel bir dalıştır. Özel donanım ve deneyim gerekir. Amatör dalışta bu derinliklere inmek kesinlikle yasaktır. 43 metrede arkadaşları Mert, başım dönüyor işareti vermiş. Ona sen çık, biz devam edeceğiz, demişler. Bu asla olmaz. Beraber inilir beraber çıkılır. Çıkanın hayatı kurtuldu, devam edenler ise derinlik sarhoşluğu sonucu çıkamayarak öldüler.’’
Bir başka hayati kural ise mağara, batık gibi yerlere asla orayı çok iyi bilen bir rehber olmaksızın gitmemek. Antalya'da mağara dalışı yapan Alman çiftin, bu kuralın ihlali yüzünden yaşamlarından olduğu tahmin ediliyor. ‘‘Mağara dalışı için gereken rehber, kılavuz ipi gibi teknik donanımın olmadığını tahmin ediyoruz. Bu tür tedbir alınmadan yapılan dalışları önermiyoruz’’ diyor Obruk.
‘‘Pırtak gibi dalıcı okulları açıldı. Herkese iyi, kötü dalış brövesi veriliyor. Neredeyse para karşılığında veriyorlar. Bu tip kurslar ciddi tehlike. Kurallar tam öğretilmiyor. Bilenler de bu laçkalık karşısında kuralları ihlal ediyor. Bunu yabancılar da yapıyor. Türkiye'ye gelince nedense kuralları unutuyorlar’’ diyor İnkılap Hoca.
Dağda üç nokta ilkesi
Dağlar ise göründüklerinden çok daha acımasız. En küçük bir hata hem sizin hem ekip arkadaşlarınızın hayatına mal olabiliyor. İstanbul Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü Dağcılık İl Temsilcisi Doç. Dr. Attilla Erdemli ‘‘Kazaların büyük bir bölümü dağı küçümsemekten dolayı oluyor’’ diyor. Malzeme, dağcılıkta birinci öneme sahip. Dağcılıkta hayatınızı kurtaracak olan sadece ve sadece kaliteli malzeme. Ancak kaliteli malzeme sahibi olmak tek başına yeterli değil. Elinizdeki malzemeyi doğru yerde doğru zamanda kullanmayı bilmeniz gerekiyor.
Dağda ölüm sizi her yerde yakalayabilir. Duvar gibi bir dağa tırmanırken bir şey olmaz da yürüyerek çıkabileceğiniz bir yamaçta fotoğraf çekerken, tuvaletinizi yaparken uçurumdan yuvarlanabilirsiniz. Atılan her adım hesaplanarak atılmalı. Siz yuvarlanmazsınız, kayalar sizin üzerinize yuvarlanır. Temkinli değilsinizdir, oryantasyonunuz yanlıştır, geri dönemez, donar kalırsınız. Ancak 32 yıldır yurtiçinde ve yurtdışında çeşitli dağlara tırmanmış olan ve İstanbul Üniversitesi Dağcılık Kulübü'nde hocalık yapan Attile Erdemli kazaların çoğunu dağcıya bağlıyor ‘‘Yıldırım, çok ani hava değişikliği, deprem gibi olayların dışında kazalar genelde dağcıya bağlı nedenlerden olur’’.
Kazaya sebebiyet veren en önemli hatalardan biri dağcının deneyimine göre hedef ve rota çizmemek. Ekipte, deneyim dengesizliği olduğu taktirde ne deneyimli olan ne de deneyimsiz olan güvenliktedir. Hava koşullarını kollamamak ya da yanlış tahminler dağcılıkta çok acı sonuçlar veriyor. Dağlarda donarak ölenlerin büyük bir çoğunluğu o dağın koşullarını dikkate almayanlar ve mevsimi doğru seçemeyenler. Çığ dağcıların en büyük korkusu. ‘‘Ama’’ diyor Doç.Dr Attilla Erdemli, ‘‘çığ tehlikesi görülebilir bir şeydir. İyi bir dağcı çığın düşebileceği hava koşulların önceden bilir. Yapılan keşif gezilerinde çığ hatları saptanabilir. Böyle bir durumda dağa çıkmak ihtihar demekir.’’
Yarışma bir diğer tehlike. Dağcılıkta hırs ve çekişme özellikle çok iddialı dağcıların zaafı. Zamanın iyi kullanılması gerekiyor. Aksi taktirde aşırı yorgunluktan dolayı dikkatsizlik artıyor ve kazalar oluyor.
Kaya tırmanışlarında ‘‘üç nokta ilkesi’’ hayati bir öneme sahip. Yani mutlaka iki ayağınız ve iki elinizden üçü sabit olmak zorunda. Fotoğraf çekmek, çiçek koparmak, burun silmek nedenleriyle üç nokta ilkesi ihlal edilebiliyor, bu da kazalara neden olabiliyor. Tüm önlemlere rağmen dağcıların başına ‘‘dağ tutması’’ denen bir olay gelebiliyor. Dağcı yükseklere çıktıkça manik duruma geçebiliyor. Bu durumda dağcı aşırı konuşabiliyor, kahkahalar atabiliyor ve tüm bunların sonucunda tedbiri elden bırakıp düşebiliyor.