Güncelleme Tarihi:
Meksika sinemasıyla baş gösteren kesişen hikâyelerin farklı bir örneğini sunuyor Açlığa Doymak.
Zübeyr Şaşmaz’ın yönettiği ve Mete Horozoğlu, Hazar Ergüçlü, Didem Balçın, Ali Sürmeli, Uğur Çınar, Hakan Boyav, Musa Uzunlar ile Serkan Ercan’ın oynadığı film, insanın acılarla baş etme aşamasında çareyi ölümde bile bulmaya itilirken, nefsini kontrol edebilme sürecinin çeşitli yansımalarını ele alıyor.
Film, birbirlerinden farklı dünyalarda yaşayan üç insanın sıradan hayatlarının, ölümü dileyecek kadar büyük bir azaba dönüşmesi üzerine.
RUHSAL AZAP BEDENSEL ACIYLA YENİLEBİLİR Mİ?
“Ruhsal bir azap bedensel bir acıyla yenilebilir mi? İnsan en temel ihtiyacı olan yeme içme arzusunu bir amaç uğruna kesebilir mi” sorusunun cevabını arayan Açlığa Doymak bir yerlerde kesişen üç ayrı hikâye üzerine kurulu.
Sena başarılı bir tıp fakültesi öğrencisiyken, sol örgüt mensubu abisinin ani ölümüyle sarsılıyor ve hayatının akışı bir anda değişiyor. Örgüte katılan Sena, kendisini bir anda ağabeyinin davası içinde ve onun yarım kalmış işlerini tamamlarken buluyor. Dava için ölüm orucu bile mübah!
Diğer yanda bir güzellik salonunda makyöz olarak çalışan Burcu, sevgilisinin muhafazakar ailesi tarafından kabul görmediği için bunalımda. Kiloları nedeniyle kendi vücuduyla da barışık olmayan Burcu, nefsine hakim olabilmek için her yolu denese de dağılan psikolojisini yemekle ve alkolle düzeltmekten alamıyor kendini. Bir yandan da gördüğü kortizon tedavisinin yan etkisi olarak sürekli kilo alınca daha da mutsuz oluyor.
Üçüncü karakterimiz Eyüp, başarılı bir gazeteciyken ayak oyunlarına yenik düşerek işinden oluyor. Bombalı bir saldırıda sevdiklerini yitirdiğindeyse tek amacı intikam oluyor.
HALVET VE ÖLÜM ORUÇLARI
Birbirlerinden ayrı hayatlar sürse de bir şekilde yaşamları teğet geçen bu üç insan hayata karşı hem açlığı hem de doyumsuzluğu sonuna kadar yaşıyor.
Yapımcılığını ve yönetmenliğini Zübeyr Şaşmaz’ın üstlendiği filmin senaryosunda ise Şaşmaz ile birlikte Mustafa Çevik’in imzası var. Zübeyr Şaşmaz gençliğinin ilk yıllarında medya aracılığıyla takip ettiği ölüm oruçlarının kendisini çok etkilediğini ve tasavvuf felsefesindeki arınmayla ilişkilendirdiğini dile getiriyor.
Tüm bunların karşısındaysa insanların güzellik takıntısının filmin ana fikrine oturduğunu dile getiriyor. “Yaşadığımız dünyanın doyumsuzluğu insanları duygusal bir açlığa ve yalnızlığa itmekte. Bununla birlikte görüp irdelediğim bireylerin kendilerini ötekileştirmeleri ve bu ötekilerin zamanla sıradanlaşmış bir kibre dönüşmesi düşüncelerini de filmde anlatmaya çalıştım” diyen Şaşmaz senaryoyu beş ayda yazmış.
MAKYAJLA KİLO ALIP VERDİLER
Plastik makyajlar için özel olarak İngiliz plastik makyöz ekibi Steve Painter ve Simon Rose ile çalışan oyunculardan Mete Horozoğlu 15, Hazar Ergüçlü ise 20 kilo kadar zayıflamış gösterildi.
Didem Balçın ise tam tersine 15 kilo almış görüntüsüne kavuştu.
Ölüm orucu ve halvet (girdiği hücreden 40 gün boyunca çıkmayan bir adam var filmin senaryosunda) gibi bıçak sırtı konuları acılar, intikam ve bunlarla baş etme yöntemleri olarak aynı potada eriten ilginç bir film Açlığa Doymak.
Politik söylemlerini öne çıkarmadan insan doğasıyla ilgileniyor olması, samimi duruşu etkileyici.
Kurgusu, senaryosu, makyajı, Erkan Oğur imzalı müzikleri ve oyunculukları yerli yerine olan Açlığa Doymak, Türk sinemasının başarılı örneklerinden biri olarak öne çıkıyor.
HAFTANIN DİĞER FİLMLERİ
Çakalların dürüstlükle imtihanı
Tek karakter üzerinden ilerleyen komediler bir yana, Çakallarla Dans bir yana. Komedi gücünün dört ana karaktere eşit bir şekilde dağıldığı, dördünün oyunculuklarıyla şaha kalkan, gündemi iyi yakalayan kıvrak ve zeki bir senaryoyla beslenen Çakallarla Dans kısa sürede kendi hayran kitlesini edindi. Durum böyle olunca yönetmen Murat Şeker tabii ki fazla dayanamadı ve ikinci kez topladı kadroyu. Şeker’in yönettiği ve Şevket Çoruh, İlker Ayrık, Timur Acar ile Murat Akkoyunlu’nun oynadığı ‘Çakallarla Dans 2: Hastasıyız Dede’ vizyonda. Filmin hayran kitlesini memnun edip kendine yeni bir kitle edineceğini söyleyebilirim. Biraz beylik bir laf olacak ama belli ki filmi çekerken çok eğlenmişler, kimyalar iyice birbirini tutmuş, oyuncular ve yönetmen arasında bir kaynaşma yaşandığı her kareden belli oluyor. Ali Tanrıverdi ve Murat Şeker’in birlikte yazdığı senaryo ciddi bir gözlem ürünü.
Zamanda yolculuk
Bu hafta çocuklu ailelerin yolu tek bir filmden geçiyor; Benim Annem Bir Dinozor. 3 boyutlu olarak vizyona giren Güney Kore ABD ortak yapımı bu sevimli animasyon, izleyenleri filmin kahramanlarıyla birlikte 65 milyon yıl öncesine, dinozorların yaşadığı zamana götürüyor. Ernie, kız kardeşi Julia ve Max’le birlikte, Dinozor Müzesi’ndeki güvenliği atlatarak çok gizli bir fosilin sergisine girmeyi başarıyor. Yakalanmaları üzerine Ernie ve Julia, Max’lerin evine kaçıyor. Max’in babasının icat ettiği zaman makinasına giriyorlar, makina çalışıyor, bir müddet sonra kapılar açıldığında kendilerini yemyeşil bir vadide, dinozorların arasında buluyorlar. En yırtıcı olarak bilinen T-Rex dişisiyle karşı karşıya geldiklerinde vahşi dinozor onları yemiyor, aksine anneleri gibi sahipleniyor! Üç kafadarın gerçek yumurtalar çatlayıncaya kadar, geri dönmenin bir yolunu bulmaları gerek. Yoon Suk Choi, John Kafka’nın yönettiği ‘Benim Annem Bir Dinozor’ filminin Türkçe seslendirme kadrosunda İlker Ayrık, Oya Küçümen ve Özge Uzun gibi isimler yer alıyor.
Çalıntı eserle ünlü olmak
Brian Klugman ile Lee Sternthal’ın yönettiği ve Olivia Wilde, Zoe Saldana, Bradley Cooper ile Jeremy Irons’ın oynadığı Çalıntı Hayat, esinlenmeden çıkıp eser hırsızlığına giren bir olayı konu alıyor. Rory Jansen, yayımlanan ilk kitabıyla birlikte beklenmedik bir şekilde edebiyat dünyasında zirveye yerleşen genç bir yazar. Şaşırtıcı derecede yaratıcı ve özgün üslubuyla dikkat çeken genç yazar bir anda döneminin en iyi birkaç isminden biri olarak kabul görmeye başlıyor. Romanı ise dünya çapında tanınan ve eleştirmenlerin dahi büyük bir hayranlıkla karşıladığı bir yapıt artık. Ama yalancının mumu yatsıya kadar. Başarı ve şöhretin tadını çıkaran Ransen’ın çok sevdiği eşi dahil hayatta her şeye sahipken birden her şey tersine dönüyor. Felekten Bir Gece (Hangover) serisiyle yıldızı parlayan aktör Bradley Cooper, 10 yıl önce yazılan senaryo içinde düşünülen ilk isimmiş. Çalıntı Hayat’ta eseri çalınan yazarı Jeremy Irons canlandırıyor. Çalıntı Hayat, kelimelerle, yaratıcılıkla, yazıyla işi olan herkese tavsiye edebileceğim bir film.
Pilot kahraman mı, suçlu mu?
Uçak korkusu yaşayanlara pek de tavsiye etmeyeceğimiz sahnelerle açılıyor Uçuş. Ama uçaktan korkuyor olsanız da bu sahnelerde gözünüzü kapatın ve bu filmi izleyin, çünkü gerçekten etkileyici. Kaptan pilot rolündeki Denzel Washington ise Oscar’a aday olabilecek bir performansla geliyor. Polar Express, Beowulf, Christmas Carol gibi hikâyeden çok teknolojik şova dönüşen filmlerden sonra ünlü yönetmen Robert Zemeckis, Cast Away tarzında, yine etkileyici bir gerçek hikâyeyle geliyor karşımıza. Bu kaza ve kurtuluş hikâyesinin senaryosu havacılık tarihinin iki önemli olayından esinlenilerek yazılmış; 2000 yılında Pasifik Okyanusu’na çakılan Alaska Hava Yolları uçuşu ve 2001’de Airbus 330’u güvenle yere indirerek 300’den fazla yolcunun hayatını kurtaran Kanadalı pilotun hikâyeleri. Deneyimli pilot Whip Whitaker, uçuş esnasında gerçekleşen bir felaketin ardından zorunlu iniş yaparak yolcuların neredeyse tamamının hayatını kurtarıyor. Kazanın ardından Whip, kahraman ilan edilse de kazaya dair daha fazla şey öğrenildikçe bunun kimin hatası olduğuna ve o uçakta neler yaşandığına dair cevapsız sorular belirmeye başlıyor. Bir yandan kurtardığı hayatlar, hiç kimsenin o uçağı kendisi gibi indiremeyeceğini söylerken bir yandan da hakkında açılan mahkeme ile uğraşmak durumunda.