Röportaj: Reha ERUS
Oluşturulma Tarihi: Mart 23, 2007 00:00
Bu yıl 26.’sı düzenlenecek olan Uluslararası İstanbul Film Festivali, tarihinde ilk kez bir Türk yönetmenin; Ferzan Özpetek’in "Bir Ömür Yetmez" (Saturno Contro) filmiyle açılışını yapacak. Özpetek ve vazgeçilmez oyuncusu Serra Yılmaz ile İtalya’da konuştuk. Usta yönetmen, "Ölüm, benim için bir saplantı. Ölümden çok korkuyorum..." diyor.
n "Bir Ömür Yetmez" sanki "Cahil Periler"in devam gibi geldi bana.- "Cahil Periler", 1970’li yılları anlatıyordu. Yani benim İtalya’ya geliş dönemimi. Yoğun eğlence, çılgınlık, bilinçsizlik dönemim. Ama dönemden sonra çok şey değişti. Şimdi asla otokontrolümü yitirmek istemiyorum.
n Her filminizde olduğu gibi son eserinizde de yine ’ölüm’ var.- İnsanın hayatta olduğunu hissetmesi için başkalarının var olması gerekiyor. Bu duyguyu yoğun bir şekilde hissederek yansıttım. Belki ’ölüm’ benim için bir saplantı. Belki de ölümden çok korkuyorum. Ama beni en çok korkutan sevdiğim insanları yitirmek. Bunun için de hiç kimseden kopamıyorum. Her geçen gün daha da bağlanıyorum dostlarıma. Bu kaygılarım filmin karakterlerine de yansıyor. Mesela Lorenzo, geziler düzenleyerek, partiler vererek tüm gayretiyle dostlarını bir arada tutmaya çalışıyor. Antonio ise panik atak ve yalanlar söylüyor, tıpkı benim gibi. Diğer yandan gay yazar David, benim gibi yüksek egosuyla sürüyü peşine takıyor. Kısacası insanlar arasındaki derin şefkati anlatmaya çalışıyorum.
n Zaten film, yakın dostluk üzerine kurulmuş bir temaya sahip.- Filmlerim benim yaşamımın birer parçası ama asla otobiyografik değil. İçimde büyüyen duyguları dışarıya vuruyorum. Yıllardan beri aynı arkadaşlarımla birlikte yaşıyorum. Hayat dediğimiz bu yolda paylaştıklarımla birlikte olmak benim için en değerli ilke. Teknoloji o kadar hızlı ki, gelişmelere ayak uydurmak zorundayız. Cep telefonları, internet... Sürekli koşmamız gerekiyor. Bu da yaşamın ne denli çabuk geçtiğini gösteriyor.
n Her yeni filminizde oyuncu kadroları daha da kalabalıklaşıyor.- Evet, senaryo yazarken yeni karakterler gözümün önüne geliyor. Sıradan karakterler istemiyorum. Aksiyon getirecek, gerginlik yaratacak, yalan söyleme zorunluluğu doğuracak karakterleri yaratmaya çalışıyorum.
n Filmdeki sevişme sahneleri genelde kısa.
- Bu konuda tam bir faciayım. İlham bir türlü gelmiyor. Sadece öpüşmeler filan... Örneğin güzel bir gecenin sonunda şehvet ortamda kol gezebilir. Ama her zaman bir üçüncü şahıs sohbete maydanoz olur ve düşleri kursakta bırakır.
n Yine her filminizde olduğu gibi zengin yemek ziyafetleri var. Zaten filmin bir bölümü mutfakta geçiyor. Ama bu tanıdığımız bir mutfak, sizin evinizin mutfağı değil mi?- Evet, filmi ağustos ayında çekmeye başladık. Mutfağı büyük bir ev kiralamak istedik. Ama inanılmaz paralar istenince filmin bir bölümünü bizim evde çekmek zorunda kaldık. İyi de oldu. Sabahın köründe herkesin bir yerlerden sete gelmesi yerine birlikte olarak zamandan da kazandık. Kısacası iki ay bizim ev otel oldu.
ORHAN PAMUK’UN KAR ROMANINI ÇEKECEĞİM
n Filmin soundtrack’i de büyük övgü alıyor. Sofia Loren’in bile bir parçası var.- Bir miks yapmaya özen gösteririm. Şarkılar caz ve klasik müzik ağırlıklı oldu. Ama benim filmlerimin sadık sesi Sezen Aksu’dur. "Bir Ömür Yetmez"de yine Sezen Aksu’nun bir parçası var: "Bitmemiş Tango". Ayrıca Nil Karaibrahimgil’in "Pırlanta" şarkısına da yer verdik.
n Ve Serra Yılmaz...- Serra harika bir insan, harika bir oyuncu. Bu filmde yine kilit bir karakteri oynuyor. Onsuz bir film çevirmek mümkün değil.
n Yeni filminizi Türkiye’de çevireceğinize dair duyumlar aldık. Doğru mu?- Öyle bir proje var. Aslında küçüklüğümü anlatmak istiyorum. Anneannemi, annemi, arkadaşlarımı kadınlar arasındaki ev yaşamını... Ya da bir polisiye film. Ben imparatorluğun doğusunda yani İstanbul’da doğdum, büyüdüm. Şimdi yine imparatorluğun batısında yaşıyorum. Bu bakımdan kendimi çok şanslı hissediyorum. İkisi de evim.
n Bir de Orhan Pamuk projesi vardı.- Evet Orhan Pamuk’un "Kar" adlı romanını beyazperdeye aktarmak için iki kez bir araya geldik. Ama çok ayrıntılı bir proje olduğu için çekim tarihini ileri bir tarihe attık.
n Filmin jeneriğinde "Bu film Hrant Dink’e ithaf edilmiştir" yazıyor. - Aslında Hrant Dink, Serra’nın çok yakın bir dostuydu. Öldürüldüğü gün çok etkilendim. Dink, aşırı milliyetçilik ve irticanın kurbanı oldu. İfade özgürlüğü mücadelesinde hayatını kaybetti. Dink suikastı olduktan sonra hiç düşünmeden "Bir Ömür Yetmez"i ona ithaf ettim. Ama bu tür sorunlar sadece Türkiye’de olmuyor. İtalya’da bile var. Kilise ve ayrılıkçı Kuzey Birliği’nin tutucu düşünceleri de özgürlükleri sarsabiliyor.
n Son soru. Dünya sinemasından beğendiğiniz üç film... - Belki 20 kez seyrettiğim Jon Alwet’in "Çelik Manolya"sı, "Benim Afrikam" ve "Kızarmış Yeşil Domatesler"...
Gözlerimizle anlaşıyoruz l Ferzan Özpetek’le yine bir filmde berabersiniz. - Ferzan inanılmaz bir insan, büyük bir yönetmen ve harika bir dost. Birbirimizi çok iyi anlıyoruz. Gözlerimizle anlaşıyoruz.
l Filmdeki en kilit karakteri; Neval’i canlandırdınız...- Evet Neval tam bir cırcır böceği. İronik, iğneleyici ama istediği zaman sevimli, mantıklı ve açık sözlü oluyor.
l Ferzan ile "Harem Suare"de başladığınız sanatsal birliktelik dolu dizgin sürüyor.- "Cahil Periler" , "Arka Pencere" ve "Bir Ömür Yetmez"... Hepsi de sevgiyi ve paylaşmayı simgeliyorlar.
l Tercümanlığını yaptığınız Papa 16. Benedikt ile Türkiye günleriniz nasıl geçti?- Ben sadece görevimi yaptım. Kendisi çok soğuk kanlı ve saygı değer bir dini lider. Bende çok olumlu izlenimler bıraktı diyebilirim.