Güncelleme Tarihi:
BAHMAN GHOBADI FOTOĞRAFLARI
* “Gergedan Mevsimi”ni İstanbul’da çekme fikri nasıl doğdu?
- Hikayenin temeli İstanbul’da geçiyordu çünkü. Gerçek hikayedeki Mina da İran’ı terk edip İstanbul’a gelmiş, Batı’ya gidebilmek için uzun süre vize beklemiş.
* Peki Yılmaz Erdoğan ve Belçim Bilgin bu hikayeye nasıl dahil oldu, nasıl tanıştınız?
- Belçim, zaten eski arkadaşım. Sanırım sekiz-dokuz yıl önce tanışmıştık. Ama ben “Gergedan Mevsimi”ni asıl Behrouz (Vossoughi) için çektim. Ona bunun sözünü yedi yıl önce vermiştim. Kendime de “Bu konuyu mutlaka işlemen” gerek dedim durdum.
* Kendinizi filmin ana karakteri Sahel’le mi özdeşleştiriyorsunuz yoksa, o yüzden mi “Bu filmi çekmem gerek” diyordunuz?
- Doğru, ben de o şair gibiydim. Hem Sadegh Kamangar hem de filmdeki Sahel gibi... Behrouz da (Vossoughi) tıpkı bizim gibiydi. Ortak noktamız sürgünde olmak. Ülkemden ayrılmak istememiştim, devlet beni attı.
* Filminizde büyük bir sessizlik hakim, kendi sessizliğinizin yansıması mı bu?
- Filmi çekmeden önce Berlin’deydim. Orada depresyona girdim. İran’a gidemiyordum çünkü “İran Kedileri” filmim yüzünden geri dönersem beni hapse atacaklarını biliyordum. Sonra İstanbul’a geldim. Kültürü bana çok yakındı, burada Nuri Bilge Ceylan dahil birçok arkadaşım var. Nuri de bana “Bahman, burada kal” dedi. Üç ay boyunca aynı otelde konuşma olmadan kaldık. O sessizlik filmimi etkiledi. Bu arada Behrouz da çok fazla konuşmaz.
İRAN’DAN AYRILAN BAHMAN’I GÖMDÜM!
* Bunun sizin ustalık filminiz olduğunu iddia edenler var. Sizce de yeri farklı mı “Gergedan Mevsimi”nin?
- Bu film gerçekten farklı. “İran Kedileri” ya da “Kaplumbağalar da Uçar” gibi değil. Çünkü üzgündüm, hastaydım. Bu filmi yaptım, çünkü ölmek istemedim. Kendimi yeniden bulmak için çektim “Gergedan Mevsimi”ni. Diğer filmlerim bir romansa, bu filmim bir şiir.
* İşe yaradı mı, kendinizi buldunuz mu yeniden?
- Evet, artık eskisi gibi değilim. İran’dan ayrılan Bahman, benim için öldü, onu gömdüm. Şimdi yeni bir Bahman’ım ve sadece 4 yaşındayım. Yeni bir enerjim var. Bu filmi çekerken ruhumu ve hislerimi takip ettim. Amacım para kazanmak değildi. Oysa bu oyuncularla çok para kazanabileceğim bir gişe filmi yapmak o kadar kolaydı ki... Ama o benim sinemam olmazdı.
* Bağımsız filmler yapıyorsunuz ama bu kez ünlü isimlerle çalıştığınız için bir Hollywood filmi çekmiş gibi algılandınız. Monica Bellucci’yi seçmenizin gerçek nedeni de bu olabilir mi?
- Evet, Monica Bellucci, Beren Saat gibi isimlerle çalışmayı tercih ettim çünkü insanlar filmimi izlesin istedim. Ama kimse filmde Yılmaz Erdoğan ya da Beren Saat gibi oynayamazdı. Sahel’in farklı yaş dönemlerini canlandıran Caner’le (Cindoruk) Behrouz’un yüzü de birbirine çok benziyordu, bu yüzden de çok mutluydum. Onlar bana yeniden hayat ve umut verdiler. Bu deneyimim beni çok mutlu etti. “Gergedan Mevsimi” öz çocuğum gibi oldu, yeniden hayatı buldum.
HAYVANLARI İNSANLARDAN DAHA ÇOK SEVİYORUM
* Filmlerinizde mütemadiyen hayvan isimleri kullanmanızın nedenini de hep merak etmişimdir..
.
- Çünkü hayvanları insanlardan daha çok seviyorum. Onların bir sistemi var, İran ve Amerika gibi savaşmıyorlar, silahları yok. Kedilerin gözlerine baktığımda hayal kurabiliyorum ama beni etkileyebilecek insanlar bulmam çok zor.
* Filmdeki oyuncular sizden para almamış, bu doğru mu?
- Evet, hiçbiri almadı. Behrouz’a saygıdan geldiler. Bu filmin bağımsız bir film olduğunu biliyorlardı.
* Burada bir film daha çekmeyi düşünür müsünüz?
- Bu şehri çok seviyorum, İstanbul bana yeniden yaşam verdi. Artık ikinçi evim. Zaten burada bir ofis tuttum, iki yeni proje üzerinde çalışıyorum. Bir de animasyon projem var.
* Filminiz yasaklı olduğunuzdan kendi ülkenizde gösterime giremiyor ama etrafınızdaki İranlı arkadaşlarınızın film hakkındaki düşünceleri neler?
- Kanada’ya gittiğimde orada iyi bir reaksiyon aldım. Onlar için önemli olan Behrouz’un hikayesiydi. Behrouz, diğer filmlerinde olduğundan oldukça farklıydı. İran’da da pek çok kişi filmi Berhrouz, Monica ve Beren için de izleyecektir. Beren de orada çok meşhur.
BEREN SAAT ÇOK ÖZEL BİR OYUNCU
* Bu filmi çekmeye başlamadan önce, fikir edinmek için Belçim Bilgin ve Beren Saat’in dizilerinden ya da filmlerinden izledikleriniz oldu mu?
- Dürüst olmak gerekirse izlememeye çalıştım.
* Neden?
- Beni etkilesinler istemedim. Ama filmden sonra Beren Saat’in bir işini izledim. Çok özel bir oyuncu, çok tatlı ve iyi bir insan. Caner de aynı şekilde, tüm oyuncular harikaydı. Ama filmin tanıtımı için çok fazla şey yapılmadı. Bu da beni şaşırttı. Behrouz 35 yıl sonra sinemaya döndü, ona saygı duyulmalıydı. Sürekli Monica’yla ilgili haberler çıktı.
* İstanbul’da çekilen diğer yabancı filmleri görme şansınız oldu mu?
- “Argo”yu izledim. İyidi ama sonuçta o bir Hollywood filmi, çok büyük bütçesi var. Bir de hükümet eğer bağımsız Türk filmlerini desteklemezse, Türk sinemasını öldürür. Hollywood filmleri çok fazla desteklenirse ve sinema salonlarında ağırlıklı olarak o filmlere yer verilirse Türk sineması yok olur. Unutulmaması gereken bir şey var, Türk’lerin bu tarz reklamlara ihtiyacı da yok. Yani bu ülkede yabancı filmler çekilmesi o kadar büyütülmemeli... Daha fazla Nuri Bilge Ceylan’lar çıkartılması lazım asıl.
* “Argo”nun ironik bir yanı da var, Ben Affleck filmin İran sahnelerini İstanbul’da çekti.
- Onlar İran’a gitmek istediler ama gidemediler. İranlılar da oranın İstanbul olduğunu biliyor ayrıca...
* Siz de İran sahnelerini burada çektiniz...
- Evet, ama benim İran çekimleri için kullandığım mekanlar gerçekten orayı andırıyordu. Hatta “Gerçekten İran’a mı gittin?” diye soranlar oluyor.
BAZI DURUMLARDA ÖLÜM YAŞAMAKTAN DAHA İYİDİR
* Film, hakkında bir sorum daha var. Sahel ve Mina yıllar sonra bir araya gelme şansı yakalıyor ama Sahel bir türlü “Ben buradayım” demiyor, neden?
- Sahel, 75 yaşında, her şeyini kaybetmiş bir adam... Ben de onun yerinde olsam, eşime hayatta olduğumu söylemezdim. Çünkü bazen ölüm, onun durumunda olmaktan daha iyidir.
* Peki, Sahel’in birlikte olduğu genç kadın gerçekten kızı mıydı?
- Sana inanmıyorum, bunu neredeyse dört kez belirttim filmde. Ama olsun, insanların anlamaya çalışması, bu kimdi, bu kimdi demeleri, o labirent durumu hoşuma gidiyor.