Olimpiyatı bırak eğlenmeye bak

Güncelleme Tarihi:

Olimpiyatı bırak eğlenmeye bak
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 20, 2004 22:19

Atina Olimpiyatları’nın genç izleyicileri, yüzme, jimnastik, tenis gibi ‘klasik’ sporları değil, plaj voleybolu, dağ bisikleti, triatlon gibi ekstrem sporları izlemeyi tercih ediyor. Sponsor firmaların pazarlama yöntemleri müzik, dans, eğlence ve seks arayan 35 yaş altı gençlerin ‘ihtiyaçlarına’ yanıt veriyor.

Atina’da bir haftadır süren 28. Yaz Olimpiyatları’yla ilgili en çok konuşulan konuların başında doping skandalları, yolsuzluk iddiaları ve olmayan seyirciler geliyor. Yunan Olimpiyat Komitesi Yunanlıları stadlara ve salonlara nasıl çekeceğini düşünedursun, bazı yarışların seyircisi ise hiç eksik olmuyor. 35 yaş altı olimpiyat seyircileri klasik yüzme, jimnastik ve tenisi ‘sıkıcı, yaşlı sporu’ olarak görüyor. Onların aradığı heyecan, müzik, dans, eğlence ve seks. Aradıklarını buldukları yerler de ekstrem sporların yapıldığı sahalar. Plaj voleybolu, dağ bisikleti ve triatlon yarışlarında buluşuyorlar.

Buralarda DJ’ler yüksek sesle müzik yayını yapıyor, seyircileri dansa ve tezahürata çağırıyor. Plaj voleybolu takımlarındaki bikinili sporcu kızlar, şortlu yanık tenli erkekler ve devre aralarında dans eden seksi bikinili kızlar, yarışları maç olmaktan çıkarıp eğlenceli bir gösteriye dönüştürüyor.

‘Ellerinin üzerinde oturan, sessiz seyirci istemiyoruz. Burası tenis kortu değil’ diyor organizasyonu yapanlar. Gençlerin ilgisini bu yarışlara çekmek aynı zamanda bir pazarlama başarısı olarak gösteriliyor. Genç tüketicilerin tercih ettiği markaların sponsor olması ve başarılı pazarlama sayesinde ekstrem spor yarışlarının izleyicisi eksik olmuyor.

Gençlerin ilgi ve eğilimleriyle ilgili araştırma yapan uzmanlar, 20’li yaşlardaki gençlerin klasik sporlara olan ilgisizliğini şöyle açıklıyor: ‘Sloganları, her şey sonuncusundan daha iyi olmalı; daha büyük, daha hızlı, daha güçlü ve daha heyecanlı. Dolayısıyla tekrarlar, daha önce yüzlerce kez izlenmiş şeyler heyecan vermiyor.’

Ekstrem sporla uğraşanlar bedenlerinin sınırlarını zorluyor, adrenalini tavana çıkarıyor. İzleyenler de bir spor müsabakasından çok bir partiye gitmiş gibi eğleniyor. İşin özü; tenis kortlarının girişindeki ‘sessiz olun’ yazısı bile bu gençleri kapıdan kaçırmaya yetiyor.

2000 yılındaki Sidney Olimpiyatları’na giden seyirci sayısının, 1992’de Barcelona’da düzenlenenden daha az olduğu düşünülürse, Olimpiyat düzenleyenlerin işi zor görünüyor. Oyunlara seyirci çekecek ciddi pazarlama stratejileri geliştirmek için neyse ki 2008 Pekin Olimpiyatları’na kadar süreleri var.

Hindistan’da deterjan savaşları

Kuzey Amerika ve Avrupa’da pazar paylarını artık genişletemeyen şirketlerin Doğu seferleri sürüyor. Hindistan’ın İngiliz kolonosi olduğu 1888’de, bu ülkeye ilk kalıp sabunu satan Unilever’in saltanatı sallantıda. Rakibi Amerikalı Procter&Gamble’ın (P&G) Hint pazarında kendine yer açma çabaları, fiyat kırma savaşına dönüştü.


Unilever’in Hindistan’daki yerel şirketi Hindustan Lever Ltd., fiyat savaşının sürdüğü son üç ayda gelirlerinde düşüşler yaşandığını kabul ediyor ama bu mücadeleden galip çıkacaklarına inanıyor. Şirketin elini en güçlü kılan, pazarlama stratejisi ve dağıtım sistemi. Nüfusun yüzde 70’inin kırsal bölgede yaşadığı Hindistan’da, sabundan, deterjana, şampuandan çaya kadar tüm ürünlerin dağıtımı 20 bin kişiden oluşan, çoğu bisikletli bir dağıtım ordusu tarafından yapılıyor. Altı bin 200 kadın, ev ev dolaşarak Unilever ürünü pazarlıyor.

Kapı pazarlamacılarının sayısını 2005 sonuna kadar 25 bine çıkarmayı hedefleyen Unilever, bunun dışında iki buçuk milyon bakkala ulaşabiliyor. Bu rakam P&G’ın dağıtım yapabildiği bakkalların yüzde 65 fazlası. Unilever Hindistan’da 2.2 milyar dolarlık satış rakamına ulaşıyor, şimdilik P&G’nin 10 katı. Alım gücünün çok düşük olduğu ülkede Unilever ürünlerinin tanıtımı için özel gramajlar ve ambalajlara başvuruluyor. Çamaşır deterjanı, şampuan, hatta diş macunu bile yarım rupi’ye (bir dolar) küçük paketler halinde satılıyor. Hintlilerin çok büyük çoğunluğunun çamaşırlarını elde yıkadığından yola çıkan şirket, çamaşır yıkamada kullanılması için kalıp sabun üretiyor.

BOLLYWOOD VE KRİKET

Hindustan Lever, ürün tanıtımlarında da yerelliğe önem veriyor. Reklamlarda Hindistan sineması Bollywood’un yıldızları ve kriket oyuncuları kullanılıyor.

Unilever’in başarı tablosu P&G’yi korkutmuyor. Uzun vadeli yatırımı düşündüklerini belirten P&G’nin Hindistan temsilciliği, pazarın yeterince büyük olduğunu, dünya nüfusunun altıda birinin bu ülkede yaşadığını ve herkese ‘ekmek’ olduğunu söylüyor.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!