Okumuş, kariyer sahibi ve yakışıklılar ama tek düşündükleri şey su topu

Güncelleme Tarihi:

Okumuş, kariyer sahibi ve yakışıklılar ama tek düşündükleri şey su topu
Oluşturulma Tarihi: Haziran 13, 2010 00:00

İşte karşınızda, 20 yıldan beri ilk kez, Avrupa’da A Grubu’na yani birinci lige çıkan Türk Milli Su Topu takımı. Onların diğer 11 ülke takımından farkları, sadece sporcu olmayıp aynı zamanda çalışmak zorunda olmaları. Neyse ki spor da yapıyorlar kariyer de. Hepsi profesyonel iş hayatında da, havuzda olduğu kadar başarılı. 18 kişilik takımda 9 oyuncu mühendis. Pek çoğu başarılı firmalarda çalışıyor, bir kısmı kendi firmasını yönetiyor. Türk Milli Su Topu Takımı, ofisle havuz arasında mekik dokuyor.

Takımın en deneyimli oyuncularından biri, 35 yaşındaki Emre Uslu. Tekstil sektöründe çalışıyor. Evli ve 4 yaşında bir erkek çocuk sahibi. 1995’ten beri takımda. Milli Takım hayatının bir parçası, hatta belki de havuzda döktüğü terle büyüttüğü ikinci çocuğu. “Hanımdan kırmızı kartı yedim, bu sene bırakıyorum” diyor. “Ne iş hayatıyla ne de ev hayatıyla dengeleyemiyorsunuz. Her gün 2-2 buçuk saat antrenman yapıyoruz. Bazıları gündüz oluyor, hatta günde çift antrenman yapılıyor. Ben kendi işimi yaptığım için avantajlıyım, ortaklar idare ediyor. Ama tabi ister istemez işten geri kalıyorsunuz. Ekstra çaba sarf etmeniz gerekiyor. Başka türlü işler yetişmiyor” diyor.

KAMP SÜRESİ MAAŞTAN KESİLİYOR

Oyuncuların hepsi ya okuyor ya da çalışıyor. Havuzda rakipleri olan diğer ülke oyuncuları çoğunlukla profesyonel, yani sadece su topuna ve maçlara konsantre oluyor, buradan para kazanıyorlar. Bizim sporcularımız ise beyaz yakalı çalışanlar. Ofis ve havuz arasında mekik dokuyorlar. Takım antrenörü Sinan Turunç, tüm bu zorluklara rağmen, sporcuların ellerinden gelenin en iyisini yaptığı görüşünde: “Kamplarımız diyelim ki 12 gün sürüyor. Pek çok oyuncum 5-6 gün izin alabiliyor. Geriye kalan 1 hafta 10 günü maaşlarından kesiyor işverenleri. Ama oyuncularım ona bile razı.”
Ona göre başarının sırrı, her şeye göğüs gerip uzun yıllar bıkmadan usanmadan birlikte çalışmak. Takım ana hatlarıyla şeklini 1995’te almış. O zamandan bu yana çok sınırlı sayıda oyuncu değişmiş. Yıllarca birlikte çalışa çalışa, artık birbirilerinin gözünden ne demek istediğini anlamaya başlamış, konuşmadan anlaşır duruma gelmişler.

LİG BAŞLAYINCA PATRONLAR ÖZLEYECEK

İşte tüm bunlara göğüs geren takım, şimdi A Grubu’nda, ama asıl zorluk bundan sonra başlıyor. Milli Takımdan Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi Uğur Üstünel, daha iddialı bir dönemin; takımı ve elbette Türkiye’yi havuzda beklediğini anlatıyor: “A’ya çıkmak tabii çok güzel bir şey. Ama daha zor olan, sürekli grupta kalabilmek. Amacımız bir Avrupa Şampiyonası oynadıktan sonra tekrar B’ye düşmek değil. O nedenle daha çok çalışmamız lazım. Rakiplerimiz zorlu. Kimi dünya kimi Avrupa şampiyonu. Şimdiden bir sonraki hedefe nasıl ulaşacağız onu düşünmeye başladık.”
/images/100/0x0/55ea5a6af018fbb8f87a68ed

Anlaşılan o ki, maçlar başlayınca eşler kocalarını, patronlar da çalışanlarını zor görecek.

PERESTROYKA KURBANI TÜRKİYE

1991 yılına kadar, Avrupa’da A Grubu’nda 16 takım yer alıyordu. Soğuk Savaş rüzgârının şiddetli estiği, dünyanın Doğu ve Batı yarımküre olarak bölündüğü yıllarda, yani 1966 ve 1987’de Türkiye iki kez gruba girmeyi başardı. 1991’de Sovyetler’in tarihe karışmasıyla ligin yapısı değiştirildi ve birinci lig yani A Grubu’ndaki takım sayısı 12’ye indirildi. İşte o zamandan bu yana Türkiye hiç A Grubu yüzü görmedi, ta ki bu yıla kadar. Ama ne pahasına...

KIZLAR GÖRÜNÜŞE ALDANMAYIN İKİ KERE DÜŞÜNÜN

Geniş omuzları, fit vücutları var. Evet hepsi de kariyer sahibi, okumuş çocuklar. Üstüne üstlük bir de Milli Takım’da oynuyorlar. Gözünüze ideal erkek arkadaş ya da ideal eş gibi görünebilirler. Ama durun ve iki kere düşünün. Çünkü hayatlarının merkezinde ne işleri var ne anneleri. Tek düşündükleri şey su topu. Takımın kaptanı, bilgisayar mühendisi Oytun Okman. “Evli arkadaşlarımın eşleri bu kadar tolerans göstermese, ne yaparlar bilemiyorum. İşe gidiyorlar, işten çıkıp antrenmana geliyorlar. Eve gitmeleri akşam 10-11’i buluyor. Eşi kocasını gece yalnızca 1-2 saat görmeye razıysa, bu şanslı bir erkektir” diyor. Serdar Hakyemez, evlenmek üzere. Ama antrenmanlar üstüne bir de iş hayatı çok yoğun olunca, düğün organizasyonundan mobilya seçimine kadar her şey müstakbel geline kalmış.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!