Güncelleme Tarihi:
OKAN BAYÜLGEN - ŞİRİN EDİGER FOTOĞRAFLARI
Yaşam felsefeni bizimle paylaşır mısın?
- Einstein’dan arakladım ve kendime uyarladım. Biliyorum, uyarlamak için Einstein çok iddialı bir isim ama madem ki birinden esinleniyorum, esinlendiğim fikir, bana bunu yaptıracak kadar güvenilir olsun... a’ya “hayattaki başarı” diyecek olursak şöyle bir formüle inanıyorum: a=x+y+z. Buradaki “x” çok çalışmak, “y” gülmek, “z” de çoğu zaman çeneyi tutmasını bilmektir.
İkonların var mı?
- Tabii ki var, “ikonum yok” diyenler yalan söylüyordur. Çünkü kadınlar 7 gün 24 saat birbirlerini gözlemlerler. Hatta gözlemlemek tabiri hafif kaçıyor olabilir bu durumu tanımlamak için. Biz birbirimizi çok yakından takip ediyoruz, haliyle de bir süre sonra etkilenmeler başlıyor. Moda endüstrisi de tamamen bu dinamikler üzerinde dönmüyor mu zaten? Dolayısıyla herkesin ikon ya da ikonları vardır. Benimkiler Edie Sedgwick, Jane Birkin, Brigitte Bardot, Uschi Obermaier... Çoğu maalesef yaşamıyor artık ya da bu işlerden ellerini ayaklarını çektiler, dolayısıyla sınırlı bir arşive sahibim. O yüzden aynı fotoğraflara binlerce kez bakmışlığım vardır herhalde. Yine günümüzden de beğendiğim kızlar var: PJ Harvey, Alexa Chung, Alice Dellal gibi.
KOCAM YAPTIĞI HER İŞTE EN SON NOKTAYA ULAŞMIŞ
Artık güçlü bir adamın eşi ve bir anne olarak, iş hayatında dengeyi nasıl kuruyorsun?
- Tüm bunlar arasında denge bulmak oldukça güç; çünkü her biri için kapsamlı zaman ayırmak gerekiyor. Ama istedikten sonra her şeye yetişmek mümkün, organize olmak çok önemli. Duygusal anlamdaki dengeye gelince, ben hiçbir zaman kocama başarı anlamında ulaşmaya kalkışmam; çünkü bana göre o zaten her yaptığı işte gelinebilecek en son noktaya ulaşmış biri. Ayrıca eşler arasında bu tip bir rekabeti de çok saçma buluyorum. Bir aileye bir iddialı kişi yetmeli, yoksa problem çıkar. Kendi adıma işime konsantre olmaya ve onu iyi yapmaya gayret ediyorum, başka bir şeyle de ilgilenmiyorum. Başarı, bunların yapılması koşulunda bir sonuçtur.
Sen de stilinle öne çıkan bir kadınsın. Bize biraz kendi stilini anlatır mısın?
- “Stilim şudur” diyemem, çünkü olaya kostüm olarak baktığımı anladım yıllar içerisinde. O günkü ruh halimi en iyi yansıtan bütünsel bir seçim yapmaya çalışıyorum giyinirken. Bu nedenle beni o anın dünyasına en çok yaklaştırabilen parçaları tercih ediyorum. Bence zaten stilin tanımı da bu olmalıdır, seni ve karakterini en doğru biçimde dışa vurabilen seçimleri yapmaktır. Bir de üzerimdekilerden yalnızca birinin iddialı olmasını sağlarım. Örneğin iddialı bir kazak giyiyorsam seçtiğim diğer elemanların hepsini nötr kılmaya çalışırım.
Gardırobunun değişmeyen parçaları neler?
- Sevdiğim müzisyenlerin ve grupların tişörtlerini edinmeyi seviyorum.
KALABALIK BİR AİLE OLMAYI İSTİYORUM
Okan Bayülgen söz konusu olduğunda, pek çok kadın seni hem deli gibi kıskanıyor hem de bu kadar zor bir insanla birlikte olduğun için üzülüyor. Hangi yoruma katılıyorsun?
- İkisinde de haklılar.
Şu an yürüttüğün ve sana heyecan veren projeler neler?
- Mavi Jeans’in “Taze geldi” koleksiyonu için bir proje yapıyoruz, çok heyecan verici. Çok fazla bilgi veremiyorum maalesef, önümüzdeki günlerde online olacak.
Özel hayatında yeni projeler neler? Başka bir ülkeye taşınmak, bir çocuk daha yapmak...
- Avustralya’da sörf öğrenmek gibi bir hayalimiz var, ne zaman ve kaç kişi olarak gerçekleştireceğimizi ikimiz de bilmiyoruz. ıleride olabildiğince kalabalık bir aile olmayı çok isterim.
İki yaratıcı beyin olarak ileriki yıllar için bir projeniz var mı?
- Evet muhteşem bir proje var, okumayı seven insanlara bu imkanı sağlarken, aynı zamanda karınlarını da doyurmak yönünde bir sosyal proje üzerinde çalışıyoruz. ıkimize ve bizimle çalışan tüm ekibe çok heyecan veren kapsamlı bir proje olacak.
TWITTER MESAJI
40 kelimelik bir Twitter alanın olsa, hangi mesajı vermek isterdin?
- Twitter’da fazla vakit geçirenin işi rast gitmez.
ÇOK POZİTİF İNSANLARLA AYNI ORTAMDA KALAMIYORUM
Hayatta en sevmediğin şeyler neler?
- Nefret ettiğim çok ama çok şey var, Okan’la mütemadiyen her şeyi eleştiriyoruz, onun da hayattaki çoğu şeyden nefret etmesine bayılıyorum. Çok pozitif insanlarla aynı ortamlarda kalamıyorum, fenalık basıyor. şu sıralar nefret ettiklerimden aklıma gelenler; annelerin çocuklarına “annecim” demesi, müzayedelere katılıp toplu sanat alımı yapan birtakım “isimler”, karısına doğum hediyesi alan kocalar, televizyondaki dizi dünyası, köşelerini kendi malı gibi kullanan köşe yazarları, yazın yaklaşması dolayısıyla bikinili tatilci fotoğraflarına yine maruz kalacak olmak, kadınların çiçek-mum-çikolata üçlüsünü sevmesi...