Güncelleme Tarihi:
Sizin televizyon maceranız nasıl başladı?
- 1988’de TRT’nin bir hafta sonu programında ufak skeçlerde rol alarak başladı. Daha sonra hatırlayamadığım kadar çok iş yaptım ve şu anki duruma kadar geldim. Yani tam 21 yılı geride bırakmışım oyunculukta ama hâlâ işin başındaymışım gibi, her işime dört elle sarılıyorum.
Hep komedi dizilerinde karşımıza çıktınız. En baştan beri tercihiniz bu yönde miydi?
- Evet, aslında bugüne kadar yer aldığım bütün projeler, komedi ağırlıklıydı. Bunların birçoğu, tabii ki benim seçimimdi. Ama bunda, yapımcıların da biraz yönlendirmesi var. Ben, hiçbir zaman, bana devamlı komedi teklifleri geliyor diye sitem etmedim. Eğer bir sitcom çekilecekse ve orada başrol alacak üç-dört kişiden biri olarak düşünülüyorsam, bu benim için iyi bir durum aslında.
Kendinizi, bir drama dizisinde ya da filminde hayal edebiliyor musunuz? Teklif gelse, kabul eder misiniz?
- Yeri geldiğinde, bir dramada da rol alabilirim; sonuçta ben bir oyuncuyum ve böyle bir ayırım yapmam mümkün değil. Bana gelen teklif drama veya komedi olsun, ayırt etmeden, dersime iyi çalışarak kamera önüne geçerim.
Kendinizi Kemal Sunal komedisine mi, yoksa Ferhan Şensoy komedisine mi yakın görüyorsunuz?
- Ferhan Şensoy benzetmesi bana biraz daha yakın geliyor. Benim için en önemlisi, hikâye; hikâye, bir binanın temeli gibidir. Temeli zayıf tutarsanız; o çok süslediğiniz bina, bir anda yerle bir olur. Komedide çatışma olmalı ki, ortaya anlatacak bir durum çıksın. Ben, tip komiğinden çok hikâyenin desteklediği durum komedilerinde yer almaya özen gösteriyorum. Sonuçta insanlar, aynı şeylere üzülür ama emin olun çok ayrı şeylere güler.
OKAN ÇIKINTI BİR TV PROGRAMCISI
“Yalancı Romantik”de canlandırdığınız karakter gibi, futbolla ilgili misiniz?
- Sıkı bir Fenerbahçe taraftarıyım; kombinem var. Çekimim olmadığı zaman, maça gitmeye bayılıyorum.
Okan Bayülgen, TV programlarında başladığı medya eleştirisine, “Kanal(i)zasyon” filmiyle de devam edecek gibi. Sık sık içinde boy gösteren biri olarak, sizce de TV medyası bu kadar eleştiriyi hak ediyor mu?
- Ne kadar eleştirilirse eleştirilsin, TV’deki saçma yapımlar her zaman hayatımızda olacaktır.
Okan Bayülgen’in programlarını seyrediyor muydunuz; ne düşündürüyordu size?
- Kimsenin TV’de söyleyemediği, sadece kendi aralarında yaptığı eleştirileri ekranda söylemesi; onu, çıkıntı bir televizyon programcısı hâline getiriyor. Bence, ekranda böyle birine ihtiyaç var...
Okan Bayülgen ile ilk kez çalıştınız sanırım. Bu ortaklık nasıl doğdu ve sizde ne gibi izlenimler bıraktı?
- Okan’ı çok uzun yıllardır tanıyorum ve bir ara “Televizyon Çocuğu”nda birlikte çalışma fırsatımız olmuştu. Bu filmde, yönetmenimiz Alper Mestçi bizi bir araya getirdi; bence çok da iyi yaptı. Filmin senaryosunu okurken, bugüne kadar canlandırmadığım bir karakteri oynayacağım için çok mutlu oldum. Benim canlandırdığım Berk karakteri; aşağılık, üçkâğıtçı ve filmin en komik karakterlerinden biri. Yalan söyleyen ve ukala bir TV yöneticisi.
Evde sayamayacağım kadar çok film senaryosu var
“Kanal(i)zasyon; sinemada çok gişe yapan “Recep İvedik” serisinden farklı olarak bir mesajı var gibi duruyor.
- Gerçekten de, herkes ayrı şeylere gülüyor; komedi, çok görece bir şey. “Recep İvedik”e gülen, belki de bizim filme gülmeyeceğini düşünecek; ona farklı gelecek. Ama emin olsunlar, bu filmde, herkesin gülmek için bir sebebi var. Gülmek, garanti.
Dizilerde, hikâyeyi sürükleyen kişi oldunuz. Sinema da benzer bir rol üstlenmeyi düşünmediniz mi?
- Sanırım bu fırsat, bu filmle karşıma çıktı. Evde, sayamayacağım kadar çok film senaryosu var. Sinema filminde rol almak için, hikâyesi sağlam olan işleri bekledim. Bir kızım var ve ileride ona gösterecek güzel işlere imza atmak istiyorum. Acelem yok.