Öğrencilerimle gurur duyuyorum

Güncelleme Tarihi:

Öğrencilerimle gurur duyuyorum
Oluşturulma Tarihi: Ekim 31, 2005 00:00

Usta oyuncu Müjdat Gezen, yorulduğu gerekçesiyle Cennet Mahallesi dizisinden ayrıldı, tüm zamanını Müjdat Gezen Sanat Merkezi’ne ve orada okuyan öğrencilerine ayırmaya başladı. Öğrencilerinin oynadıkları diziler, aldıkları ödüllerle gururlanan sanatçı, ‘Demek ki dört yıllık emek boşa gitmemiş’ diyor.

Ramazan, sizin için ne ifade ediyor? Ben Fatih’de, Hırka-i Şerif bölgesinde doğdum, büyüdüm. Özellikle Ramazan yaza rastladığı zaman sahura kadar sokaklarda ve kapılarda olunur, yapılan eğlencelere katılırdık. Benim eski kuşağımda ise, herkesin bildiği gibi direkler arası vardı. Bütün Ramazan eğlencelerinde Karagözler, ortaoyunlar, kantolar sahura kadar sürerdi.

- Çocukluğunuzun Ramazan ayı nasıl geçerdi?

Özellikle yaza rastladığı zaman çok şenlikli olurdu. Annem ve anneannem oruç tutardı. Babam çok geç vakitlere kadar oturduğu için o oruç tutmazdı. Ben onlar oruç tutarken, sanki ben de oruçluymuşum gibi sahura kalkardım. İlginç günlerdi...

- Ramazanla ilgili bir anınız var mı?

Gülhane Parkı’nda Karagöz oynatırlardı. Minik bir kulübe vardı, o kulübenin içinde Karagöz ve kukla oynatırlardı. İlk Karagöz’le kuklayı orada seyrettim. Benim için en güzel Ramazan anısı buydu.

- Oruç tutuyormusun?

Küçükken tutuyordum ama son yıllarda sağlık problemlerim yüzünden tutmuyorum.

- İftarda ve sahurda özellikle görmek istediğiniz yemekler var mıydı?

Yok canım... Memur ailesiydik ve ne bulursak onu yerdik. Memurlarda öyle şunu yapalım, bunu yapalım yoktu. Zeytinle oruç açılır, ondan sonra sofrada daima sucuk, pastırma ve reçel bulunurdu.

CENNET MAHALLESİ’NDEN BENİ YORGUNLUK AYIRDI

- O dönemlerde Ramazan etkinliklere katılır mıydınız?

Ben 1960 yılında Şehir Tiyatroları’na girdim. Ramazan’da ve bayramda senenin dokuz ayı tatil yapmayan bir tiyatroydu.

- Günümüzde Ramazan’ı nasıl geçiriyorsunuz?

Şimdilerde ben Ramaza’ın farkında değilim. Çünkü normal bir zamanda yemek yiyorum. Evde iki kişiyiz. Eşimin de sabah erken saatlerinde uyanıp gitmesi gerektiğinden, oruç tutan yok.

- Cennet Mahallesi adlı diziden neden ayrıldınız?

İki yıl çalıştım ve çok yorulmuştum. Cennet Mahallesi benim beş günümü alıyordu. Artık bir ara sette tutunarak oynuyordum. Yorgunluktan herkese tutunmaya başlamıştım. Daha sonra bu durumu Türker İnanoğlu’na söyledim o da çok anlayışla karşıladı.

- Yeni dizi ve sinema projeniz var mı?

İki yarışma teklifi geldi. Bir de sit-com çalışması gibi bir şey var. Ama bir süre daha dinlenmem lazım. Çünkü kendimi gerçekten yorgun hissediyorum. Şu an sinema çalışması bana çok ağır geliyor. 45 senedir durmadan çalışıyorum. Biraz okulumla ilgileneceğim. Okulda dersim olmadığı zaman gelip çocukların performanslarını izliyorum.

- Bir tiyatro oyunu yönetiyordunuz...

‘İki Oda Bir Sinan’ adlı komedi oyunu, üç tane Türk genç oyun yazarı yazmış. Hoşuma gitti ve yönettim. 6 kişilik bir oyundu. Şu an oyun sahneye konuldu ve rejisi bitti. Şimdi oyuncu arkadaşlarımız turneye çıktılar. Tekrardan böyle bir şey yapmayı düşünüyorum ama güzel bir oyun gelirse elime ve Türk yazarına ait olursa! Çünkü ben oyunlarıma yabancı yazar koymuyorum.

İYİ SANATÇI KÖTÜ SANATÇI AYRIMINI SEYİRCİ YAPAR

-Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nde yetiştirdiğiniz öğrencilerden en çok hangisinin performansını beğeniyorsunuz?

Öyle bir ayrım yapmıyorum...Öyle bir ayrım yapmış olursam, üvey evlat-öz evlat diye ayırmış olurum. Hepsi çok iyi oyuncular. Onlar ödüller aldıkça ben mutlu oluyorum. Bireysel yetenekleri var. İçlerinden sivrilenleri dizilerde başrol oynuyorlar. Oyuncularımızdan biri de ‘En iyi Aktör’ ödülü aldı ve ‘Hocam ödül aldık’ diye telefon açtı. Telefonda ‘Aldım’ demedi de, ‘Aldık’ dedi. Bu beni çok duygulandırdı.

- Yeni nesil oyuncuları nasıl buluyorsunuz peki? Favorileriniz kimler?

İster bizden yetişmiş olsun, ister başka okullardan yetişmiş olsunlar, iyi olanları zaten seyirci fark ediyor. Bizim meslek seyirci için yapılır. Eğer seyirci, ben bunu bunu beğendim diyorsa, sorun yoktur. Bizimkilerin de beğenilmiş olması, benim hoşuma gidiyor. Onlara verdiğimiz 4 yıllık emek boşa gitmedi, diye düşünüyorum.

- Bir gün sizin gibi başarılı bir sanatçı olmak isteyen genç tiyatroculara tavsiyeleriniz nelerdir?

Yetenek-eğitim-çok çalışmak. Bunlar bir araya gelince, sonuç iyi oluyor. Bu mesleği seçenlere bol bol kitap okumalarını ve çok çalışmalarını öğütlerim.

- Sanat dünyasının gidişatını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Valla, sanat dünyası lafından anladığımıza bağlı. İdil Biret sanat dünyasının içinde mi, Yıldız Kenter içinde mi, yoksa Ayşegül mü içinde, arabeskçi Ahmet mi içinde? Bunu bilmiyoruz. Sanat dünyası çok geniş kapsamlı bir laf. Ben sanatçıyım diye iddia eden herkes, benim için sanatçıdır. Onun kararını seyirci şöyle veriyor; Bu iyi sanatçı, bu kötü sanatçı, bu sanatçı bile değil diyor. Onun ayrımını ben yapıp da kimseyi incitmek istemem.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!