OÄŸluma söz verdim intihar etmem

Güncelleme Tarihi:

Oğluma söz verdim intihar etmem
OluÅŸturulma Tarihi: Ocak 25, 2003 00:00

Zeynep Everi benim arkadaşım. Power FM'de Sevgi Dolu Saat'lerden tanıyorum onu. Önce sesini. BuÄŸuludur. Ä°nsanı yakalar. Kim bu kadın diye sordurtur. Ben de sordum, tanıştık, arkadaÅŸ olduk. Ara ara telefonla konuÅŸurduk. Ve sonra o büyük felaket geldi. Aman Tanrım! O Caner, Zeynep'in oÄŸlu Caner miydi? 25 yaşında su topu maçında aort yırtılmasından küt diye gidiveren? Aman Tanrım! Bu haberin üzerinden üç gün geçmeden, gazetelerde intihara kalkıştığı söylenen bizim Zeynep miydi? Bu herhalde bir insanın hayatta karşılaÅŸabileceÄŸi en büyük acı. Bunu siz yaÅŸamadınız. Ben yaÅŸamadım. O yaÅŸadı. 17 yaşında doÄŸurduÄŸu çocuÄŸunu, yıllar sonra, doÄŸurduÄŸu günde kaybetti. Åžaka gibi. Ä°ÅŸaret gibi. Simya gibi. Metafizik gibi. Ama benim için ‘‘gibi.’’ Ben bu acıyı ancak bir ÅŸeye benzeterek, bir ÅŸeyle kıyaslayarak anlatabilirim. Ama Zeynep yaşıyor. Elbette ki, onu seven herkes üzgün, herkes yasta, acı içinde. Ama onunki baÅŸka. Elbette ki, bütün acılar tek, ama onunki bence daha fazla tek. Nasıl anlatsam size? 17'sine daha yeni gireceksin, arkadaÅŸların seksek oynuyor, senin kucağında dünyanın en güzel çocuÄŸu. 16,5 yaşındasın ama bir annesin. Birlikte büyüyorsun. Çevrendekiler sizi sevgili zannediyor. Ve o aslında senin en iyi arkadaşın. OÄŸlun ama abin gibi de. Ve sen onunla gurur duyuyorsun. Ãœstelik 2.5 yaşındayken eÅŸinden ayrılmışsın, ama oÄŸlun sorunlu büyümemiÅŸ, tam tersine huzurlu bir çocukluÄŸu olmuÅŸ. Sen hep onunla gurur duymuÅŸsun. Sporcu olmuÅŸ, yüzücü olmuÅŸ, milli olmuÅŸ, herkesin göz bebeÄŸi, sevgilisi olmuÅŸ. Sürekli ‘‘Bu çocuÄŸu ben mi doÄŸurdum?’’ diye sormuÅŸsun, ‘‘Hayatta yaptığım en iyi ve tek doÄŸru ÅŸey’’ demiÅŸsin ve sonra... ve sonra... ve sonra... doÄŸum gününü kutlamak üzereyken, oÄŸlunun ölüm haberi gelsin. Åžimdi bana doÄŸruyu söyleyin, siz olsanız kafayı yemez misiniz? Ben Zeynep'le olayın üzerinden 12 gün geçtikten sonra konuÅŸabildim. Anlattıklarını hiç süzgeçten geçirmedim. Yargılamadım, üzerinde düşünmedim. O ne diyorsa, odur. DoÄŸrudur. HissettiÄŸi budur. YaÅŸadığıdır. Savunma mekanizmasıdır. Ayakta durabilme vesilesidir. Hayatta kalabilme aracıdır. BildiÄŸim deÄŸil, hissettiÄŸim bir tek ÅŸey var; o da yeryüzünde en büyük acı evlat acısıdır...Evlat acısı anlatılabilir bir ÅŸey mi?- ...Bugün ayın kaçı? 23'ü mü? 11 gündür mü oldu... Dün gibi... Bir hayalde yaşıyorum... En yakın arkadaşıma soruyorum: ‘‘Sen cenazeye geldin mi?’’ Ä°nsanları hatırlamıyorum, konuÅŸtuklarımı bilmiyorum... Anlatılır gibi deÄŸil yani. Katmerli kabus. ‘‘Bitecek ve uyanacaksın’’ diyorum. Bitmiyor, sürüyor. Åžu fotoÄŸraftan bana bakan gözleri artık yok. Ä°nanamıyorum...Beyin bu gerçeÄŸi kabullenemeyince insan ne tür savunma mekanizmaları geliÅŸtiriyor?- Henüz o aÅŸamaya gelemedim. Gelince, ‘‘Caner, Amerika'ya döndü’’ yapacağım. Oyun oynayacağım. Oyuna hazırlıyorum yani kendimi. Ama ÅŸimdi deÄŸil. Hazır deÄŸilim. Åžimdi yokluÄŸu çok acı veriyor, delip geçiyor. Sürekli ‘‘Bu benim başıma nasıl gelir?’’ diyorum. Sorgulamanın da faydası yok gerçi... Ama her ÅŸey bu kadar basit olmamalı. Muhakkak bir ÅŸey var. BaÅŸka bir ÅŸey. Bence o misyonunu tamamladı. Enerji bazında bakarsan, boyut bazında bakarsan öyle... Sanırım böyle bakmak da iÅŸime geliyor.MetafiziÄŸe daha önce de inanır mıydınız?- Bu kadar deÄŸil. Artık buranın bir geçiÅŸ yeri, planeti olduÄŸunu düşünüyorum. Burası bir kapı. Cennet de cehennem de burada yaÅŸanıyor. Amerika'dan oÄŸlum geliyor, yüzümde güller açıyor, cennet bu, onu karşılıyorum... BeÅŸ gün sonra adam yok, cehennem de bu, onu doÄŸurduÄŸum gün, çocuÄŸum ölüyor... Daha büyük bir acı olabilir mi? Bundan daha büyük bir cehennem azabı çekilebilir mi? Çözemiyorum, anlam veremiyorum. Anlam verebilmek için de meseleye dünyevi olmayan bir açıdan bakıyorum: DoÄŸum gününde herÅŸeyini tamamlıyor, halka kapanıyor, sıfırlıyor ve geçip gidiyor. 78-2003... Sıfırlandı... O çok özel bir adamdı, yapacaklarını tamamladı. Åžimdi güzel bir yerde... BaÅŸka türlü kaldıramayacağım olup biteni...SakinleÅŸtirici artı alkol... KendiliÄŸinden geliÅŸmiÅŸ spontane bir yanlışlık mı?- Ä°laç veriyorlar bana. O gün de aldım. Annemdeydim. Burak geldi. Caner'in kardeÅŸi. Ä°ÅŸve'ye ve babasına, ‘‘Merak etmeyin oÄŸlanı uyuttum’’ diye mesaj yazdım. Bir de tik geldi, ikide bir nefesini dinliyorum, baktım paÅŸalar gibi uyumuÅŸ. Annem de yorgundu, gitti yattı. Ben sigara içmek için mutfaÄŸa girdim, ÅŸarap içiyorum ve arkaÅŸlarımla telefonda konuÅŸuyorum. Soruyorlar: ‘‘İlacını saat kaçta aldın?’’ ‘‘Nasılsın?’’ Kafam karışıktı, üzerime düşülünce sinirlendim: ‘‘Tamam, aramayın artık!’ O arada bir iki tane daha ilaç almışım, ÅŸarabı da dibine kadar bitirmiÅŸim. Mışıl mışıl bir uyuma... Zehirlenme baÅŸlıyor. Gözümü bir açtım ki, hastanedeyim, burnumda borular. Midemi yıkamışlar... Bir intihar teÅŸebbüsü deÄŸil yani...- O zaman bütün hapları alırım, kimseyle de telefonda konuÅŸmam deÄŸil mi? Zaten öyle bir ÅŸey yaparsam, ben hiçlik boyutuna giderim, oÄŸlumu da bir daha göremem... Siz ÅŸu an Caner'in nerede olduÄŸunu düşünüyorsunuz?- 25 yıla bu kadar iyi ÅŸeyleri sığdıran bir insan, bir yere alındıysa, orası muhakkak ki çok güzel bir yer... Bizi yaratan alıyor, onun yanına çıkmak herkesin harcı olmadığına göre... Demek ki, bu adam çok özel görevli bir adam. Bu dünyada misyonunu bitirdi, iÅŸi bitti. EÅŸiÄŸi de çok rahat atladı, hiç çekmedi... Böyle ÅŸeyler düşünüyorum. Yine de şükrediyorum: Amerika'da olabilirdi, ben onu bir daha öpemeden, koklayamadan gidebilirdi. Oysa beraber uyuduk. Benim tişörtümü giydi, sonra o tişörtü buldum, koklamak için. Adam öyle temiz ki, kokmuyor bile. Allahtan kokusu hep burnumda...Bu yaÅŸadıklarınıza yüklediÄŸiniz özel anlamlar var mı?- Farkında olalım ya da olmayalım aÄŸzımızdan çıkan her lafın bir anlamı var. Bir yere gidiyor o laflar, bilmediÄŸimiz kodlar var. Caner'in en son söylediÄŸi ÅŸeylerden biri mesela: ‘‘DoÄŸum günümü hastanede mi geçireceÄŸim?’’ Belki de biliyoruz hepimiz başımıza gelecekleri. Hissediyoruz. Sonra o son gün, kapıda karşılıklı durduk. İçimden geldi, ÅŸuna şöyle kocaman bir sarılayım dedim, manevra yaptım, anladı ve son derece anlayışlı ve sıcak bir ÅŸekilde güldü, utandım. Delirdin mi kadın? AkÅŸama gelecek oÄŸlun! Ee gelmedi iÅŸte. Dünyevi olarak düşündüğümde, ben bu acının altından kalkamıyorum. Ona bir daha dokunamayacak olmama inanamıyorum...O zaman da imdadınıza metafizik yetiÅŸiyor...- Evet. Herkese, her ÅŸeye sırtımı dönerek, onaltı buçuk yaşında onu bu dünyaya getirdim ben. Caner'in bu planete inmesi ve bir ÅŸeyleri tamamlayıp gitmesi gerekiyordu. O çok özel bir enerjiydi, misyonunu tamamladı ve gitti. Bir tek gün bile kimsenin kalbini kırmadı. Ne saygısızlık yaptı ne de kimsenin sırasını aldı. Bu son olay hariç. Bu son olayda benim sıramı aldı. KeÅŸke ben ölseydim...OÄŸlunuzun başına gelenlere farklı anlamlar yüklüyorsunuz. Nedir bunun ruh dünyanızdaki tam karşılığı...- Son zamanlarda bio enerjiyle uÄŸraşıyordum. Reiki, meditasyon, farkındalık filan. Çok ÅŸeker bir hanımdan dersler alıyordum. Çünkü bir yüz felci geçirmiÅŸtim. Sebebi de bir takım ÅŸeyleri dile getirmemek, söylememek. Yani içinde biriktirmek. Saçmasapan ÅŸeylere üzülmek. Hasta ediyor bunlar sonunda insanı. Caner'in gidiÅŸinden sonra, algıları çok açık bir arkadaşım dedi ki, ‘‘Bak şöyle düşün: Bu yüz felci bile sana aslında bir alt yapı getirdi. Sen gittin bu enerjileri filan öğrenmeye baÅŸladın, meditasyon yaptın, kendini korumayı, kendine ayna tutmayı, farkındalığını geliÅŸtirmeye baÅŸladın. Bu daha sonra gelecek olanın sana alt yapısıydı; kendini koruyabilmen için...’’ Haklı olabilir. Çünkü ÅŸayet bir güç sana bir ÅŸey verip, senin haberin olmadan alıyorsa, bunu sonradan vermiyor, önceden senin içine koyuyor. Format buysa, seni hazırlıyor da aslında...Ee peki ne yapmamız gerekiyor?- Her an her ÅŸey olabilir diye düşünmemiz ve plan yapmamamız gerekiyor. Çünkü plan yapılmaz, evren engel koyar. Bu ana yatırım yap ama geniÅŸ zamanlara yapma. Artık hiçbir ÅŸeyin planını yapmıyorum ben, çünkü oÄŸlumu yemeÄŸe bekliyordum, ölüsünü aldım. Hayat ve ölüm üzerine deÄŸiÅŸen özel düşünceleriniz var mı?- En kötüsü ölümdür derdim, ölmekten korkardım. Başıma kendi ölümümden bile korkunç bir ÅŸey geldi. Artık ölümden korkmuyorum. Sadece hakederek buradan gitmek ve Caner'i görmek istiyorum. O yüzden intihar edemem. Edersem öyle bir ÅŸansım kalmaz. O beni her saniye görüyor. Ben seni kandırabilirim, doktorumu kandırabilirim. Ama Caner'i kandıramam. Ben ona söz verdim. O beni parçalanmış görmek istemezdi. Onu çok özleyeceÄŸim. Yüzmemizi, beraber basketbol oynamamızı, yaptığımız partileri, baÅŸbaÅŸa yemeÄŸe içmeye gitmemizi... Cafe Crem'de bizi sevgili zannettiler. Unutmama imkan var mı? Bu acı yerini baÅŸka bir duyguya bırakacak ama ÅŸimdi deÄŸil. Onun bir görevli olarak buraya gelip gittiÄŸini, ÅŸimdi de çok özel bir yerde olduÄŸunu düşünmezsem yaÅŸayamam... Tabii ki bu söylediklerime herkesin inanması gerekmiyor. Ama acı benim acım ve ben bu acıyı baÅŸka türlü kaldıramayacağımı düşünüyorum...HAK EDEN BURADAN KURTULUYORNe zaman ölümden söz edilse, tahtaya vurur, ‘‘Allah evlat acısı vermesin’’ derdim. Ben bunları söyledim de başıma mı geldi? Yok. Bir sıra yok. Ama hak eden buradan kurtuluyor. Bu kadar karmaÅŸanın, bu kadar kızgınlığın, bu kadar öfkenin olduÄŸu bir yer... Emre'nin haline bak... Bunların yaÅŸandığı bir planet ödül olamaz... Belki de diyordur ki Caner, ‘‘Niye bu kadar üzülüyorsun ve aÄŸlıyorsun anne. Biz burada Emre'yle birlikteyiz ve çok iyiyiz...’’ Buna inanmak istiyorum.CANER VE EMRE’NÄ°N ANISINA BURSFikir Cem Hakko'nundu. Emre’nin anısına burs verildi. TEV aracığıyla Ä°stanbul Devlet Konservatuarı Åžan Bölümü'nde okuyan bir kız öğrenciye. Caner’in anısına da Marmara Ãœniversitesi Beden EÄŸitimi'nden bir öğrenciye. Adı Fatih Yüzer. Bu da bir kod benim için. Allah çok güzel baÅŸarılar getirsin ona...YASIMI YAÅžAYACAÄžIM‘Psikolojik yardım almanızı öneririz’ dediler. Ben de ‘‘Bu acının altından yalnız kalkamayabilirim, tamam’’ dedim. Bugün gittim. Doktorumun bana söylediÄŸi en güzel ÅŸey: ‘‘Yasınızı yaÅŸayacaksınız. Bazen bağıra çağıra aÄŸlayacaksınız, bazen güleceksiniz. Evreleri var. Kimi zaman inkar edeceksiniz, inanmayacaksınız, kızacaksınız, bir ÅŸeyleri suçlayacaksınız, feryat edeceksiniz ama sonunda kabulleneceksiniz. Bu bir süreçtir yeter ki, yasınızı normal ÅŸekilde yaÅŸayın.’’ KonuÅŸmak beni rahatlatıyor. OÄŸlumun fotoÄŸraflarını görmek de. Doktorum Caner'in resimlerini büyütmeme kızmıyor, ‘‘Yapabilirsin’’ diyor. Gerçi biraz abarttım, fazla maÄŸbede mi çevirdim evi nedir, resimler, mumlar... Ama bu benim yasım, istediÄŸim gibi yaÅŸamalıyım deÄŸil mi? Åžu anda oÄŸlumun kazaklarını giyiyorum, saatini takıyorum, zamanla yavaÅŸlayacağım...Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!