Güncelleme Tarihi:
Silan, oğluna yaşgünü hediyesi olarak yazdığı “ıyi ki Annenim Senin” için, “İnsanların birbirlerini sevgiyle beslediklerini anlatıyor” dedi.
Biz onu aslında ünlülerin menajeri ve basın danışmanı olarak tanıyoruz. Daha önce Belgin Doruk’un hayatını anlatan “Acı Dolu Yıllar” ve “Dört Yapraklı Yonca” kitabı ile gündeme geldi Bircan Usallı Silan.... Bu kezse oğlu Umutcan’a 18’inci yaşgünü hediyesi olarak bir kitap armağan etti. “İyi ki Annenim Senin” adını taşıyan bu kitapta, ilginç bir anne-oğul ilişkisi yer alıyor.
Hemen şunu sormak istiyorum size; sizin için erkek çocuk daha mı önemli, kızınız olsa ona da böyle bir kitap yazmak ister miydiniz?”
- Evet, ben hep bir oğlum olsun istedim. Umutcan doğmadan bir sene önce bir dergiye onun adıyla yazı yazdım. Adını koydum ve benimle aynı burçtan olmasını istediğim için o tarihlere denk düşecek şekilde bir bekleyişe girdim ve Umutcan 15 Ekim’de dünyaya geldi. Benim doğum günüm ise 14 ekim. Erkek, kız çocuk ayrımı ben ne yazık ki yaptım. Aslında biliyorum ki bütün çocuklar çok değerli. Ama ben böyle olmasını çok istedim. Önce bir kızım olsaydı, oğul şansını denemek için bir doğum daha yapardım. İlkinde Umutcan bana gelince, tek çocukta kaldım.
Bundan önceki kitaplardan ne farkı var “İyi ki Annenim Senin”in?
- Bu çok ben, bu çok biz... Bu annelik, bu karşılıklı alışveriş hikayesi. Bu sevgiyle insanların birbirlerini nasıl beslediklerini anlatıyor. Katkısız, saf bir duygu bu. Aslında çok özellerini paylaştım oğlumun. Çünkü benim yaşadığımı biliyorum ki milyarlarca kadın yaşıyor. Onlardan biri olduğumu anlatmak istedim.
Kitabın en önemli özelliği “Neymiş” köşesi sanıyorum. Her mektubun sonunda “neymiş”lerle verilen özetler var.
- Evet “neymiş”leri ben de çok seviyorum. Anafikirler çünkü. Anlaması daha kolay ve net. Aslında burada oğluyla birlikte hayatı, olayları öğrenmeye çalışan ve içselleştiren bir annenin hikayesi var. Mesela; “anneler çocuklarına özgürlüklerini ne zaman vereceklerini gayet iyi bilirlermiş. Ama birinin de annelere sevginin aslında özgür bırakabilmek olduğunu öğretmeleri koşuluyla” diye bir neymiş var. Bir de “İllaki küçükler özür dilemezmiş. Önemli olan hata kimdeyse onun özür dilemesiymiş. Ama bazen çocuğunla elele, gözgöze verip aynı anda özür dilemek çok önemliymiş. Bu hiçbir anne babayı küçültmez, tam tersi çocuğu hayata daha kolay hazırlarmış” gibi neymişler var.
Niye tüm anneler, çocuklar ve babalar bu kitabı okumalı diyorsunuz?
- Ben sevgi, saygı, şefkat, paylaşma, samimiyet duygusunun aslında tüm zenginliklerden daha önemli olduğunu düşünüyorum. Anneler hayatın her anında, her renginde, doğanın her parçasında çocukları için güzellikler çıkartabilir. Ben o yüzden çok önemsiyorum anneliği.
Aslında bu kitapta görüyoruz ki Umutcan’ın teyzeleri hep çok önemli sanatçılar. Bu çocukta bir şımarıklığa neden oldu mu?
- Asla, çünkü Umutcan kırk günlüktü Fatma Girik’in kucağındaydı. Üç yaşında Nilüfer’in evinde... Hülya Koçyiğit, Türkan Şoray, Filiz Akın ise hep hayatındaydı... Çünkü benim işim ve dostumdu onlar. O yüzden hiç şımarmadı benim oğlum. O aslında bu dostlarımızdan büyüdükce küçülmenin ne demek olduğunu öğrendi. O aslında bu önemli sanatçıların nasıl dost olduklarını gördü. Ve hep çok şanslı olduğunu bildi. Hepsi bu.
Ve de eğitim meselesi...
- Esas sınav dönemi yaşadığımız o zorluklar. Okuldaki öğretmenlerin öneminden, öğretmen olmanın aslında ne demek olduğundan söz ettik. Bir anne olarak o pencereden baktım. Yani ben bir bilen değilim. Yalnızca ben, anne olmayı çok önemseyen, oğluna kırmızı mum damgalı davetiye göndererek hayata davet eden bir anneyim.
Oğlumun teşekkür mektubunu alnıma çivilemek istedim
Umutcan kitabı alınca ne yaptı?
- Bir gecede okudu... Bana yazdığı teşekkür mektubunu yüreğime kazıdım ben. Ama bir arsızlık yapıp alnıma çivilemek ve öyle dolaşmak da isterdim açıkcası... O kadar şahane bir durumdu yani. Biliyor musun aslında çocuklar hep iyiliklere layıklar. Biz anne-oğul olarak bunu paylaşıyoruz herkesle...