Öfkemi müziğe yönlendirdim

Sıcakkanlı, uzun süre kendini dinleyip keşfetmiş. Bunu başarmak için sevgilisi Sertab Erener’le pek çok yer gezmiş. Konuştuğu herkese öğretilerini aktarmaya çalışıyor. 13 yıllık aşkını güzel cümlelerle anlatıyor.

Demir Demirkan, Pentagram’ı üniversitedeyken, Ankaralı arkadaşlarıyla kurdu. Heavy metal müzik yapan grubun gitaristiydi. “Trail Blazer” ve “Anatolia” isimli albümleri yaptıktan sonra gruptan ayrıldı.
Şebnem Ferah’ın “Kadın”, Sertab Erener’in “Sertab Gibi” albümünlerinin prodüksiyonunu üstlendi. İlk solo albümü Demir Demirkan adıyla 2000’de yayınlandı. İki yıl sonra ikinci albüm, Dünya Benim çıktı. 2003’de Eurovision şarkı yarışmasında Türkiye’ye birincilik getiren Every Way That I Can adlı şarkıya imza attı.
Bütün bu süre boyunca çok eleştirildi, metal müziğe ihanetle itham edildi: “İnsanların sizi ilk olarak nasıl tanıdıkları çok önemli. Beni heavy metal yapan biri olarak tanıdılar. Sonrasında kendi albümümdeki tarzımı yadırgadılar. Bu yaşadıklarım beni acayip yaraladı. Ama kendi tarzımda müzik yapmak için direttim ve amacıma ulaştım” diyor. Demirkan, 2004’de üçüncü ve 2007’de dördüncü solo albümünü tamamladı. İki yıl aranın sonunda, müzik dünyasının geldiği nokta ve korsan yüzünden iki şarkılık bir single hazırlamaya karar verdi.

SERTAB’IN CENNETTE YERİ HAZIR

Single çalışmasının ismi Öfkem ve Ben. Öfkesini içinde tutmakta zorlanan bir adam olduğunu söylüyor: “Eskiden her gün öfkelenen, agresif biriydim. İstediğin müziği yapmak, istediğin kadınla birlikte olmak istiyorsun. Ama bunlar kısıtlanınca sinirleniyorsun. Tahribat da içeride oluyor. Sertab beni böyle kabullendiği için cennetteki yerini yaptı. Onun tarafından bakarak zaman içinde öfkemi kontrol etmeyi öğrendim. İki yıl boyunca oturup meditasyon yaptım. İçime dönüp kendimi dinledim. Öfkeyi müziğe yönlendirdim. İşte bu şarkı da beni daha öteye götürdü. Kendimi tanımamı sağladı.” Albüme bir de bir önceki albümde istediği kadar duyuramadığı “Aşktan Öte”yi ekledi.

FARKLI ÜLKELERDE KENDİ YOLUMUZU ARADIK

2002’de, 1967 şampiyonu Çinli bir hocadan kung fu dersleri almaya başladım. Sporu yaparken içime dönmeye başladım. Zamanla bunu daha da ilerlettim ve içselleştirmeye karar verdim. Sonra Türkiye’de meditasyon modası başladı. Bu işimi zorlaştırdı. Her kafadan bir ses çıkıyordu. Sertab’la Tayvan’a gitmeye karar verdik. Ardından Japonya ve Çin seyahati yaptık. Birbirinden tuhaf meditasyon ustalarıyla görüştük. Felsefelerini öğrenebildiğimiz kadar öğrendik. Sonra işe batılı zihniyetiyle yaklaşmaya karar verdik. Ve kendi yolumuzu bulmaya çalıştık. Farklı ekollerden bize uyan öğretileri alıp kendimize göre yeni bir şeyler ortaya çıkardık. Bu sırada bir sürü kitap okuduk. Sürecin sonunda ne yapmamız gerektiğini anladık. Ve şimdi uyguluyoruz. Bence buna herkesin ihtiyacı var. Buda’nın dediği gibi: “Acı çekmek dünyayla ilgili bir şey.” Dünyanın içinde varoldukça acı çekmeye açıksın. Dünya içindeki her şeyin değeri senin ona verdiğin kadar var. En sevdiğin şey yokluğunda sana en acı çektiren şey olabiliyor. Bunu da senin ona verdiğin değer sağlıyor.

13 yıllık bir ilişkide olabilecek her şey oldu

Çok tutkulu bir aşığım Ama karşımdakini kısıtlamam. Sertab’la her fırsatta birarada olmaya çalışıyorum. Çünkü ona bayılıyorum. Seviyorum. Ne yapabilirim? O da beni seviyor. Birbirimize çok düşkünüz ve birlikte olmaktan büyük keyif alıyoruz. Hem zihinsel hem kalben birbirimizi anlıyoruz. Ben Sertab’la olduğum için çok şanslıyım. Size şöyle diyeyim, aramızda 13 yıllık bir ilişkide olabilecek her şey oldu. Ve biz hala birlikteyiz.

HIZLI, KARIŞIK YARI SARHOŞTUM

Gerçek rock star’lar gibi yaşadım bir dönem oldu. Sertab’tan önce hayatım çok hızlı, karışık ve yarı sarhoştu. Sabahlara kadar takıldım, bir sürü kadın ve içki vardı. Birçok dostum böyle yaşamaya devam ediyor. Ama ben başka bir yola girdim. Yapmak istediğim başka şeyler var.

PAINTED OF WATER

Sertab Erener ile Demir Demirkan, yurtdışında Painted of Water isimli ikili bir grup oluşturdular. Bir de albüm çıkardılar. Demir Demirkan bu projenin Anadolu müziğini alıp batı müziğiyle yoğurduğunu söylüyor: “Bu şekilde şarkıları İngilizce sözlerle batıya dinletme çabası içindeyiz. Benim derdim batılı kulakların algılayıp merak edecekleri bir müzik yaratmaktı.”

Yıllardır yanlış tanındım. İnsanlar beni hep soğuk zannetti. Oysa ben kendi halinde, içine kapanık bir adamım. Beni tanımak için vakit harcamak gerekiyordu. Sanırım dinleyicilerle o vakti geçirdik. Benimle ilgili ilk algı kırılmaya başladı.