odalarda / 2 sana da iyi günler. iyiyim, teÅŸekkürler…

Güncelleme Tarihi:

odalarda / 2 sana da iyi günler. iyiyim, teşekkürler…
OluÅŸturulma Tarihi: Ocak 12, 2001 00:00

odalarda / 2 sana da iyi günler. iyiyim, teÅŸekkürler… onlar da iyiler, selamları var. biraz sıkılıyorum, evet, sıkıntılı adımlarla odada bir o yana bir bu yana gidip geliyorum iÅŸte. duvarları ve tavanı seyrediyor, sigaramdan sürekli derin nefesler çekiyorum. rahatlamak istiyorum ama bunu nasıl yapacağını bilmiyorum. odam mı, evet çok aydınlık, doÄŸrusunu istersen, bu kadar aydınlık olması korkutuyor beni. etajerin üstünde duran boÅŸ ÅŸiÅŸeyi gördükçe, akÅŸamdan kalma olduÄŸum geliyor aklıma. yerlere bile sigara izmaritleri atmışım; ne kadar dağınık bir adamım ben. perdelerimi çekiyorum, ışık rahatsız ediyor gözlerimi. sanırım dün gece çok geç geldim eve. sarhoÅŸtum, sallana sallana yürüdüğümü, kapıyı açmakta he kadar zorlandığımı hatırlıyorum. sabah uyandığımda tavandaki lamba yanıyordu. niçin yaktığımı hala hatırlayamıyorum. son günlerde hiç yakmıyordum ışıklarımı. karanlıkta oturmak hoÅŸuma gidiyordu. ışıklarımı yaktığımda telefonumun çalacağından korkuyorum. rahatsız ediyorlar beni, tanımadığım onlarca ses var telefonda. benimle ne dertleri olabilir ki? evet, sigara içiyorum ÅŸu anda. uzun zaman oldu içiyorum bu mereti. bırakmak için çok niyetlendim ama insan karanlıkta oturuyor ve sürekli bir ÅŸeyler düşünüyorsa bir ışığa ihtiyacı oluyor. hem zaman zaman odayı havalandırmak için pencereyi açmama gerekçe oluyor. bu hava kirliliÄŸinde odayı havalandırmak için pencere açmak ne kadar anlamlı onu da bilmiyorum doÄŸrusu. yıldızları, samanyolunu seyrediyorum açık havalarda. soÄŸuk günlerde odamın dumanlarla dolması rahatsız etmiyor beni. bu yıl da ısınma sorunum var. kapıcı daha hiç çalmadı kapımı. gelse, ona kaloriferlerin yanmadığını, odamda çok üşüdüğümü söyleyecektim, ama gelmedi hiç. karım terk etti beni. çocuÄŸumu da götürdü yanında. annem çok severdi karımı. galiba annemi de götürdü yanında. uzun zaman oldu göremiyorum onları odanın içinde. patronum iyi çalıştığımı, eÄŸer bu tempoda gidersem yakında iÅŸimde yükselebileceÄŸimi söylüyor. odamda yalnız başıma oturmak daha hoÅŸuma gidiyor oysa. trenler, diyorum, istasyonlarda durur ve giderler. ne eksik ne de fazla kalabilirler kendilerine ayrılan süreden. kuralıdır bu yaÅŸamın, tek gerçeÄŸi. çünkü baÅŸka istasyonlarda o treni bekleyen, o trende umutlarını saklayan insanlar vardır. umutlarını baÅŸka istasyonlara taşımak isteyen insanlar vardır trenlerde.arkama pencere camında 'kiralık' yazan boÅŸ bir ev bırakarak gidecektim bu ÅŸehirden. sen aynı sokaktan kim bilir kaç kez geçecek, pencereme astığım turuncu renkli perdeleri arayacaktın gözlerinle. merdivenlerden çıkıp zile basacaksın belki, küçük bir çocuk açacaktı kapıyı... trenler yönetirler bizi, farkında olmayız. eÄŸer beni buralardan götürmek isteseydi bir yolcu olurdum ben de. bavulum ve düşlerim olurdu. tüm istasyonlarda, bavulumu da alarak iner, kendimi seyrederdim. ÅŸimdi de bir seyirciyi deÄŸil miyim zaten. etrafımdaki ateÅŸ çemberinin giderek küçüldüğünü anlayabiliyorum. odamın duvarlarında hiç sönmeyen alevler var sanki. karım öldü. odadan dışarı çıkmıştı karım, döneceÄŸini söylemiÅŸti bana, dönmedi, öldürdüler onu. yakında beni de bulacaklar. beni nasıl bir ölümün beklediÄŸini bilmiyorum henüz. kuÅŸkulanıyorum herkesten, babamdan bile. elli altı yaşında babam; aynı yaÅŸtayız onunla. biliyorum rakamla yazmalıydım. ama bir insanın yaşı yazıyla da yazılsa aynıdır deÄŸil mi? ne yani insan babasıyla aynı yaÅŸta olamaz mı? bazen aynaya bakınca babamı görüyorum. iki kiÅŸi aynı anda yapıyoruz bütün iÅŸlerimizi, sokakta yürümeye, alışveriÅŸe giderken babamın da benimle gelmesine kızıyorum ama elimden bir ÅŸey gelmiyor. bırakmıyor beni. bir yandan baba ikonları yaratırken, bir yandan da babamı öldürmekten söz ediyor, bulduÄŸum her fırsatta öldürüyorum onu. hatta onu öldürmek için onun yanından bir dakika bile ayrılmıyor, düşmanımı karşımda capcanlı görmek istiyorum. oysa o, ona açtığım savaşın farkında bile deÄŸil, bunu ona anlatamıyorum bile; denediÄŸimi düşünerek kandırıyorum kendimi. planlar hazırlıyorum bunun için, ayrıntılı planlar; kimilerini uygulamaya koyuyor, kimilerini odamın penceresinden atıyorum aÅŸağıya. pencereyi her açmak istediÄŸimde, maviÅŸ' in pencereden kaçmaması için önce onun kafesine girmesini bekliyorum. aslına bakarsanız kaçıp gitmesini de istemiyor deÄŸilim. birkaç kez pencereyi açarak ona eÄŸer isterse gidebileceÄŸini söyledim ama o terk etmedi beni. kendini kafese hapsetmeye, odanın içindeki baÅŸka bir odada yaÅŸamayı uygun gördü kendisi için. uyanır uyanmaz söndürdüm ışıklarımı. perdeler kapalıydı neyse ki. perdeyi aralayıp dışarı baktım. kimseler yoktu. odamdan dışarı sızan ışığı kimsenin görmemiÅŸ olma ihtimali sevindirdi beni. sevincim çok sürmedi oysa; telefonum çalmaya baÅŸladı bile. açmayacaktım. uzun uzun çaldı telefon. açmadım. fiÅŸini çekmeyi düşündüm ama buna cesaret edemedim. bir öykü yazmalıydım belki de. yeni bir öykü olmalı bu. daha önce yazdıklarıma benzeyebilir ama, yine de yeni bir öykü olacak benim için. bir saat içinde yazmalıyım bu öyküyü. ilk yarım saatinde öyküyü kurgulamalı, sonra da oturup yazmalıyım. düzenlemek ve yeniden okumak için de zamanım kalmalı tabi. bi beÅŸ dakika da onun için ayırabilirim. adını düşünmeliyim önce. odamın adını öykümün de adı yapabilirim. hayır en son düşünmeliyim adını, adı olmamalı belki de. son dönemde adı olmayan öyküler yazılıyor, ilgiyle de karşılanıyorlar hem. farklı birÅŸeyler bulmalıyım, ışığa ihtiyacım olacak bunun için, ışığımı açmalıyım. tabi ki gelirim, birazdan ordayım. benim de canım sıkılıyordu evde! Ali Hikmet EREN - 12 Ocak 2001, Cuma Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!