Güncelleme Tarihi:
Son sekiz aydır gözlemlerini fotoğrafçılık sanatına aktarınca Nihat Odabaşı ismini duymayan kalmadı. Mahsun Kırmızıgül'ün Prince benzeri ve Ajda Pekkan'ın transparan fotoğrafları ile Tarkan'ın askerden gelir gelmez ayağının tozuyla çektirdiği fotoğraflar hep Odabaşı'nın eseri.
Erol Atar'a poz vereceğim
O'ndan sürekli ‘‘Erol Atar'ın tahtına oturacak’’ diye sözediliyor. En çok kızdığı şey de bu zaten. Israrla: ‘‘Erol Atar'ın ve benim tarzlarımız çok farklı.’’ diyor. Bu arada ekliyor: ‘‘Bir gün inat olsun diye gidip Erol Atar'a fotoğraflarımı çektireceğim.’’
Neden sizi Erol Atar'la kıyaslıyorlar?
Hiç anlamıyorum. Ayrıca Erol Atar'a da büyük bir saygısızlık yapıldığını düşünüyorum.
Peki Erol Atar'la kıyaslanmak iyi bir şey mi?
İyi ya da kötü diye bakmıyorum. Bizim tarzlarımız farklı. Aynı kadınları çekiyor olabiliriz ama farklı çekiyoruz. Yeni dönem şarkılara ayak uydurmuyor diye Erol Büyükburç'un başarısını gözardı edebilir misiniz? Otuz sene sonra insanın emeğini çöpe atmak büyük insafsızlık. Günün birinde ben de eskiyeceğim.
Otuz sene sonra Erol Atar'ın yerinde olmak ister misiniz?
İstemem. Ben kendimi her zaman yenileyeceğimi düşünüyorum. Bence yanlış bir tarzı var. Dikkat edin benim fikrime göre diyorum. Ama fotoğraflarını Erol Atar'ın çekmesini isteyen bir çok insanı da gözardı edemem. Mesela Seda Sayan son kaset kapağını benim çekmemi istemiş. ‘‘Ama Sibel Can'ın son resimleri gibi olacaksa istemiyorum’’ demiş. Sibel Can sıkıntılı günler geçirdi. Dolayısıyla hüzünlü bir kadını görüntüledim ben. Dekolte giymiş, kahkahalar atan bir kadın yoktu karşımda. Ben de: ‘‘Seda Sayan'ın Erol Atar'la çalışması çok daha doğru olur. Çünkü ben O'nun istediği gibi çekemem’’ dedim. O da en doğrusunu yapıp Erol Bey'le çalıştı. Fotoğrafları gördüm, gayet hoş.
Erol Atar'la tanıştınız mı?
Bir gece kulübünde bir arkadaşım bizi uzaktan tanıştırdı. Sadece selamlaştık.
Kimlerle kıyaslanmayı tercih edersiniz?
İşin doğrusu kimseyle kıyaslanmak istemem. Ama Tamer Yılmaz, Hasan Hüseyin benim saygı duyduğum, çok beğendiğim insanlar. Candan Erçetin, Sertab Erener hala Tamer Yılmaz'dan başkasına fotoğraf çektirmiyor. Çünkü herkesin damak tadı farklı!
Fotoğraflarını çekmeyi hiç istemediğiniz bir insan size çok iyi bir meblağ önerirse kabul eder misiniz?
Etmem. Yalan söyleyen, cinayet işlemiş insanları çekmem. Kumkapı cinayetinin failinin ve Sharon Emel adıyla anılan kadının fotoğraflarını çekmemi istediler, reddettim. Çünkü ben içinde kötü birşeyler barındıran insanlara çanak tutmak istemiyorum. Benim için herşeyden önemli olan yaptığım işin arkasında durabilmek. Bilmem kaç bin dolar için kendime saygımı kaybedemem.
Bu arada bilmem kaç bin dolara fotoğraf çekiyorsunuz?
Fiyat çok oynuyor tabii. İkibin-üçbin dolar, artı masraflar olabiliyor.
Birçok ünlüyle çalışıyorsunuz. Kapris yapanlara ‘‘Dur bakalım artık’’ dediğiniz bir nokta var mı?
Başlamamıza yarım saat kalmışken çekim iptal ediliyorsa, toplantı günü gelinmiyor ve bu da telefonla bildirilmiyorsa bu benim için olağanüstü büyük bir saygısızlıktır. Ciddi bir özürü yoksa o kişiyle bir daha çalışmam.
En yakın arkadaşınız kim?
Soner Arıca. Gece üçte evsiz kaldıysam, bir sıkıntım varsa hiç çekinmeden arayabileceğim bir insandır. Bir de Esin Maraşlıoğlu var. Dünya tatlısı bir insandır. Sevdiği insanların üzerine titreyen bir anne, bir dosttur.
Ailenizin fotoğraflarını çekiyor musunuz?
İşin ilginci ailemin resmini henüz çekmedim. Bir itirafta bulunmam gerekirse; ben fotoğrafçılığa sekiz ay önce başladım.
İnanılır gibi değil. Sekiz ayda nasıl bu kadar meşhur oldunuz?
Altı yıl bir reklam ajansında metin yazarlığı yaptım. Yaklaşık elli tane reklam filmim var. Kırk tane gazete kampanyam var. Üç yıl Şahika Tekand'tan oyunculuk dersleri aldım. Tevfik Gelenbe Tiyatrosu'nda bir yıl oyunculuk yaptım. Türkiye'nin en ünlü fotoğrafçılarının sanat yönetmeni oldum. Tamer Yılmaz, Hasan Hüseyin, Ayten Alpün, Yaşar Saraçoğlu benim hocalarımdır. Bütün bunlar büyük bir tecrübeydi. Otuz yıllık ömrümün birikimini de eklersek...
Sizin için: ‘‘Fotoğraflarında bilgisayar tekniklerinden yararlanıyor’’ deniliyor.
Evet yararlanıyorum. Biz bir ilüzyon yaratıyoruz. Kısa boylu bir kadını alttan çekiyoruz, uzun görünsün diye. İnce dudaklı bir kadın makyajla dolgun dudaklı oluyor. Bunlar da hile o zaman. Neden bilgisayar kullanmamı eleştiriyorlar ki? Amacım herkese bir güzellik katmak.
Son dönemlerin en popüler fotoğrafçısı objektifinden gördüğü ‘‘Türkiye şöhretler manzarasını’’ anlattı.
Seren zor kadındır
Fotoğrafçılığa başladığımda ilk modelim Seren Serengil oldu. Şamdan için Seren'in fotoğraflarının çekilmesi gerekiyordu. Ancak bütün fotoğrafçıların işi vardı. Çok sinirlendim ve: ‘‘Ben çekeceğim’’ diye bir cesaret gösterdim. O fotoğraflar çok ses getirdi. Müthiş bir çıkış yaptım. Seren de sağolsun, çok cesaretli davrandı. Bana kalırsa beni tanımasının etkisi büyüktü. Çünkü ben sanat yönetmenliği yaparken de herşeyi kontrol ederdim. Sadece deklanşöre basmıyordum. Seren çok zordur ama benim çekimimde gayet rahattı. Fakat şimdi ‘‘En zor çekimleriniz kiminle oluyor?’’ deseniz Seren'i söylerim. Çok komik bir kadın ama dediğim bir o kadar da zor. Her çekimden sonra pişman olup: ‘‘Bir daha senin fotoğraflarını çekmeyeceğim’’ derim. Sonra ona karşı koyamam, yine birlikte çalışırız. Diyorum ya, çok tatlı biri.
Tarkan
Benim altıncı hissim çok kuvvetlidir. Tarkan'ı yıllar önce henüz doğru dürüst tanınmazken bir sinemada gördüm. Yüzünde çok hoş bir ifade vardı. İçimden: ‘‘İleride birgün mutlaka arkadaş olacağız’’ diye düşündüm. Birçok ortak tanıdığımız vardı ve sürekli birbirimizi görüyorduk. Ancak kimse bizi tanıştırmadığı için bir kere bile konuşmadık. ‘‘Nasıl olsa olacak. Uğraşmama gerek yok’’ diye düşünüp hayatın doğal akışına bıraktım. Gerçekten de Malatya'da aynı birliğe düştük ve asker arkadaşı olduk. Bir hafta boyunca konuşmadık. Sonra ben yanına gidip ortak arkadaşlarımızdan selam götürdüm. Sadece gülümsedi ama sıcak değildi. Bütün şöhretli isimlerde olduğu gibi çevresinde bir zırhı var. Haklı da. Çok değişik bir ortamda çünkü. Sonra bir yürüyüş grubu seçildi. Ben de o grubun içindeydim. Şans eseri yanyana düştük. Çok yakınlaştık. Bir dergide çıkan fotoğraflarımı Tarkan'a gösterdim. Çok beğendi ve: ‘‘Mutlaka beraber çalışalım’’ dedi. Her akşam çekim üzerine konuşmaya başladık. Döner dönmez de çekim yaptık.
Sibel Can ve Mahsun Kırmızıgül
Fotoğrafçılığa başladığımda ilk modelim Seren Serengil oldu. Şamdan için Seren'in fotoğraflarının çekilmesi gerekiyordu. Ancak bütün fotoğrafçıların işi vardı. Çok sinirlendim ve: ‘‘Ben çekeceğim’’ diye bir cesaret gösterdim. O fotoğraflar çok ses getirdi. Müthiş bir çıkış yaptım. Seren de sağolsun, çok cesaretli davrandı. Bana kalırsa beni tanımasının etkisi büyüktü. Çünkü ben sanat yönetmenliği yaparken de herşeyi kontrol ederdim. Sadece deklanşöre basmıyordum. Seren çok zordur ama benim çekimimde gayet rahattı. Fakat şimdi ‘‘En zor çekimleriniz kiminle oluyor?’’ deseniz Seren'i söylerim. Çok komik bir kadın ama dediğim bir o kadar da zor. Her çekimden sonra pişman olup: ‘‘Bir daha senin fotoğraflarını çekmeyeceğim’’ derim. Sonra ona karşı koyamam, yine birlikte çalışırız. Diyorum ya, çok tatlı biri.
SIRADA KİM VAR?
Hülya Avşar var. Geçen sene Aktüel için Yaşar Saraçoğlu fotoğraflarını çektiğinde ben de sanat yönetmenliği yapmıştım. Ancak Hülya Avşar'ı kendi gözümle göremedim hiç! Aslında herkesin fotoğraflarını çekmek istiyorum ben. Türkan Şoray'ı, Fatma Girik'i, Lale Belkıs'ı, sokakta gördüğüm yaşlı bir kadını, arkadaşlarımı çekmek istiyorum. Ben bir görüntü arsızıyım. İnsanlara hediye olarak kazak vermektense bir anlık görüntülerini armağan etmek istiyorum.